9.Sınıf Dil ve Anlatım Ses Bilgisi ve Telaffuz Konu Anlatımlı Ders Notları

9.Sınıf Dil ve Anlatım Ses Bilgisi ve Telaffuz Konu Anlatımlı Ders Notları

Akciğerlerden çıkan havanın nefes borucu aracılığıyla yukarı çıkarak, gırtlaktaki ses tellerine çarpmasıyla oluşan titreşimlere ses denir. Bir dilin en küçük birimi sestir. Ses, hava titreşimlerinin kulakla duyulan derecesidir.Konuşma ses ile gerçekleşir.

4. Ünite Kelimede Anlam ve Kavram Konu anlatımı için tıklayınız.
SES BİLGİSİ SES Akciğerlerden çıkan havanın nefes borucu aracılığıyla yukarı çıkarak, gırtlaktaki ses tellerine çarpmasıyla oluşan titreşimlere ses denir. Bir dilin en küçük birimi sestir. Ses, hava titreşimlerinin kulakla duyulan derecesidir.Konuşma ses ile gerçekleşir. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda meydana getirdiği titreşime dil sesi denir. Dil sesleri, konuşma organlarının (ağız, burun, boğaz boşluğu ve soluk borusu) uyumlu çalışmasıyla, anlamlı kelimeler oluşturacak biçimde meydana gelir. Ses, dilin en küçük birimidir. Kelimelerin söylenip yazılması ses değerlerine bağlıdır. Sesler, anlam ayırt edici özelliğe de sahiptir. ad/at, od/ot, sac/saç, hac/haç, hala/hâlâ, dahi/dâhi SES YOLU Sesler, ses tellerinin özelliklerine ve titreşim derecelerine göre ince- kalın; alçak ya da yüksek tonda olur. Ses, dil, küçükdil, dişler, çeneler, dudaklar yardımıyla çeşitlenir. Bu çeşitlemeyi sağlayan ve ciğerlerden dudaklara uzanan sisteme Ses yolu denir. Konuşma birçok organın yardımıyla gerçekleşir. Ağız açılıp kapanmazsa, nefes alıp vermezsek konuşamayız. Nezle, grip gibi hastalıklara yakalandığımızda veya burnumuz tıkalı olduğunda konuşmamız değişir. Konuşma ve Yazı : Düşünce, istek ve duyguların sözle anlatımı “konuşma”; harf, hece  ya da resimlerle anlatımı “yazı” ile gerçekleşir. HARF ve HARF SİSTEMİ (ALFABE) Bir dilin başlıca seslerini yazıda göstermeye yarayan işaretlere harf denir. Yani harf, sesin yazıdaki karşılığıdır. Bir dildeki harflerin bütünü o dilin alfabesini oluşturur. Bir dildeki harflerin belirli bir sıraya dizilmiş bütününe alfabe denir. Alfabede bulunan harflerin dilin her sesini temsil edebilmesi önemlidir. Türk alfabesi, Lâtin harfleri esas alınarak, 01.11.1928 gün ve 1353 sayılı kanunla tespit ve kabul edilmiştir. Bu kanuna göre, Türk alfabesinde 29 harf bulunmaktadır. Bunların 21 tanesi ünsüzleri, 8 tanesi de ünlüleri karşılar. Bu harfler Şunlardır: A, B, C, Ç, D, E, F, G, Ğ, H, I, İ, J, K, L, M, N, O, Ö, P, R, S, Ş, T, U, Ü, V, Y, Z. Lâtin alfabesindeki “q”, “x” ve “w” harfleri alınmamış; bu alfabeye “ğ”, “i”, “ş” sesleri eklenmiştir. Türk alfabesi, her ses için ayrı bir harf ve her harf için ayrı bir ses ilkesine göre düzenlenmiştir. Buna göre dilimiz, yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dildir. SES-HARF İLIŞKISI Harf ile ses terimlerini birbirinden ayırmak gerekir. Ses kulağa, harf ise göze hitap eder. Önce ses vardı. Sonra yazının icat edilmesiyle sesler yazıda harflerle temsil edilmeye başladı. Bir dilin sesleri farklı alfabelerle de yazıya aktarılabilir. Nitekim Türk dili sırayla Göktürk, Uygur, Arap, Lâtin ve Kiril alfabeleriyle yazılmıştır. HECE Bir dilin sesten sonraki en küçük birimi  hecedir. Heceler bir veya birden fazla sesten oluşabilir. Ağzımızın bir hareketiyle çıkan tek veya birleşik sese hece denir. Her hecede mutlaka bir sesli olur. Bir kelimede kaç sesli varsa o kadar hece vardır. Türkçe’de heceler altı çeşittir : 1.Bir sesliden oluşan heceler :  a-dam, e-rik, o-dun… 2.Bir sesli + Bir sessizden oluşan heceler : al-çak, üz-gün 3.Sessiz+sesli : ba-lık 4.Sessiz+sesli+sessiz  : bal-çık 5.Sesli+sessiz+sessiz : alt 6.Sessiz+sesli+sessiz+sessiz : yurt NOT : “O” , hem harf, hem hece, hem de kelime olarak kullanılabilir. Harf …hece…kelime…cümle…paragraf….edebi eserler  oluşur. SES TÜRLERİ Sesler, ses yolundan çıkışlarına göre ikiye ayrılır:
  1. ÜNLÜLER (SESLİLER) VE ÖZELLİKLERİ
Ünlüler, ses yolundan hiçbir engele uğramadan çıkarlar. Tek başlarına okunur ve hece olabilirler. 8 ünlü vardır : a, e, ı, i, o, ö, u, ü. Bunlardan dördü ince (e, i, ö, ü), dördü kalın  (a, ı, o,u) ünlüdür. Ünlüler söyleyiş özelliklerine, dilin ve ses yolunun aldığı biçimlere ve dudakların durumuna göre şu özellikleri gösterirler: Ağzın açıklığına göre ünlüler: Geniş Ünlüler : a, e, o, ö Dar Ünlüler    : ı, i, u, ü Dudakların durumuna göre ünlüler : Düz Ünlüler : a, e, ı, i, Yuvarlak Ünlüler : o, ö, ü, ü Dilin durumuna göre ünlüler: Kalın Ünlüler : a,ı,o,u İnce Ünlüler  : e,i,ö,ü Kalın ünlüler, dilin geriye çekilmesiyle; ince ünlüler, dilin ileri doğru itilmesiyle oluşur. Dudaklar düz durumdayken çıkan ünlüler düz; büzülüp yuvarlaklaşmış durumdayken çıkan ünlüler de yuvarlak ünlüdür. Alt çenenin açık ve ağız boşluğunun geniş durumunda çıkan ünlüler geniş; alt çene az açık ve ağız boşluğu darken çıkan ünlüler de dar ünlüdür. Bu sınıflandırmaya göre her ünlünün üç özelliği vardır.
Dudakların durumuna göre Düzler Yuvarlaklar
Ağzın açıklığına göre Genişler Darlar Genişler Darlar
DDilin durumuna göre Kalınlar a ı o u
İnceler e i ö ü
Buna göre hangi ünlünün hangi özelliğe sahip olduğuna tek tek bakalım:
a düz, geniş, kalın o yuvarlak, geniş, kalın
e düz, geniş, ince ö yuvarlak, geniş, ince
ı düz, dar, kalın u yuvarlak, dar, kalın
i düz, dar, ince ü yuvarlak, dar, ince
Ünlülerin bu özellikleri ünlü uyumlarında ve bazı ses olaylarında karşımıza çıkacaktır. Ünlülerin kullanımıyla ilgili bazı kurallar: „Türkçe’de iki ünlü yan yana bulunmaz. İki ünlünün yan yana olduğu kelimeler kesinlikle Türkçe değildir: Saat,kanaat, şecaat, maarif, aile, kaide, mail, miat, dair, Siirt, buut (boyut), fiil… „Kökeni Türkçe olan kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsça’dan dilimize giren kelimelerde vardır. şair, numune, iman (şa:ir, numu:ne, i:man) Ancak Türkçe’de uzun ünlü bulunmadığı için birçok yabancı kelimedeki uzun ünlüler Türkçe’de kısa telâffuz edilir. beyaz, hiç, rahat… Bazen bu kelimelere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde uzunluk tekrar ortaya çıkar. esas→esası, hayat→hayatı, kanun→kanunen… (esâsı, hayâtı, kanûnen) Bazı örneklerde uzunluk ek getirildiğinde de ortaya çıkmaz. beyaz→beyazı, can→canım… Uzun ünlüler belli durumlar dışında gösterilmez. Gösterilmeyenlere örn.: adalet, badem, beraber, şive, şube; Gösterilenlere örn.: âdet, yâr, âlem, şûra, hâlâ… Eski yazıdan çeviri yapılan bilimsel metinlerde uzun ünlüler özel işaretlerle gösterilebilir. ā, ū „Türkçede İngilizce by, gibi ünlü bulundurmayan kelime (kısaltmalar hariç) yoktur. „Türkçe kelimelerde birinci heceden sonraki hecelerde o ve ö ünlüleri bulunmaz. ÜNLÜ UYUMLARI Türkçe’de ünlülerin kelime içerisindeki dizilişiyle ilgili olarak iki önemli kuralı vardır : 1.BÜYÜK ÜNLÜ (SESLİ) UYUMU Türkçe’de sözcüklerde genel olarak, kalın ünlülerden sonra kalın, ince ünlülerden sonra ince ünlü gelir. Türkçe’yi başka dillerden ayıran bu temel özelliğe büyük ünlü uyumu denir. Kalınlık-incelik uyumu da denir.  (Çocuklar, çiçekler, güzel). Bu durum, kelimenin Türkçe olup olmadığını bize gösterir. Bu kurala göre Türkçe bir kelimenin ünlülerinin tamamı ya kalın ya da ince olmalıdır. sevilmek, ince, denizden, kelebekler, göstermelik…; satılık, kalın, oyun, uçurtma, aşağı, sorular… Bazı kelimeler Türkçe olduğu halde büyük ünlü uyumuna uymayabilir: Zamanla ses değişikliğine uğramış bazı sözcüklerde bu kurala aykırılık olabilir. Ana bu kelimeler Türkçe sayılır : kardeş (kardaş, karındaş), elma (alma), hangi (hangı, kangı), anne (ana), şişman (şışman),) inanmak (ınanmak,)dahi, hani (kanı-dakı), elma (alma)… Tek heceli kelimelerde bu kural aranmaz. Birleşik kelimelerde aranmaz. Kelimeler birleşikken uymaz, ayrı ayrı incelendiğinde uyarsa bu tür kelimeler Türkçe’nin yapısına uygundur. Hanımeli….hanım + eli Kök veya gövde halindeyken büyük ünlü uyumuna uyduğu halde –yor, ki, -ken, -leyin, -imtırak, –taş -gil eklerini aldığında kurala uymayan kelimelerde özel durumdadır. -yor      :geliyorum, üzülüyorum, siliyorum… -ken     : alırken, koşarken, bakarken… -leyin   : sabahleyin, akşamleyin -(İ)mtırak : yeşilimtırak, mavimtırak, ekşimtırak… -ki        : onunki, yukarıdaki, akşamki… -taş      : meslektaş, ülküdaş… -gil      : halamgil, dayımgil, baklagiller… Ancak, bu eklerle yapılan bütün kelimeler büyük ünlü uyumuna aykırıdır denemez. Öyleyse bu eklerin ünlülerinin her zaman aynı özellikte (kalın veya ince) olduğunu, bu yüzden bazı kelimelerde uyuma girmediklerini söyleyebiliriz: öğleyin, gelirken, sarımtırak, seninki, arkadaş, eniştemgil… NOT : Bazı yabancı kelimeler tesadüfen uyuma uyabilir. Bunun Türkçe olup olmadığını diğer kurallara bakarak karar vereceğiz.  (Cennet : Türkçe’de kel. –c- harfi ile başlamaz) Yukarıda belirtilen durumlar dışında, bir sözcük büyük ünlü uyumuna aykırı yapıda ise, o sözcük yabancı kökenlidir. Dünya, otomobil, kitap …Bu kelimeler yabancı kökenli olduğundan b.ünlü uyumuna uymazlar. Bazı yabancı kelimeler bu kurala uydurulmuştur. divar→duvar, kalib→kalıp, brillante→pırlanta, suret→surat… 2.KÜÇÜK ÜNLÜ (SESLİ) UYUMU Bir kelimenin ilk hecesinde düz sesli harf (a,e,ı,i) varsa, diğer hecelerinde de düz sesli harf olması gerekir. Kelimenin ilk hecesinde yuvarlak sesli harf (o,ö,u,ü) varsa, diğer hecelerinde ya düz-geniş (a,e), ya da dar-yuvarlak (u,ü) sesli harf bulunması gerekir. Buna küçük ünlü uyumu kuralı denir. Düzlük-yuvarlaklık uyumu da denir. (Kelimenin ilk hecesinde)        (Diğer Hecelerde) okul, kuru, uygun, olumlu, bozulmuş, çocuk, oğul, okul, ölümlü, öküz, uğur, ululuk, üçüz, üzüm, süzgün… kova, orak, oğlak, oğlan, gözlem, önem, uğrak, uygar, uğraşmak, üzer, üçer Örnek: „Küçük ünlü uyumunun büyük ünlü uyumundan bir farkı vardır: Büyük ünlü uyumunda kelimedeki bütün ünlülerin kalınlık ve incelik bakımlarından uyuşmaları gerekli iken, küçük ünlü uyumunda her ünlü kendinden önceki ünlüye uymak zorundadır. Meselâ, “kolaylık” örneğinde olduğu gibi “ı” ünlüsü kendinden önceki “a” ünlüsüne uyarken “a”dan önceki “o” ünlüsüne uymayabilir. Bu özellik, yuvarlak ünlüden sonra düz-geniş ünlü geldiği zaman karşımıza çıkmaktadır: ufaklık, uzaklık, olası, önemli, üzerinde… Bu kurala uymayan yabancı kelimeler: alkol, daktilo, mönü, akordeon, rötar, radyo, tiyatro, otobüs, televizyon, horoz, kamyon, siroz… Ancak bazı alıntı kelimeler bu kurala uydurulmuştur: müdir→müdür, mümkin→mümkün, müşkil→müşkül… Bu kurala uymayan Türkçe kelimeler: Avuç, avurt, kavurmak, kavuşmak, savurmak, kavun, karpuz, yağmur, çamur, tavuk, kabuk… -yor ve -ki ekleri de çoğu zaman bu kurala uymaz: geliyor, onunki… Bazı kelimeler k.ünlü uyumuna uyduğu halde b.ünlü uyumuna uymayabilir: Kalem, kitap … Buna göre bir kelimenin Türkçe olabilmesi için her iki kurala da uyması gerekir. Büyük Ünlü uyumu incelenirken kelimelerin tüm heceleri dikkate alınır. Yani dört heceli bir kelimede ilk üç hece büyük ünlü uyumuna uyarken, son hece uyumu bozuyorsa, bu kelimeler kurala uymamış olur.  Getiriyor, otururken… Küçük ünlü uyumunda ise yan yana gelen her hece dikkate alınır. Örneğin,  “kolaylık” kelimesinin tüm hecelerine bakarsak ilk hecedeki yuvarlak sesli o’dan sonra ikinci hecede düz-geniş –a-, son hecede düz sesli –ı- yer almıştır. Birinci ve üçüncü heceyi dikkate aldığımızda yuvarlaktan sonra düz sesli geldiği için kelimenin k.ünlü uyumuna uymadığını sanabiliriz. Halbuki bu kelime k.ünlü uyumuna uymaktadır. Çünkü yuvarlaktan sonra düz-geniş, düzden sonra düz sesli harf kullanılmıştır.   Ko – lay – lık  (Yuv.-düz/geniş-düz) Kuraldışı :  -o- sesinden sonra ikinci hecede b-m-v-p seslerinden biriyle başlıyorsa bu durumda ikinci hecede –u- olabilir. Bu tür kelimeler k.ünlü uyumuna uymamasına rağmen Türkçe’dir. Örnek: Hamur, avuç, sabun, çamur, kavun, kalbur, çabuk, karpuz, tavuk, kabuk, kaput, yağmur, havuç, çaput, yamuk… SONUÇ „Bu uyumlar Türkçe’nin ayırt edici özellikleridir. Yani bu kurallara uymayan kelimeler çoğunlukla Türkçe değildir. Ama bu kurallar uyan kelimelerin tümü Türkçe’dir de diyemeyiz. O hâlde bu kurallar sadece Türkçe kelimelerde aranmalıdır. „Ayrıca bu kurallar en az iki heceli kelimelerde aranmalıdır. Tek heceli kelimelerle bitişik kelimelerde aranmaz. Bitişik kelimeyi oluşturan kelimeler ayrı ayrı incelenebilir; birbirleriyle uyumlu olup olmadıklarına bakılmaz. anaerkil, ataerkil, babayiğit, pisboğaz, büyükbaş, küçükbaş (hayvan), camgöz, cingöz, paragöz, hoşbeş, yüzgöz (olmak), düztaban, Karagöz, karagöz (balığı), önayak (olmak), kafakol, tepegöz, tıknefes, günaydın, hanımeli, aslanpençesi, keçiboynuzu, yeşilbaş (ördek), dilberdudağı, tavukgöğsü, baştankara (kuş), düşeyazdım, gidedurun, çıkageldi, alabilirsin, alabildiğine (kalıplaşmış), bakıver, düşmeyegör, ölmeyegör, çöpçatan, günebakan, ordubozan, oyunbozan, yelkovan, yolkesen, akımtoplar, amperölçer, barışsever, basınçölçer, bilgisayar, sanatsever, yurtsever, vatansever karıncaezmez, kuşkonmaz, külyutmaz, varyemez „Yabancı kelimeler bu kurallara uyabilir de uymayabilir de… kalem, müzik, merasim; serbest, delil, fakat… „Kelimelerin bu kurallara uyup uymadıklarına bakılırken kelimeler tek başlarına değerlendirilir. Ancak “de” bağlacı ve soru eki kendinden önceki kelimeye uyarlar: “mi” soru eki: geleyim mi, okudun mu “de” bağlacı: sen de, o da, aldı da, özledim de… Ek-fiilin çekimi olan “ise” kelimesiyle “ile” edatı (hem edat hem bağlaç), bitişik yazıldıkları zaman ünlü uyumlarına girerler: alır ise→alırsa, konu ile→konuyla… „Türkçe kelimeler bu kuralların her ikisine birden uyarlar (değişikliğe uğramış olanlar hariç). Ama Türkçe olsun olmasın, bir kelime bu kuralların her ikisine de uymak zorunda değildir; birine uyup diğerine aykırı düşebilir. Bu yüzden bu ünlü uyum kuralları ayrı ayrı ele alınmalıdır. class=”MsoNormal” style=”text-indent: 36.0pt;”> kavun, mönü: BÜU var, KÜU yok mezar, nazik: BÜU yok, KÜU var 2.ÜNSÜZLER (SESSİZLER) Sessiz harfler ses yolundan engele uğrayarak çıkarlar ve 21 tanedirler. SESSİZ HARFLERLE İLGİLİ KURALLAR 1.Türkçe kelimelerin başında farklı dahi olsa iki sessiz yan yana bulunmaz.Bu tip kelimeler yabancı kökenlidir. Spor, star, profesör… 2.Türkçe kelimelerin kökünde aynı sessizler (ikiz sessizler) yan yana bulunmaz.Böyle kelimeler dilimize yabancı dillerden girmiştir. Millet, hürriyet, şiddet… 3.Türkçe kelimelerin sonunda yumuşak sessizler ( b, c, d, g ) bulunmaz. Bunların sertleri olan ( p, ç, t, k ) harfleri bulunur. Yanlış             Doğru Kitab              Kitap Ahmed           Ahmet Akac              Amaç Ancak yabancı kökenli bazı kelimeler bu kurala uymayabilir. Ad, hac, sac… Dilimizdeki 29 harften 21’i ünsüzdür. (sessiz harf). Bunlar aşağıdaki tablo gruplandırılmıştır:
 Yumuşak (Söylenişi yumuşak, ağızdan titreşimli çıkan) Sert (Söylenişi kuvvetli,sert, ağızdan titreşimsiz
Sürekli Ğ,J,L,M,N,R,V,Y,Z F,H,S,Ş
Süreksiz B,C,D,G P,Ç,T,K
Sürekli Ünsüzler: Başlarına bir ünlü geldiğinde söylenişi uzayıp giden yani sürekli söylenebilen ünsüzlerdir. Örn. : z sesi, ezzzzz… Süreksiz Ünsüzler: Başlarına bir ünlü geldiğinde sürekli söylenemeyen ünsüzlerdir. Örn.: k sesi, ek. (Ses kesiliyor, devam etmiyor.) SES OLAYLARI Kelimelerde zamana ve sahaya bağlı olarak sürekli değişmelerin, gelişmelerin olması dilin canlılığının bir göstergesidir. Dil durağan değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Dilin söz varlığını oluşturan kelimelerdeki sesler, heceleri ve kelimeleri oluştururken tarihî süreç içerisinde düşerler, yer değiştirirler, türerler, başka seslere benzerler. İşte bütün bunlar, ses olayları başlığı altında incelenir. Dilde ses olayları, çeşitli sebeplerden kaynaklanır. Bunlardan başlıcaları aşağıda özetlenmiştir: Ses olaylarının sebepleri
  1. a) Dilin ses özellikleri: Türkçede kelime sonunda b, c, d, g sesleri olmadığı için Arapçakitâbkelimesi Türkçe’ye kitapşeklinde geçmiştir. Uzun ünlü olmadığı için de â ünlüsü kısalarak normal a’ya dönüşmüştür.
  2. b) Başka seslerin etkisi: Bazı sesler, yanlarındaki diğer seslere etki ede­rek onları kendilerine benzetirler, değiştirirler. Meselâ,anbarkelimesindeki b sesi, yanındaki n’ye etki ederek onu, kendisi gibi dudak ünsüzü olan (m) yapmıştır. Böylece kelime,ambar şekline dönüşmüştür.
Yaşıl kelimesinin yeşil’e dönüşmesinin sebebi, y ve ş seslerinin inceltici etkisidir.
  1. c) Vurgu: Türkçede orta hece vurgusu genellikle zayıf olduğu için bu hecedeki ünlüler bazen daralır bazen de düşerler:Tasarıla> tasarla, besileme> besleme, yalınız > yalnızgibi.
ç) Zayıf sesler: ğ, h, ı, l, n, r, y, z sesleri zayıf sesler olduğu için bazı ses olaylarına sebep olurlar: ağabey > âbi, hastahane > hastane, pek iyi > peki, bir daha> bi daha, soğan> soan, uğur> uur, ınanmak > inanmak.
  1. d) Söyleyiş güçlüğü ve kakofoni: Bazı seslerin yan yana gelmesi söyleyiş güçlüğüne veya kakofoniye sebep olur. Bu durumda bazı ses olayları olur:büyükcek > büyücek, küçükçük > küçücük, ufakcık > ufacık.
Ses olaylarının sebebini, dildeki en az emek yasasına bağlamak mümkündür.
  1. a) Sözcük Sonlarında Kullanım
Türkçe kelimelerin sonunda b,c,d,g harfleri bulunmaz. Bu nedenle dilimize giren ve sonunda b,c,d,g harfi bulunan kelimelerin sonundaki bu harfler sertleşir. (b – p , c – ç,  d – t, g – k  dönüşme olur. ) Örnek : Harab →  harap Özel Durumlar
  1. Bu  kural,bazı tek heceli kelimelerde anlam değişmesine yol açacağı için uygulanmaz  Örn.: Ad : isim …. at : bir hayvan
(hac…haç, öd…öt, od…ot) 2.Dilimizde bazı tek heceli kelimeler –ğ ile bitebilir. Bunun dışında Türkçe sözcüklerin sonunda –ğ bulunmaz. (Yağ, dağ, sağ, çağ, bağ….)
  1. b) Ünsüz yumuşaması (sertsessizlerin yumuşaması)
  Kelime sonlarında bulunan sert süreksiz ünsüzler (p, ç, t, k ) ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında yumuşayarak “b, c, d, g (ğ)” ye dönüşürler. Bu kurala ünsüz yumuşaması denir. Örnek : kitap-ı→ kitabı umut-u→umudu bayrak-ı→bayrağı yaprak-ı→yaprağı ahenk-e →ahenge sağlık-ı→sağlığı Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere sert süreksiz ünsüzler ünlü arasında kalarak yumuşamışlardır. NOT 2. Özel isimlerle yabancı kökenli bazı kelimeler bu kuralın dışındadır. Hürriyet-i→Hürriyeti Hukuk-a→Hukuka Özel Durumlar: 1.Tek heceli kelimelerin çoğunda yumuşama olmaz. Örnek: Çit-i→ çiti Tek-i→ teki Çöp-ü→ çöpü 2.Tek heceli kelimelerin bazısında ise yumuşama olur. Örnek: Kap-ın →kabın 3.Özel isimlerde kesinlikle yumuşama olmaz. Örnek: Ürgüp →e, Zeynep’’→ in Yozgat-a→ Yozgat’a Ahmet-a→Ahmet’e 4.Dilimize Batı ve Doğu dillerinden girmiş birçok kelimede yumuşama olmaz. Örnek : Devlet →imiz, Tank →ın Hukuk →un Hürriyet →imiz Sanat →ın Millet →in 5.Fiil kök veya gövdelerine çeşitli yapım ekleri getirilerek türetilen bazı kelimelerde yumuşama olmaz. Örnek: Taşı-t →ımız Kon-u-t →un DİKKAT : Ünsüz yumuşaması kuralına uymayan kelimeleri, yumuşatarak yazmak yanlıştır. Örnek: Zonguldak →a gittik (Doğru) Zonguldağ → gittik. (Yanlış)
  1. c) Ünsüz benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi)
f, s, t, k,ç, ş, h, p harfleri ile biten bir kelimeye c, d, g harfleri ile başlayan bir ek gelirse, ekin başındaki yumuşak harfler sertleşir. Buna göre; c-ç, d-t, g-k olur.  Yani, Türkçe’de sert ünsüzlerden sonra yumuşak ünsüzler gelmez. Sonunda sert ünsüz bulunan kelimelere yumuşak ünsüzle başlayan ek getirilemez.Bu kurala ünsüz benzeşmesi denir. Örnek: Kebap-cı→kebabçı Yavaş-ca→yavaşça Ayak-cak→ayakçak Ayak-da→ayakta Yurt-dan→yurttan, Ses-deş→sesteş Yap-dı→yaptı Aç-dır→açtır At-gı→atgık Seç-gin→seçkin Çalış-gan→çalışkan Kıs-gaç→kıskaç… NOT : Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h,s, ş harflerinden biriyle biterse, ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur. Örnek : Saat 3’de geldim. (Yanlış), Saat 3’te geldim (Doğru) Özel Durumlar: 1.Bazı birleşik kelimelerin bu kurala uymadığı görülür : Dikdörtgen, Akciğer… 2.Bazı matematik terimlerinin bu kurala uymadığı görülür: Üçgen, beşgen.. 3.–De, da bağlacı, başlı başına bir kelime olduğu için p, ç,t,k,f,h,s,ş harfleriyle biten kelimelerden sonra gelse bile sertleşme kuralına uymaz. Zaten de, da bağlacını –d, -d ekinden ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Örnek: Gitsek de olur, gitmesek de.. Ç) Ünlü daralması (darlaşma) Bir kelimede düz-geniş ünlülerden (a, e) sonra –yor eki gelirse, bu ünlüleri darlaştırarak –ı-i-u-ü ‘ye dönüştürür. Geniş olan ünlülerin daraldığı için bu kurala ünlü daralması denir. Örnek : Yazma-yor→yazmıyor Anla-yor→anlıyor Hopla-yor→hopluyor. Bekle- yor→bekliyor Dilimizde birçok yerde, yanlış ünlü daralması da yapıldığı görülür. Kaynaştırma harflerinden y’den önce gelen a, e ünlüleri konuşmada daralabilir. Ama bu daralma yazıda gösterilmemelidir. Almayan (Doğru) → Almıyan (Yanlış), Bekleyecek (Doğru) → Bekliyecek (Yanlış) Özel Durumlar Bazı kelimelerde –yor eki kullanılmadığı halde, ünlü daralması olabilir. de-  ve ye- kelimelerine ünlü ile başlayan ek geldiğinde araya –y- kaynaştırma ünsüzü girer ve bu Kaynaştırma ünsüzü kelimelerin kökündeki e’leri i’ye dönüştürür. Örnek: Diye, diyen, yiyecek, yiyerek… NOT : Ünsüzle biten kelimelere –yor eki geldiğinde, kelimenin kökü ile ekin arasına ı, i, u, ü yardımcı sesleri gelir. Bu, ünlü daralması ile karıştırılmamalıdır. Buna göre, aşağıdaki kelimelerde ünlü daralması yoktur: Oturuyor, iniyor, bakıyor…
  1. d) Ünlü düşmesi (hece düşmesi, ses düşmesi) 
İki heceli bazı kelimelere ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, kelimenin son hecesindeki ünlü düşer. Buna ses düşmesi denir. Ünlü düştüğünde hece sayısı da azaldığından bu kurala ünlü düşmesi yanında hece düşmesi, hece azalmasıda denir. Ses düşmesi genellikle kelime yapım ve çekimine bağlı olarak ortaya çıkar. Ünlü düşmesinden bir de başka bir ünsüz düşmesi vardır. Türkçe’de hece düşmeleri aşağıdaki çeşitlere ayrılır:
  1. İkinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü) bulunan bazı kelimelere, sesli harfle başlayan bir ek gelirse, ikinci hecedeki dar ünlü düşer.
Örnek: sıyır-ıl→ sıyrıl savur-ul→savrul ağız-ı→ağzı
  1. Sesli harfle biten bazı isim köklerinden –la, -le eklerini kullanarak fiil türetildiğinde ses düşmesi görülür.
Örnek: Koku-lamak → koklamak
  1. Bazı renk isimlerine –ar, -er ekleri getirilerek fiil türetildiğinde, ismin sonundaki ünlü düşer.
Örnek: Sarı-armak → sararmak Not: Kızarmak ve yeşermek kelimelerinde bir ünlü, bir ünsüz düşer. Örnek: Kızıl-armak → kızarmak
  1. İkinci hecesinde dar ünlü bulunan bazı fiillere yapım eki getirilip isim yapıldığında ünlü düşmesi görülür.
Örnek: Ayır-ım→ayrım
  1. Bazı fiillerden fiil türetildiğinde ünlü düşmesi görülür.
Örnek: Çevir-il → çevrilmek
  1. Bazen iki kelime birleşirken ünlü düşmesi olur.
Örnek: Kayıp-olmak → kaybolmak Türkçe’de bazı kelimeler iki şekilde yazılabilir. Aşağıda verilen kelimelerin her iki yazılışı da doğrudur. İkinci tür yazılışta ünlü düşmesi vardır. Ünlü Düşmesi Yok                    Ünlü Düşmesi Var Nerede                                     Nerde Nereden                                               Nerden Burada                                     Burdan Şurada, Şuradan                                    Şurda , Şurdan Orada, Oradan                          Orda, Ordan İçeride, içeriden, dışarıda                        İçerde, içerden, dışardan İleride, ileriden, yukarıda                        İlerde, ilerden, yukardan
  1. e) Ünlü türemesi(Ses artması)
Bazı kelimelerin anlam yönünden küçültülmesi veya pekiştirilmesi sırasında kelimelerin kökü ile aldığı ekin arasına bir ünlü gelebilir. Buna ünlü türemesi denir. Ünlü türemesi hece sayısını artırır. Örnek: Az-cık → azıcık Bir-cik→biricik Dar-cık→daracık
  1. f) Ünsüz türemesi
Bazı tek heceli kelimeler ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında veya “etmek, eylemek, olmak” yardımcı fiilleriyle birleştiklerinde asıl kelimenin sonundaki ünsüz ikizleşir. Buna ünsüz türemesi denir. Ünsüz türemesi hece sayısını değiştirmez. Örnek: Af + etmek→ affetmek Ret + etmek→ reddetmek His + etmek→ hissetmek
  1. g) Ünsüz düşmesi
K  ünsüzü ile biten bazı kelimelere –cik, -cek   küçültme ve sevgi ekleri getirildiğinde kelimenin sonundaki –k sesinin düştüğü görülür. Buna ünsüz düşmesi denir. Örnek: Minik-cik → minicik. Küçük-cük → küçücük Büyük-cük → büyücük Bazen –l, -msa  ekleri de ünsüz düşmesine neden olur. Örnek: Ufak-l→ufalmak Küçük-mse →.küçümsemek.
  1. h) İç ses benzeşmesi (ünsüz benzeşmesi)
Ünsüz sertleşmesine de benzeşme dendiğini biliyoruz. O ses olayı ekte meydana gelir. Türkçe’de bir de kelimenin içinde meydana gelen benzeşme vardır. Bunu şöyle anlatabiliriz: Dudak ünsüzlerinden olan –b harfi, kendisinden önce gelen diş ünsüzü –n’yi dudak ünsüzü olan –m’ye dönüştürür. Buna göre bir dudak ünsüzü (b), bir diş ünsüzünü (n), kendisine benzetmiş olur. Bu durumda ünsüz değişimi de söz konusudur. Çünkü n ile m birbirlerinin yerini almıştır. Örnek : Çenber→çember Tonbul→tombul Not: Bu kural birleşik kelimelerde ve özel isimlerde uygulanmaz. Örnek: İstanbul, binbaşı…
  1. k) Ünlü değişmesi
Daha önce belirtildiği gibi Türkçe’de kelimeler ek aldığında, köklerinde değişiklik olmaz. Bu kural iki kelime için geçersizdir. Buna göre, “ben, sen” sözcüklerine ismin –e hali (yönelme durumu) eki getirildiğinde kökteki e sesleri a’ya dönüşür. Buna ünlü değişmesi denir.  Örnek: Ben-e…bana, Sen-e….sana ÖNEMLİ NOT  :  Sınavlarda bazen “ses değişmesi” şeklinde sorular sorulmaktadır. Ses dendiğinde hem ünlü, hem ünsüz akla gelir. Bu nedenle “ses değişmesi” veya “ses değişikliği” ifadeleriyle karşılaştığımız zaman aklımıza aşağıdaki ses olayları gelmelidir: Ünsüz yumuşaması : p-ç-t-k → b-c-d-g-ğ Ünsüz sertleşmesi : c-d-g → ç-t-k İç ses benzeşmesi : n → m Ünlü daralması  : a→ı-i-u-ü Ünlü değişimi  : e→a
  1. l) Kaynaşma (kaynaştırma)
Türkçe kelimelerde iki sesli harf yan yana gelmez. Bu nedenle sesli harfle biten bir kelimeye, sesli harfle başlayan bir ek gelirse, iki seslinin arasına bir sessiz girer. Bu sessiz , iki sesliyi kaynaştırır. Bu sessiz harfe kaynaşma (kaynaştırma) harfi, bu olaya da kaynaşma (kaynaştırma) denir. Bazı kaynaklarda yardımcı ünsüz olarak da adlandırılan kaynaştırma harfleri –y-ş-s-n’dir. Kaynaşma harfleri daha çok isim tamlamalarında kullanılır. Örnek : Kapı-y-ı Akşam sefa-s-ı Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi isim tamlamalarında  tamlayan –n, tamlanan –s kaynaşma harflerini alır. Türkçe’de sadece “su, ne” kelimeleri bu kurala uymaz . Örnek: Su-y-un tadı Ne-y-in tadı NOT : -ş kaynaştırma harfi, bazen sözcüğün sonundaki –ş ile karıştırılır. Buna dikkat etmek gerekir. Altı-ş-ar, yedi-şe-er  (Kaynaşma var) Beş-er  (Kaynaşma yok) NOT : Kaynaşma harfinin olup olmadığını aranırken, iyelik eklerine de dikkat etmek gerekir. Örnek : Onun defter-i-n-i   (Kaynaşma var) Senin defter-in-i (Kaynaşma yok)
  1. m) Ulama
Cümle içerisinde sessizle biten bir kelimeden sonra, sesliyle başlayan bir kelime gelirse, bu iki kelime okunuşta birleşir. Buna ulama denir. Ulamanın olabilmesi için kelimelerin arasında hiçbir noktalama işareti bulunmamalıdır. Aşağıdaki cümlelerde ulama vardır: Sensiz olamam Senden ayrılamam Okullar açıldı. Mehmet Akif Ersoy Pencereden bir gül attığın zaman Işıkla dolacak kalbimin içi Not:Kelimeler arasında noktalama işareti olduğu zaman ulama yapılmaz. Ulama söyleyişle ilgili bir kuraldır. Yazarken ulama yapılmaz. NOT :  Sınav sorularında “ses olayı” sözüyle karşılaştığımız zaman, yukarıda açıkladığımız bütün ses olaylarını aklımıza getirerek soruyu cevaplamalıyız. Bazıları ulama ve kaynaşmanın ses olayı olmadığını zanneder. Halbuki bunlar da birer ses olayıdır. NOT : Vurgu ve Tonlama da ses bilgisi ile ilgilidir. Bu nedenle bunları da bu bölümde ele alacağız: TONLAMA Cümleleri söylerken sözcükleri veya harfleri sert, yumuşak, uzun, kısa, alçak ve yüksek gibi değişik seslerle belirtmeye tonlama denir. Tonlama öfke, sitem, beğenme, umut vb. duygularımızı karşıdaki kişiye iletmemizi sağlar. Konuşmalarda özellikle topluluğa hitap ederken veya şiir okurken tonlamaya dikkat etmek gerekir. Şairlerin ve yazarların duygularını tonlamaya dikkat ederek daha iyi anlar ve karşımızdaki kişilere aktarmış oluruz. Örnek : Ne yapıyorsun? cümlesini kızgınlık anında başka, şaşma anlatırken başka, hâl hatır sorarken başka ses tonlarıyla sorarız. VURGU Kelime veya cümlelerde herhangi bir hecenin ya da sözcüğün diğerlerine göre daha baskılı yani kuvvetli söylenmesine vurgu denir. Vurgu anlam yönünden önemli heceleri ya sözcükleri öne çıkarmaya yarar. Türkçe’de iki çeşit vurgu vardır: 1.Kelime Vurgusu : Bir kelimede herhangi bir hecenin diğerlerine göre daha kuvvetli söylenmesidir. Kuvvetli söylenen hece olduğu halde bu olay kelimede meydana geldiği için kelime vurgusu olarak adlandırılır. Türkçe kelimelerde vurgu genellikle son hecelerdedir. Kelime vurgusu ile ilgili önemli özellikler  şunlardır: Tek heceli kelimelerde vurgu bulunmaz. Vurgu genellikle son hecede bulunur. Kelimeye bir ek getirilirse, son hecedeki vurgu eke geçer. Çünkü bu durumda son hece ek’tir. Örnek: Kitap …. kitapçı  İki heceden oluşan yer adlarında vurgu genellikle birinci hecededir. Örnek : Konya Pekiştirilmiş kelimelerin başına getirilen heceler vurguludur. Örnek: Masmavi 2.Cümle Vurgusu : Cümlede herhangi bir kelimenin diğerlerine göre daha kuvvetli söylenmesidir. Türkçe’de genellikle yüklemden bir önceki kelime vurguludur. Aşağıdaki cümlelerde sırasıyla özne, nesne, zarf tümleci e dolaylı tümleç vurgulanmıştır. Dün okuldan defteri Ayşe aldı.     (Ayşe : Özne) Ayşe, dün okuldan defteri aldı.    (Defteri : Nesne) Ayşe, defteri okuldan dün aldı.    (Dün: Zarf T.) Ayşe, dün defteri okuldan aldı.    (Okuldan : DT) Sınav sorularında vurgu öğe şeklinde sorulabildiği gibi, “yer, zaman, kişi” şeklinde de sorulabilir.

Çözümlü Örnekler

Örnek 1:   Örttü üstüne yıldızlı yorganını gece Bir başından bir başına göğün Bu dizelerde aşağıdakilerin hangisi yoktur? A) Ses düşmesi B) Ünsüz yumuşaması C) Kaynaştırma harfi D) İyelik eki almış bir sözcük E) Ünsüz benzeşmesi (1998 – ÖYS) Çözüm: Dizeleri incelediğimizde, “gök” sözcüğünün “k” sert ünsüzüyle bittiğini görüyoruz. Sert ünsüzle biten kimi sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde sert ünsüz yumuşar. Burada “k” sert ünsüzü yumuşayarak “ğ”ye dönüşmüştür. Birinci dizede “üst – ü – n – e” sözcüğünde iyelik (tamlanan) eki ile yönelme (-e) durumu eki arasında; “yorgan -ı – n -ı” sözcüğünde iyelik (tamlanan) eki ile belirtme (-i) durumu eki arasında; “baş -1 – n – a” sözcüğünde iyelik (tamlanan) eki ile yönelme (-e) durumu eki arasında “n” kaynaştırma harfi kullanılmıştır. Sert ünsüzle biten sözcüğe, “c, d, g” yumuşak ünsüzleri ile başlayan bir ek getirildiğinde bunlar sertleşerek (benzeşerek) “ç, t, k”ye dönüşür. “Ört-” eyleminin, “di’li geçmiş zaman eki”ni (-dü) aldığını görüyoruz. Bu eylem “t” sert ünsüzü ile bittiği için, ekin başındaki “d” sesi ünsüz benzeşmesine (sertleşmesi) uğrayarak “t”ye dönüşmüştür. Dizeler-de, ses düşmesine uğramış bir sözcük yoktur. Cevap A Örnek 2: Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin hangisi “ünsüz değişimi’ ne örnek olamaz? A) Hadi seni yemeğe götüreyim. B) Bu havada dağa tırmanmak istiyorum. C) Sabahları balığa çıkarlar. D) Çocuğun ruh sağlığı bozulmuştu. E) Böbreğinin birini ameliyatla aldılar. (1986-ÖYS) Çözüm: A, C, D ve E seçeneklerindeki “yemeğe < yemek – e, balığa < balık – a, sağlığı < sağlık -1, böbreğinin < böbrek – i – nin” sözcüklerinde “k” sert ünsüzü, ünsüz değişimine uğrayarak “ğ” olmuştur. B seçeneğindeki “dağa < dağ – a” sözcüğünde böyle bir durum yoktur. Cevap B Örnek 3: Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyulan, Sonra bir gölge belirmişti kuş uçmaz yoldan; Köyümün titreterek bağrı yanık toprağını İnliyor, baktım, uzaktan görünen bir kağnı… Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü düşmesi B) Ünsüz düşmesi C) Sert ünsüz yumuşaması D) Ünlü daralması E) Ünsüz benzeşmesi (2001 – ÖSS) Çözüm: İkinci hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan kimi sözcüklere, ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde dar ünlü düşer. “Bağrı” sözcüğünde (bağrı < bağır -ı) ünlü düşmesi vardır. Sert ünsüzle biten kimi sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde sert ünsüz yumuşar. Sert “k” ünsüzü ile biten “toprak” sözcüğündeki “k” sesi, ünlü ile başlayan bir ek (-ı) alındığı için, ses değişikliğine uğrayarak “ğ” olmuştur, “-a, -e” ile biten eylemlere, “-yor” eki geldiğinde, “-a, -e” ünlüleri daralarak “-i, -i, -u, -ü”ye dönüşür. “İnle-” eylemi “-yor” ekini aldığı için, sondaki “e” geniş ünlüsü daralarak “i”ye dönüşmüştür, “yamaç, belirmiş, bak, uzak” sözcüklerine gelen “-di, -den” eklerindeki “d” sesi ünsüz benzeşmesine (sertleşmesi) uğrayarak “t”ye dönüşmüştür. Dizelerde ünsüz düşmesi yoktur. Cevap B Örnek 4: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, türetilirken bir ünlü kaybına uğramıştır? A) Bu çiçeğin yaprakları çok çabuk sararmış. B) Geçen yıl dikilen bu elbise iyice daralmış. C) Uykusuzluktan gözlerinin altı morarmış. D) Kilo alınca yanakları iyice pembeleşmiş. E) Saçları son aylarda çok beyazlaşmış. (1993-ÖYS) Çözüm: B, C, D ve E seçeneklerinde, “daralmış < dar – al – mış, mo – rarmış < mor – ar – mış, pembeleşmiş < pembe – leş – miş, beyezlaşmış < beyaz – la – ş – mış” sözcüklerinde ünlü kaybı (düşmesi) yoktur. A seçeneğinde “sararmış < sar(ı) – ar – mış” sözcüğünde ünlü düşmesi vardır. Cevap A

9.Sınıf Fizik Elektrostatik Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

9.Sınıf Fizik Elektrostatik Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF – 2020

Durgun elektrik yükleri arasındaki kuvvetleri ve bu kuv­vetler arasındaki denge durumlarını inceleyen fizik konusuna elektrostatik denir. Kısaca elektrostatik durgun elektrik demektir. Elektrikle ilgili olayları daha iyi anlamak için maddenin yapısını kısaca hatırlayalım.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
  Proton: Atomun çe­kirdeğinde bulunur ve pozitif (+) yüklü­dür.Maddeler atomlardan yapılmışlardır. Bir maddenin kimyasal yollarla parçalanamayan en küçük parçasına atom denir. Atom üç temel parçacıktan oluşmuştur: Nötron: Atomun çe­kirdeğinde bulunur ve yüksüzdür. Elektron: Çekirdek çevresindeki yörüngelerde dola­nırlar ve negatif (-) yüklüdür. O halde atomlar, pozitif yüklü çekirdek ve çekirdek etrafında dolanan negatif yüklü elektronlardan oluşan sistemdir. Elektron sayısı proton sayısına eşit olan atoma nötr atom, atomları nötr olan cisme de yüksüz cisim denir. Fakat yüksüz denilmesi (+) ve (-) yüklerin eşit olması anlamındadır. Yani üzerinde herhangi bir yük fazlalığı yok demektir. Bir elektronun yükü birim yük olarak se­çilmiş ve adına elemanter yük (e.y.) denilmiştir. Elemanter yükün değeri 1,6.10-19 C dir. Pozitif yüklü cisim: Nötr bir cisim elektron kaybetti­ğinde (+) yük fazlalığı meydana gelir. Böyle (+) yük fazlalığı olan cisimlere pozitif (+) yüklü cisim denir. Negatif yüklü cisim: Nötr bir cisim elektron kazandı­ğında (-) yük fazlalığı meydana gelir. Böyle (-) yük faz­lalığı olan cisimlere, negatif (-) yüklü cisim denir.
Not: Pozitif yüklü protonlar çekirdek içinde nötronlarla sı­kı bir nükleer bağ kurduklarından kolaylıkla hareket etmezler. Elektriksel kuvvetler sonucu hareket eden (-) yüklü elektronlardır. Cisimlerin yüklenmeleri sıra­sında bir cisimden diğerine giden sadece elektron­lardır.

İletken Cisimler

Elektrik yüklerinin üzerlerinde kolaylıkla hareket ede bildiği cisimlere iletken cisimler denir. (Metaller, asit ve baz çözeltileri, insan vücudu iletkendir.)

Yalıtkan Cisimler

Elektrik yüklerinin üzerlerinde hareket edemediği ya da çok zor hareket edebildiği maddelere yalıtkan ci­simler denir. (Ebonit, porselen, cam, mika, plastik, tahtadan yapılan cisimler yalıtkan cisimlerdir.)

İtme – Çekme Kuvveti

Elektrik yüklü cisimler birbirlerine elektriksel bir kuvvet uygular. Bu kuvvetin büyüklüğü yük miktarlarının çar­pımı ile doğru, aradaki uzaklığın karesi ile ters orantılı­dır. Aynı cins yüklü cisimler birbirlerini iter.

Elektriklenme Türleri

Bir cisim üç şekilde elektriklenebilir. Bunar; sürtünme ile, dokunma ile ve etki ile elektriklenmedir.

Sürtünme ile Elektriklenme

Uygun seçilmiş iki cisim birbirlerine sürtüldüğünde, biri elektron verir diğeri ise verilen elektronu alır. Elektron veren cisimde (+) yük faz­lalığı olacağından (+) yüklenir, elektronu alanda ise (-) yük fazlalığı olacağından (-) yükle yüklenmiş olur. Alınan ve verilen yükler eşit olduğundan sürtünme ile yüklenen, sürtünme öncesi nötr olan cisimlerin, sür­tünme sonrası yük miktarları eşittir. Kuru ipek beze sürtünen cam çubuk elektron vererek (+) yüklenir, ipek bez ise elektron alarak (-) yükle yük­lenir. Benzer örnek ebonit çubuk ile yünlü kumaş ara­sında olur ve ebonit çubuk yünlü kumaştan elektron alarak (-) yükle yüklenir.

Dokunma ile Elektriklenme

Yüklü iki cisim birbirlerine dokundurulduğunda toplam yük, cisimlerin yük depolayabilme kapasitelerine göre paylaşılır. Özdeş küreler birbirlerine dokundurulursa, toplam yük iki küre arasında eşit oranda paylaşılır. Kürelerin yarıçapları farklı ise, toplam yük kürelenin yarıçapları ile doğru orantı­lı olarak paylaşılır. Bu du­rumda önce yarıçap başı­na düşen yük bulunur. Sonra bu yük her birinin yarıçapıyla ayrı ayrı çarpılarak kürelerin payına dü­şen yükler bulunur. Eğer kürelerin yarıçapları ile toplam yük orantılı ise, bağıntılar yerine orantı yolu kullanılarak daha pratik olarak sonuç bulunur.

Etki ile Elektriklenme

Pozitif yüklü bir cisme negatif yüklü bir cisim yaklaştırılırsa bu cisim negatif yükleri kendi tarafına doğru çekip, pozitif yükleri de uzağa iter. Bu şekilde cismin iki tarafı farklı yüklerle yüklenmiş olur. Aynı şekilde negatif yüklü bir cisme pozitif yüklü bir cisim yaklaştırırsanız pozitif yükleri kendi tarafına çekip, negatif yükleri de iter.
Etki ile elektriklenmede, bir taraftan çekilen veya bir ta­rafa itilen yük miktarı ne kadarsa, diğer taraftaki yük miktarı da o kadardır. Dolayısıyla etki ile elektriklenme­de yük miktarları eşit miktardadır ve kapasiteye bağlı değildir. Yüklü bir cisim yüksüz bir cismi etki ile elektrikleyerek çekebilir.

Topraklanma Olayı

Toprakla bağlantısı olan bütün cisimler nötrdür. Çünkü topra­ğın, yani Dünyanın kapasitesi çok büyük olduğundan fazlalık olan yükler toprağa yani Dünya­ya gider. (-) yüklü cisim iletken bir telle toprağa bağlanırsa cisimdeki fazla olan (-) yükler toprağa akar ve cisim nötr olur. (+) yüklü cisim iletken bir tel­le toprağa bağlanırsa, cisim­deki (+) yükler hareket ede­meyeceği için, topraktan cis­me (-) gelir ve cisim nötr olur.

Elektroskop

Bir cismin elektrikle yüklü olup olmadığını, yüklü ise hangi tür elektrikle yüklü olduğunu anlamaya yarayan şekildeki alete elektroskop denir. Elektroskop, ucunda küre veya levha bulunan metal bir çubuk ve çubuğa bağlı, kolaylıkla hareket edebilen altın veya alüminyum yapraklardan oluşur. Havadaki iyonlardan ve rüzgârdan etkilenmemesi için cam fanus içine alınmıştır. Elektroskop nötr iken yap­raklar tamamen kapalıdır. Yüklü iken ise her iki yaprak mutlaka aynı yükle yüklü olacağından, yapraklar birbi­rini iterek açılır. Bu açıklık 180° den küçük olmak zo­rundadır. Bir cismin yüklü olup olmadığını, nötr bir elektroskopun topuzuna dokundurarak anlayabiliriz. Eğer cisim yüklü ise, elektroskopu da yükleyecek ve yapraklar açılacaktır. Yapraklarda bir değişiklik yok ise, cisim yüksüz demektir. Bir cisim yüklü ise, yükünün türünü anlamak için, yüklü ve yükünün işareti bilinen bir elektroskopa yaklaştırılır. Yap­raklar, biraz açılıyorsa, elek­troskopla aynı işaretli, yaprak­lar biraz kapanıyorsa, elektros­kopla zıt işaretlidir. Elektroskopun yükü ile zıt yüklü olan bir cisim topuza dokundurulduğunda, elektroskopun yap­raklarında üç türlü değişiklik olabilir.
  • Cismin yükü elektroskopunkinden az ise, toplam yük azalaca­ğından, yapraklar biraz kapanır.
  • Yükler eşit ise. nötrleşme olur ve yapraklar tama­men kapanır.
  • Cismin yükü elektroskopunkinden fazla ise, son durumda elektroskopun yükü, cismin yükü ile ay­nı işaretli olur. Yapraklar ise önce kapanır, sonra tekrar açılır.
  Cismin yükü ile elektroskopun yükü aynı cins ise birbirlerine dokundurulduğunda, yaprak­lardaki değişikliğin nasıl olaca­ğını anlamak için, yük miktarla­rını ve kapasitelerini bilmek ge­rekir. Yapraklar, biraz açılabilir, biraz kapanabilir veya bir deği­şiklik olmayabilir. Yüksüz (nötr) bir elektroskopa (-) yüklü bir cisim yak­laştırıldığında etki ile elektriklenir ve yapraklar (-), to­puz (+) yükle yüklenir. Bu durumda iken, elektrosko­pun topuzu topraklanırsa, yapraklardaki (-) yükler top­rağa akar ve yapraklar tamamen kapanır. Çünkü ileti­len yükler mümkün olan en uzağa yani toprağa itilir.

Yalıtkan ve İletkenlerdeki Yük Dağılımı

Plastik balon yalıtkan bir maddedir. Balon şişirildik­ten sonra yalnız bir yüzeyi yün kumaşa sürtülürse, sürtülen kısmın kağıt par­çalarını çektiğini, diğer ta­rafların ise kağıt parçaları­nı çekmediğini gözlemle­riz. Bu durum balonun yal­nız yün kumaşa sürtülen kısmının elektriklendiğini diğer kısımların ise yüklen­mediğini gösterir. O halde yalıtkan maddelerin yü­zeylerinin bölge­sel olarak yükle­nebileceği sonu­cu çıkarılır. İlet­kenlerde ise ne­gatif elektrik yük­leri hareket edebildikleri için yükler birbirlerini iterek yüzeyin her tarafına yayılır.

İçi Boş İletken Küre ya da Silindirin Yük Dağılımı

İçi boş küre ve silindir gibi iletken cisimler yüklendiğin­de yükler dış yüzeyde toplanır, iç kısmı ise nötr olur. Elektriksel kuvvet gereğince yükler birbirlerini müm­kün olan en uzağa yani kürenin dış yüzeyine kadar iterler. Eğer yüklü bir kürecik içi boş kürenin iç yüzeyi­ne dokundurulursa kendi yükünü tamamen küreye ak­tarır ve kürecik nötr olur. Eğer yüklü kürecik kürenin dış yüzeyine dokunduru­lursa, dokunma ile elektriklenme olur. Yani toplam yü­kü yarıçapları oranında paylaşırlar. İçi boş nört bir cisim üç şekilde elektriklenebilir. 1. Yüklü bir cisim, nötr için boş bir iletkenin içine dokunmayacak biçimde sarkıtılırsa nötr cisim etki ile elektriklenme sonucu elektriklenir. Yüklü cisim, içi boş cismin içinden çıkartıldığı anda içi boş cisim eski nötr haline geri döner. 2. Yüklü cisim içi boş bir iletkenin iç kısmına dokundurulursa tüm yükünü içi boş iletkene vererek nötr olur. 3. Yüklü bir cisim içi boş bir iletkenin dış kısmına dokundurulursa başlangıçtaki toplam yük, cisimlerin yük kapasitelerinin büyüklükleriyle orantılı olarak paylaşılır. Yüklü bir cisim nötr içi boş iletken bir cismin yanına konularak iletken bir telle içi boş iletkenin içine dokundurulur. Yukarıdaki gibi yükünün bir kısmını içi boş iletken ile paylaşır, nötr olmaz.

Şimşek ve Yıldırım

Hava moleküllerinin ve su damlalarının hareketleri, fır­tına bulutlarının elektrik ile yüklenmesine neden olur. Bulutlar yeterince birbirlerine yaklaştığında bir bulut­tan diğerine yük boşalması olur. Bu olaya şimşek de­nir. Bulutlar yeryüzüne yeterince yaklaşırsa, buluttan yere ya da yerden buluta doğru elektrik yükü boşal­ması olur. Bu olaya yıldırım denir. Yıldırım olayında elektrik yükünün boşalması bulut ile yeryüzünün en yakın noktaları arasında olabilir. Bu nedenle yıldırım genellikle yüksek ve sivri yerlere düşer.

İletkenlerin Sivri Uçlarında Fazla Yük Toplanması

İletkenlerde negatif elektrik yükleri hareket edebildikleri için, yükler birbirlerini iterek küre gibi yuvarlak iletken ci­simlerin dış yüzeyine homojen olarak dağılır. Fakat sivri uçlu iletken cisimlerin sivri kısımla­rında daha fazla yük toplanır. Bundan dolayı yıldırım yüksek ve sivri uçlu yerlere düşme ih­timali daha fazladır. Yıldırımın etkisinden korun­mak için kullanılan paratonerler yüksek binalara takı­lır ve ucu sivri olarak üretilir. Dolayısıyla yıldırımla bo­şalan yükler binaya zarar vermeden toprağa aktarılır.

Faraday Kafesi

İçerisinde olan her şe­yi dışarıdaki elektriksel olaydan koruyan ilet­ken bir kafestir. Elektrik yüklerinin ilet­kenin dış yüzeyine ya­yılmaları sonucu İngiliz fizikçi Michael Faraday uygulama alanı olarak kendi buluşu olan Fa­raday Kafesini yapmış­tır. Faraday Kafesinde, Faraday’ın “bir iletken yapı içindeki elektrik alanı sıfır­dır” ilkesinden yararlanılmıştır. Bundan dolayı yağmurlu havalarda yıldırım düşme tehlikesine karşılık can güvenliği için arabanın içine gi­rilmesi en uygun davranıştır. Yeni nesil otobüslerde de bu sistem kullanılmakta bu nedenle de cep telefonu dalgaları otobüse zarar vermemektedir.

Coulomb Kuvveti

Faraday’ın “bir iletken yapı içindeki elektrik alanı sıfır­dır” ilkesinden yararlanılmıştır. Aralarında d kadar uzaklık bulunan yüklü iki cisim birbirlerini, yüklerin çarpımı ile doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olacak şekilde birbirlerine kuvvet uygu­larlar. Yükler aynı işaretli ise birbirlerini iterler, zıt işaret­li ise birbirlerini çekerler. Bu itme ve çekme kuvveti yüklerin değerleri ne olursa olsun, eşit büyüklükte ve zıt yönlüdür. F1 = -F2 Yüklü cisimlerin birbirine uyguladıkları kuvvete Cou­lomb kuvveti denir. Coulomb kuvveti F = k. q1.q2/d2 bağıntısı ile hesaplanır. F: Coulomb kuvveti (N) d: Yüklü cisimlerin kütle merkezleri arasındaki uzaklık (m) k: Coulomb sabiti. Bu sabit, ortamın cinsine ve kulla­nılan birim sistemine bağlı olarak değişen bir sa­bittir. Boşluk ya da hava ortamında, k = 9.109 N.m2/c2 dir. Aralarında d kadar uzaklık bulunan -q yüklü iki cisim bir birlerini F kuvveti ile itiyorken aradaki uzaklık değişmeden cismin birinin yük miktarı iki katına çıkarılınca, itme kuvvetlerinin büyüklüğüde iki katına çıkar. Cisimlerin yükleri değiştirilmeden aralarındaki uzaklık iki katına çıkarıldığında, kuvvetlerinin büyüklüğü F/4 olur. Cisimlerin birbirine uyguladığı net kuvvet bulunurken şu hususlara dikkat edilecek hususlar şunlardır.
  • Önce yüklerin işaretine göre, her bir yükün o yü­ke uyguladığı kuvvet vek­törleri çizilir.
  • Daha sonra coulomb for­mülünden, her bir kuvvet vektörünün şiddeti he­saplanır.
  • Sonuçta, geometrik ku­rallardan faydalanılarak kuvvet vektörleri arasında­ki açılar tespit edilir ve bileşke kuvvet vektörel top­lamdan bulunur.
Kaynakça : http://webders.net/elektrostatik-ders-18-264p2.html

9.Sınıf İŞ-GÜÇ-ENERJİ Konu Anlatımlı Ders Notları – PDF

9.Sınıf İŞ-GÜÇ-ENERJİ Konu Anlatımlı Ders Notları – PDF – 2020

İŞ-GÜÇ-ENERJİ

İŞ

İş kelimesi, günlük hayatta çok kullanılan bir kelimedir. Yatay ve sürtünmesiz yüzey üzerinde durmakta olan bir cismin F büyüklüğünde bir kuvvet şeklideki gibi uygulanır.
Yola paralel bir F kuvveti cisme yol aldırabiliyorsa iş yapıyor demektir.Yapılan iş, kuvvet ile yolun çarpımına eşittir. İş W sembolü ile gösterilirse,
 
W = F.D x olur.
 
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz.

ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN

Burada F ile Dx yolunun paralel olması gerekir. Eğer F kuvveti yola paralel değilse işi yapan kuvvet F kuvvetinin yola paralel olan Fx bileşenidir.
W = Fx . Dx dir. Fx = F . cosa dır. Hareket doğrultusuna dik olan kuvvetler iş yapmazlar. Duran ya da hareket eden bir cisme uygulanan F kuvveti cismin başlangıç şartlarına bağlı olarak değişik hareketlere neden olabilir. Örneğin duran bir cisme sabit bir kuvvet uygulanarak iş yapılırsa, cisim düzgün hızlanan hareket yapar. Herhangi bir kuvvet yönünde yapılan iş pozitif ise, ters yönde uygulanan kuvvetin yaptığı iş negatiftir. W = F . Dx bağıntısına göre, iş yapılabilmesi için kuvvet cisme yol aldırmalı ve kuvvet ile yol paralel olmalıdır.
Bir cisim yerden yukarı doğru cismin ağırlığına eşit bir kuvvetle hareket ettirilirken yerçekimine karşı iş yapılır. Yapılan iş kuvvet ile kuvvete paralel h yolunun çarpımına eşittir. W = F . h W = mg . h dir.
Eğer cisim h yüksekliğinden serbest bırakılıp aşağı doğru düşerse, yerçekimi iş yapmıştır.
Bir cismi h yüksekliğine çıkarmak için yapılan iş, cismi çıkarırken izlenen yolun şekline ve uzunluğuna bağlı değildir. Yani yapılan bu iş yoldan bağımsızdır.SI (MKS) birim sisteminde iş birimi Joule dir. İş bağıntısından görüleceği gibi Joule = N . m dir.

GÜÇ

Birim zamanda yapılan işe güç denir.
SI (MKS) birim sisteminde güç birimi
1 kw = 1000 watt tır.

ENERJİ

Cismin iş yapabilme kapasitesidir. Skaler bir büyüklüktür. İş birimleri aynı zamanda enerji birimlerine eşittir. Enerji skaler bir büyüklüktür. Yani enerjinin yönü, bileşeni ve uygulama noktası gibi vektörel özellikleri yoktur. Bir sisteme uygulanan kuvvet iş yapıyorsa yapılan iş enerjideki değişime eşittir. Wdış = DEsistem = E2 – E1 dir. Buna göre, sistemin enerjisinde bir değişme var ise iş yapılmıştır, değişme yok ise iş yapılmamış demektir. Bir sisteme uygulanan kuvvetler bu sistemin enerjisini artırıyorsa, pozitif iş yapar. Bu kuvvetler sistemin enerjisini azaltıyorsa, negatif iş yapar. Enerji çeşitleri oldukça fazladır. Mekanik enerji, ısı enerjisi, Güneş enerjisi, nükleer enerji, rüzgar enerjisi, bazı enerji çeşitleridir. İş birimleri ile enerji birimleri aynıdır.

Kinetik Enerji

Hareket halindeki cisimlerin sahip olduğu enerjiye kinetik enerji denir. Kütlesi m, hızı v olan bir cismin kinetik enerjisi, şeklinde tanımlanır. Kinetik enerji kütle ile hızın karesinin çarpımı ile doğru orantılıdır. Birimi Joule dir.
Kinetik enerji-hız grafiği şekildeki gibidir. Düz bir yolda cisme F kuvveti uygulandığında, yapılan iş cismin kinetik enerji değişimine eşit olur.

Potansiyel Enerji

Potansiyel enerjiyi, yer çekim potansiyel enerjisi ve esneklik potansiyel enerjisi olmak üzere iki çeşidi incelenecektir.

Yerçekim Potansiyel Enerjisi

Bu enerji yerçekimi kuvvetinden kaynaklanır. m kütleli bir cismi yer seviyesinde h kadar yükseğe sabit hızla çıkarmak için yapılması gereken iş,
W = F . h = mg . h 
dir. Yapılan işin enerji değişimine eşit olduğunu biliyoruz.
Cisim sabit hızla çıkarıldığı için kinetik enerji değişmemiştir. O halde yapılan iş, cismin potansiyel enerji değişimine eşittir. Buna göre, yerden h kadar yükseklikte cismin yere göre potansiyel enerjisi, Ep =mg.h bağıntısı ile bulunur. Burada h yüksekliği, cismin potansiyel enerjisi nereye göre soruluyorsa, oraya olan yüksekliktir. Küçük cisimlerin potansiyel enerjisi yazılırken ağırlık merkezinin yeri dikkate alınmaz. Fakat büyük cisimlerde ağırlık merkezinin yeri değiştirildiğinde cismin potansiyel enerjisi değişir. Türdeş ve m kütleli cismi I. durumdan II. duruma getirmek için iş yapılır. Yapılan iş cismin potansiyel enerjisindeki değişime eşittir. Potansiyel enerji değişimi cismin kütle merkezinin değişiminden bulunur. Cisim I. konumdan II. konuma getirildiğinde, kütle merkezi h/2 kadar yükselir. Buna göre, potansiyel enerji değişimi ve yapılan iş
·     Net kuvvetin yaptığı iş cismin kinetik enerjisindeki değişme miktarına eşittir. ·     yer çekimi kuvvetine karşı yapılan iş, cismin potansiyel enerji değişimine eşittir.

Esneklik Potansiyel Enerji

Esnek cisimleri denge konumundan ayırmak için iş yapılır ve yapılan iş kadar enerji aktarılır. Denge konumundaki bir yay x kadar sıkıştırılır ya da gerilirse, yayda enerji depolanır. Daha önce öğrenildiği gibi, yay x kadar sıkıştırılır ya da gerilirse yayın geri çağırıcı kuvveti F = – k . x olur.k : Yay sabiti olup yayın cinsine ve uzunluğuna bağlıdır.x kadar sıkıştırılan ya da gerilen yayda depolanan esneklik potansiyel enerji,
 
bağıntısı ile bulunur. Yaydaki uzama ya da sıkışma arttıkça depolanan enerjide artar.

Sürtünmeden Dolayı Isıya Dönüşen Enerji

Sürtünmeli bir ortamda hareket eden cisimlere sürtünme kuvveti uygulandığını öğrenmiştik. Tekrar hatırlayalım. Sürtünme kuvveti yüzeyin cisme gösterdiği tepki kuvveti ile doğru orantılıdır. Ayrıca yüzeyin cinsine yani sürtünme katsayısına bağlıdır. Hareket halindeki bir cisme uygulanan sürtünme kuvveti fs = k . N bağıntısından bulunur
Sürtünme kuvveti hareketi engelleyici özelliği olduğu için cisimlerin mekanik enerjilerini azaltıcı etki yapar. Azalan mekanik enerji kadar enerji, ısı enerjisine dönüşür. Isı enerjisine dönüşen enerji iki yoldan bulunur.
1. İki nokta arasında hareket eden cismin, sürtünmeden dolayı ısıya dönüşen enerjisi, her iki noktadaki mekanik enerjiler arasındaki farktan bulunur. Cismin ilk enerjisi E1, son enerjisi E2 ise, sürtünmeden dolayı ısıya dönüşen enerji, Eısı = E1 – E2 den bulunur.
  1. İlk ve son durumdaki mekanik enerjiler bilinmiyor, fakat sürtünme kuvveti ile yer değiştirme biliniyorsa, ısıya dönüşen enerji sürtünme kuvvetinin yaptığı işe eşit olur.
Sürtünme kuvvetinin yaptığı iş, Eısı = W = fs . Dx dir. Buna göre, sürtünmeden dolayı ısıya dönüşen enerji, sürtünme kuvveti ve yer değiştirme miktarı ile doğru orantılıdır.

ENERJİNİN KORUNUMU

Bir sistemdeki enerji; kinetik ve potansiyel gibi çok farklı türler halinde bulunabilir. Bu enerji türleri kendi aralarında dönüşüme uğrayabilir. Örneğin elektrik enerjisi ütüde ısıya, ampülde ışığa, çamaşır makinesinde hareket enerjisine dönüşür. Enerji kaybolmadan bir türden başka bir tür enerjiye dönüşür. Toplam enerji daima sabittir. Toplam enerji sabit ise, bir tür enerji azalırken başka bir tür enerji aynı oranda artar.
  1. Sürtünmelerin ihmal edildiği sistemlerde kinetik ve potansiyel enerjilerin toplamı sabittir. Sürtünme olmadığı için ısıya dönüşen enerji olmaz. Mekanik enerji toplam enerjiye eşittir.
Etop = Ek + Ep = sabit Kinetik enerjideki artış, potansiyel enerjideki azalışa ya da, kinetik enerjideki azalış, potansiyel enerjideki artışa eşittir.
  1. Sürtünmenin olduğu sistemlerde mekanik enerji (Ek + Ep) sabit değildir. Zamanla mekanik enerji azalır. Azalma miktarı kadar enerji, sürtünmeden dolayı ısı enerjisine dönüşür. Toplam enerji ise sabittir.
Etop = Ek + Ep + Eısı = sabit  

İŞ-GÜÇ-ENERJİ ÇÖZÜMLÜ SORULAR

1) F2=200N                             F1=150N Şekildeki 80 kg’lık bir at arabasına 5m yol aldırmakla yapılan iş kaç joule dür?(Sürtünme yok.) A)250                   B)750                   C)1250        D)400 Çözüm : Araba F2 yönünde ve 50N’luk bir kuvvet etkisinde hareket edeceğinden; W=F . S W=50 . 5=250 joule dür. Cevap : A   2)                         F4=10N   F1=20N                           F3=10N   F2=10N Şekilde yatay düzlemdeki cisim F1,  F2,  F3,  F4 kuvvetlerinin etkisi altındadır. Cisim hareket ettiğine göre hangi kuvvet ya da kuvvetler iş yapmaktadır? A)F1            B)F3            C)F1 ve F3             D)F2 ve F4   Çözüm : F2 kuvveti ile F4 kuvveti cismin aldığı yola dik olduklarından iş yapmazlar. F1 ve F3 kuvveti hareket doğrultusunda doğrudan iş yapar.F1 pozitif yönde iş yapar, F3 negatif yönde iş yapmıştır. Yani enerji kaybına neden olur. Cevap : C   3)10 m derinliğindeki bir kuyudan 900 kg suyu 0,5 dakikada çekebilen motorun gücü kaç B.B dir? A)2             B)3              C)4              D)5   Çözüm :  Güç= İş/Zaman W= 900 . 10 = 9000 km-g t = 0,5 . 60 = 30 s P= 9000:30 = 300 kg-m/s 75 kg-m/s = 1 BB ise 300 kg-m/s = 4 BB‘dir. Cevap : C     4) K    m…………………………………………………. P     L                          Yatay     K noktasından bırakılan m kütleli bir bilye sürtünmesiz KLP yolunu alıyor. Buna göre hareket enerjisi için hangisi doğrudur? A)KL arasında gittikçe artar, LP arasında P ye yaklaştıkça azalır. B)KL arasında gittikçe azalır. C)LP arasında P ye yaklaştıkça artar. D)KL ve LP arasında değişmez. Çözüm : K noktasında duran bilyenin potansiyel enerjisi vardır. Aşağı doğru harekete geçtiğinde, yüksekliğin azalmasıyla potansiyel enerji azalır. Potansiyel enerjiden azalan miktar kadar, kinetik enerji artar. L noktasında kinetik enerji maksimum olur. L den P ye doğru çıktıkça kinetik enerji azalır ve potansiyel enerji artar. P de ise kinetik enerji sıfır olur.                                                                                                                                                                                                                    Cevap : A 5)Bir çocuk aşağıdaki hangi durum ya da durumlarda iş yapmıştır? (Sürtünmeler ihmal edilmektedir.) 1.Bütün kuvvetiyle sabit duvarı itmekle 2.Masadaki kitabı alıp üst rafa koymakla 3.100 m uzunluğundaki bir köprüyü sabit hızla yürüyerek geçmekle A)Yalnız 1             B)Yalnız 2             C)Yalnız 3             D)2 ve 3           Çözüm : 1.Kuvvet olmakla birlikte bu kuvvet kendi doğrultusunda yol aldırtamadığından bu kuvvet iş yapmamıştır. 2.Masadaki kitabı rafa koymakla kitabın ağılığına eşit bir kuvvet aşağıdan yukarıya doğru uygulanmış ve bu kuvvet doğrultusunda bir yol alınmış ve bir iş yapılmıştır. 3.Bu çocuk düz bir yolda sabit hızla yürüdüğünden yol doğrultusunda bir kuvvet uygulanmaktadır. Dolayısıyla iş yapmamıştır. Bu çocuk merdivende bir basamak çıkmış olsaydı ağırlık kuvveti doğrultusunda bir yol almış olduğundan iş yapmış olurdu. Cevap : B   6)Bir adam yüksekliği 50 m olan bir dama her biri 10N ağırlığında 20 tuğla çıkarıyor. Başka bir adam aynı yüksekliğe 15 tuğla çıkarıyor. Birinci adam, ikinci adamdan kaç joule fazla iş yapmıştır? A)2500       B)4500        C)7500        D)10000 Çözüm :  İş = kuvvet x yol W = F . x dir.   Birinci adamın bir tuğla için yaptığı iş; 10 . 50 = 500 joule, 20 tuğla çıkardığından W = 20 . 500 = 10000 joule   İkinci adamın yaptığı iş, W2 = 15 .(F. X) W2 = 15 . (10 . 50) W2 = 7500 joule   Birinci adam ikinci adamdan W1 – W2  = 10000 – 7500 =2500 joule daha fazla iş yapmıştır.                                                                                                               Cevap : A   7)   P                                         P P L                                    h   L                                 2h   2L                                        h 1                             2              2                                        3 W1                                                         W2                                           W3   Şekildeki 1, 2, 3 eğik düzlemleri sürtünmesizdir. Bir P cismini bu eğik düzlemlerin tepe noktalarına çekerek çıkarmak için yapılan W1,W2,Wişleri arasına nasıl bir ilişki vardır?   A)W1< W3 < W2      B)W1 = W2< W3 C)W1= W3 < W2         D)W1 = W3> W2   Çözüm : Burada yer çekimine karşı iş yapıldığından, yol düşeyde alınan h yükseklikleridir. W = F . x dir F = P ve x = h     W1 = P . h W2 = P . 2h              W1 = W3< W W3 = P . h Buradan da görülüyor ki bir cismi belli bir yüksekliğe çıkarmakla yapılan iş, yolun uzunluğuna bağlı olamayıp düşey yüksekliğe bağlıdır. Cevap : C   8)   h h                                              h 3m m     2m h         3m, m, 2m kütleli cisimler gösterilen yüksekliklere çıkartıldıklarında kazandıkları enerjiler sırası ile W1 W2  ve W3 arasında nasıl ilişki vardır?  
  1. A) W1= W2 = W3 B)W1>W2= W3
  2. C) W1> W2> W3 D)W1< W2 < W3
  Çözüm : Cisimler h yüksekliğine çıkarmakla potansiyel enerji kazandırılmış olur. Bu enerji çıkarılırken yapılan işe eşittir. W1 = 3mg .3h W= mg .2h           W1> W2= W3 W3 = 2mg .h Cevap : B   9)Bir vidanın döndürme kolunun uzunluğu 30 cm, iki vida dişi arasındaki uzaklık (vida adımı) 4 mm dir. Döndürme koluna kaç N luk kuvvet uygulanmalıdır ki vida ucunda 900 N luk bir kuvvet meydana gelsin?(Pi sayısı=3)   A)2             B)4              C)6              D)8   Çözüm : Vidada iş prensibi geçerli olduğundan; F . 2 .pi .r = P. a F . 2 . 3 .30 = 900 .0,4(4mm=0,4cm) F . 180= 900 . 0,4 F =2N Cevap : A   10)60 kg-f ağırlığındaki bir sandığı, yatay bir düzlem üzerine 15 kg-f değerinde bir kuvvet harcayarak 2 m çekiyoruz. Yapılan iş kaç kgm’ dir?   A)120          B)60            C)30            D)15   Çözüm : W=F.L W=15 . 2=30 kg-m Cevap : C   11)Yere yatay bir kuvvetle, bir arabayı 60 m iten bir adam 1380 joule’lük iş yapmıştır. Arabaya uyguladığı kuvvet kaç N ’dur?   A)828                   B)230                   C)150          D)23   Çözüm : W= F . l F= W : l F=1380 : 60=23N Cevap : D   12)784 N’ luk bir kuvvet bir cismi kendi doğrultusunda hareket ettirerek 1568 joule‘lük iş yapıyor. Cismin hareket ettiği yol kaç metredir? A)2             B)4              C)5              D)8   Çözüm : l= W : F l=1568 : 784=2m Cevap : A   13)Bir adam 20 N kuvvet harcayacak bir cismi 10 m uzağa götürüyor. Başka bir adamın yaptığı işi yapabilmek için, 5 N kuvvet harcadığına göre, aynı cismi kaç m uzağa götürebilir? A)2             B)4              C)20            D)40   Çözüm : 1. Adam:W=20 . 10= 200N 2.Adam: l= 200: 5 = 40m Cevap : D   14)Bir kişi 15 kg-f ‘lık yük ile 30 basamaklı merdiveni çıkarken 90 kg-f-m’ lik iş yapıyor. Buna göre bir basamağın yüksekliği kaç cm ‘dir? A)6             B)8              C)18            D)20   Çözüm : l= W : F l= 90 : 15 = 6m= 600cm 600:30=20cm(her bir basamak) Cevap : D       15)Bir cisme 2 kg-f etki ederek bunu 5m uzağa götürüyor. Kaç joule‘   lük iş yapmış olur? A)10            B)19            C)24            D)98   Çözüm : W=2 . 5=10kg-f 1 kg-f-m=9,8 joule olduğuna göre yapılan iş; 9,8 . 10=98 joule’ dür Cevap : D   16)50 N ’luk bir paketi yere yatay doğrultuda 4,8 m taşıyan bir adamın yerçekimi kuvvetine karşı yaptığı iş kaç joule’ dür? A)240                  B)120                   C)30            D)0   Çözüm : Yer çekim kuvvetinin doğrultusu yerin merkezine doğrudur. Uygulanan kuvvetin iş yapabilmesi için paketi bu doğrultunun ters yönünde hareket ettirmesi gerekir. Oysa kuvvet paketi yere yatay olarak taşındığından yerçekimine karşı yapılan iş sıfırdır. Cevap : D   17)420 kg-f ağırlığındaki bir çocuk 1,5 m yüksekliğindeki duvarın üzerinden yere atladığında yer çekiminin yaptığı iş kaç kg-m ’dir? A)42           B)63            C)78            D)99   Çözüm : Çocuğun ağırlığı, yani çocuğa etki eden yerçekimi kuvveti F=42 kg-f olur. Yükseklik ise kuvvetin cisme aldırdığı yoldur. l=1,5 m’dir. W=F . l W42 . 1,5=63 kg-m Cevap : B   18)Aşağıdakilerden hangisinde fizik anlamında iş yapılmaz? A)Kendi haline bırakıldığında düşen bir cisim. B)İtilen vagon C)Kuyudan çekilen su dolu kova D)Bir masa üzerinde duran bir cisim.   Çözüm : A)Düşen bir  cisimde yerçekimi kuvveti iş yapmıştır. B)İtilen vagonda sürtünme kuvvetine karşı iş yapılmıştır. C)Kuyudan çekilen su dolu kovada yer çekimine karşı iş yapılmıştır. D)Masa üzerinde duran cisim yol almadığından iş yapmamıştır. Cevap : D   19)Bir öğrenci ipin  ucuna bağladığı 10 N ‘luk silgiye bulunduğu yerden 0,8 m yüksekliğindeki rafa kaldırıyor. Daha sonra 2 N ’luk kuvvet uygulayarak raf içinde 10 cm itiyor. Öğrenci toplam işin, ilk yaptığı işe oranı nedir? A)0,025                B)0,975                C)1              D)1,025 Çözüm : Rafa kaldırmadaki iş; W1= F1 . h1 W1=10 . 0,8=8Nm olur. W2=F. l W2=2 . 0,1=0,2Nm olur. Toplam iş=W=W1+W2 =8+0,2=8,2N. O halde; W/W1=8,2 : 8=1,025 ‘dir. Cevap : D   20)Saniye de 450 joule’lük iş yapan makinenin gücü kaç watt ‘tır? A)4,18                  B)9,81                   C)75            D)450   Çözüm : P=W/t =450 : 1=450watt Cevap : D   21)Bir asansör motoru 6000N ağırlığındaki asansörü 4 dakikada 10m yüksekliğindeki kata çıkarıyor. Asansörün gücü kaç kilowatt ‘tır?   A)0,25                  B)2,5           C)25            D)250   Çözüm :  P=W/t =g . h/t =(6000.10 ): (4.60)=1000:4=250watt 1 watt=0,001 kilowatt olduğu için, 250watt=0,25kw’dır. Cevap : A   22)Bir elektrikli su tulumbası saate 108 m3 suyu 20m yükseğe çıkarıyor. Motorun gücü kaç BB ’dir?   A)8 .10-3      B)8 . 10-2     C)8       D)8 . 102   Çözüm : 1m3 su= 1 ton‘dur. V= 108m3su F=108ton=108000kgf. P=W : t=(F . l) : t= (108000.20) : 3600=600kgfm/sn P=600 : 75=8 BB olur. Cevap : C   23)%60 verimle çalışan 3600watt gücündeki bir asansör motoru 10 saniyede 20 m lik yüksekliğe kaç N ‘luk yükü çıkarabilir? A)540                   B)1080        C)2160        D)3000   Çözüm : Asansör %60 verimle çalıştığına göre gücü ; P=3600.(60 : 100)=2160watt’tır. P =W/t = (G . h)/t 2160=(G.20) : 10      2160=2 .G       G=1080N ’dur              Cevap : B   24)Aşağıdakilerden hangisi 1 watt’ a eşit değildir?   A)1 kg-f-m/s:9,81 B)1BB/736 C)1 joule/s D)1 kg-f-m . 9.81   Çözüm : 1watt= 1 joule/s ‘dir. 1 joule= 1/9,81 kg-f-m olduğuna göre, 1 kg-f-m/9,81 de 1 watt’ a eşittir. Ayrıca;1BB=786 watt 1watt=1/786BB ‘dir. O halde, 1kg-f-m . 9.81, 1 watt’ a eşit değildir. Cevap : D   25)Kütlesi 20 kg olan bir cisim 10m/s hızla hareket ederken kinetik enerjisi kaç joule‘ dür?   A)250                   B)500                   C)750                   D)1000   Çözüm : Ek=1/2.m.v2 Ek=1/2.20.102=1000joule. Cevap : D   26)5 m yükseklikte bulunan 50 kg kütleli bir taşın yere göre potansiyel enerjisi kaç joule’ dür?(g=10m/s2)   A)250                   B)1250        C)2500        D)5000   Çözüm :  Ep =m .g .h Ep=10.50.5=2500joule. Cevap : C 27) A                  Bilye C 40cm 30cm     B   Şekilde gördüğünüz bilye, A noktasından bırakıldıktan sonra çukur bölgede ileri geri gidip geldikten sonra B’ de duruyor. Bilyenin hareketi hakkındaki düşünceleriniz ne olabilir?
  1. A) Bilyenin B’ de durması enerji konumuna göre normaldir.
  2. B) Bilyenin A’ daki potansiyel enerjisi C’ deki potansiyel enerjisinden fazla olduğu için, C noktasını aşıp gitmeliydi. |AC| arasında sürtünme olduğundan enerji kaybetmiş ve B’ de kalmıştır.
  3. C) B’ deki kinetik enerjisi A’ daki kinetik enerjisinden daha az olduğundan B’ de kalmıştır.
  4. D) C’ deki potansiyel enerji B’ dekinden daha fazla olduğundan B’ de kalmıştır.
    Çözüm : A noktasının yüksekliği, C noktasının yüksekliğinden fazla olduğu için bilyenin A’ daki potansiyel enerjisi C’ dekinden fazla olur. Bu durumda C’ yi aşması öte tarafa geçmesi gerekirdi. Geçemediğine göre, A ile C arasında enerji ısı şeklinde kaybolmuş demektir. Bu durum, bu arada sürtünmenin olduğunu gösterir.                                                                                                  Cevap : B   28)                                          B                                                                                           F                                                                                                                                       h m A Şekilde m kütleye sahip cisim F kuvvetiyle çekiliyor ve A’ dan B’ ye aynı hızla çıkartılıyor. Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? (Sürtünme vardır)   A)Kinetik enerjisi değişmez. B)Potansiyel enerjisi artar. C)Kinetik enerjisi artar. D)Isı enerjisi artar.   Çözüm : Cisim sabit hızla B noktasına çıktığından Ek artmaz ve değişmez. Cisimle eğik düzlem arasında sürtünme olduğundan ısı enerjisi artar. Cisim B noktasına geldiğinde yükseldiğinden, potansiyel enerjisi artar. Cevap : C       29)                                                   C       A   3m 1m       B Şekilde A noktasında bulunan 3kg’ lık cismin toplam enerjisi 100 joule’ dür. Cismin C noktasındaki kinetik enerjisinin, A noktasındaki kinetik enerjisine oranı aşağıdakilerden hangisidir?(Sürtünme yoktur)   A)1/7          B)1/3           C)3              D)7   Çözüm : A noktasındaki Ek ; E=Ek + Ep E=m .g . h +Ek ise Ek=E – m .g .h Ek=100 – (3.10.1)=70 joule olur.   C noktasındaki Ek; E=m .g .h +Ek ise; Ek=100-(3.10.3)=10 joule bulunur.  Oran 1/7 olur.          Cevap : A  
  V=2m/s(Ek1) m V=1m/s(Ek2)     V=1,2m/s(Ek3)     Şekildeki kütleleri eşit cisimler sırasıyla 2, 1 ve 1,2m/s hızla hareket etmektedir. Cisimlerin kinetik enerjileri arasında nasıl bir ilişki vardır? (Sürtünme yoktur.)  
  1. Ek1= Ek2= Ek3
  2. Ek1> Ek2= Ek3
  3. C) Ek1= Ek3> Ek2
  4. D) Ek1> Ek3> Ek2
  Çözüm :  Ek=1/2mv2formülünden yararlanarak her biri için kinetik enerjiyi hesaplayalım. Ek1=1/2mv2=1/2.m.22=2m joule Ek2=1/2mv2=1/2.m.12=0,5m joule Ek3=1/2mv2=1/2.m.(1,2)2=0,72m joule O halde; 2>0,72>0,5                  Ek1> Ek3> Ek2 olur. Cevap : D   31)     A          V1=4m/s V2=6m/s C 6m x m   B 60 kg kütleli bir kaya A noktasından 4m/s hızla yuvarlanmaya başlıyor. C noktasına gelince hızı 6m/s ye çıkıyor. C noktasının yüksekliği kaç m dir?   A)2             B)3              C)4              D)5   Çözüm : Enerjinin Korunumu Kanununa göre; (A noktasındaki mekanik enerji) =(B noktasındaki mekanik enerji)   EA= EC               EKA+ EPA= EKC +EPC   Enerji formüllerini yerine yazalım; 1/2m .vA2 +m .g .hA=1/2m .vC2 +m .g .hC 1/2 vA2+g .hA=1/2 vC2+g .hA ½ .42+10 .6=1/2.62+10 .hC 68=18+10 hC 50=10 hC hC=5m Cevap : D   32)Duran bir arabayı, sabit kuvvetle ve kuvvet yönünde 20m iten bir kişinin 3528 joule’lük iş yapması için kaç N‘ luk kuvvet uygulaması gerekir?(Sürtünme ihmal edilecek)   A)10,2                  B)18            C)176,4       D)196   Çözüm : W=F . L F=W/L F=3528 :20=176,4N Cevap : C   33)Aşağıdan yukarıya doğru atılan bir cisim tepe noktasına çıkıncaya kadar cisim ile ilgili aşağıda verilenlerden hangisi doğru olur?  
  1. Kinetik enerjisi artar.
  2. Potansiyel enerjisi azalır.
  3. Kinetik enerjisi değişmez.
  4. Potansiyel enerjisi artar.
  Çözüm : Bir cisim yükseğe(tepeye) çıkarken potansiyel enerjisi artar. Cevap : D   34)Belli bir yükseklikten serbest bırakılan bir topun yere varıncaya kadar hangi niteliği değişmez?  
  1. Potansiyel enerjisi
  2. Kinetik enerjisi
  3. Mekanik enerjisi
  4. Yerden yüksekliği
  Çözüm : Bir cisim yukarıdan aşağıya doğru düşerken potansiyel enerjisi ve yerden yüksekliği azalır, kinetik enerjisi artar. Fakat mekanik enerjisi aynı kalır. Cevap : C   35)Aşağıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?   1.Yer yüzünde bir cismin yüksekliğinden dolayı sahip olduğu enerjiye potansiyel enerji denir. 2.Bir cismin hareketinden dolayı sahip olduğu enerjiye mekanik enerji denir. 3.Kinetik ve potansiyel enerjilerin toplamına mekanik enerjiyi verir.   A)1-2-3       B)1-2           C)1-3           D)Yalnız 3   Çözüm : 1.Yer yüzünde bir cismin yüksekliğinden dolayı sahip olduğu enerjiye potansiyel enerji denir. 2.Bir cismin hareketinden dolayı sahip olduğu enerjiye kinetik enerji denir. 3.Kinetik ve potansiyel enerjilerin toplamı mekanik enerjiyi verir. Cevap : C     36)”Bir cisme kuvvet uygulandığında, cisim kuvvet doğrultusunda yol alabiliyorsa iş yapmış olur.” Aşağıdaki durumlardan hangisinde adam iş yapmamıştır?  
  1. Yatay düzlemde omzunda yük taşıyan adam
  2. Arabadan tuğla indiren bir adam
  3. Eğimli bir yolda yürüyen adam
  4. Aşağıdan yukarıya doğru bir taş fırlatan adam
  Çözüm : Adam arabadan yere doğru tuğla indirirken ve eğimli bir yolda yürürken yere doğru bir iş yapmıştır, yukarıya taş fırlatırken de yerçekimine karşı bir iş yapmıştır, yatay düzlemde omzunda yük taşırken ise fiziksel anlam da bir iş yapmamıştır. Cevap : A   37)Bir çocuk 5N ağırlığındaki bir kitabı yerden alarak 150cm yüksekliğindeki masanın üzerine koymuştur. Buna göre çocuğun yaptığı iş kaç joule’ dür?   A)750                   B)75            C)30            D)7,5   Çözüm : 150cm=1,5m W=F .h W=5 .1,5 W=7,5N Cevap : D   38)Gücü 50kg-f m/s olan motor, ağırlığı 150kg-f olan yükü 15 saniyede kaç metre yukarı çıkarır?   A)2             B)3              C)5              D)15   Çözüm : W=F . h W=P . t P . t =F . h 50 .15=150 . h 750=150h h =5m Cevap : C   39)Aşağıdakilerden hangisi watt’ a eşittir?   A)N . m/s              B)Erg . s               C)N . s                  D)dyne . cm/s   Çözüm : watt = joule/s Joule=N .m O zaman; Watt =N .m/s olur. Cevap : A   40)0,5 tonluk yükü 1 dakikada 3 m yükseğe çıkaran motorun gücü kaç watt’ dır?   A)2,45                  B)24,5                  C)250                   D)245   Çözüm : 0,5 ton=5000N 1 dakika=60 saniye(s) W=F . h W=5000.3 W=15000joule P=W/t P=15000 :60 P=250watt Cevap : C     41)                            m     m   m                                            3h 2h h              1               2               3   Şekildeki kütleler özdeştir. Buna göre hangi durumda potansiyel enerji en fazladır? A)1              B)2              C)3              D)Hepsi aynı Çözüm : Potansiyel enerji yükseğe çıkıldıkça artar. Ep1=m .g .h Ep2=m .g .2h Ep3=m .g .3h Bu potansiyel enerjilerden Ep3 en büyüktür çünkü yükseklik burada en büyüktür. Cevap : C   43)Bir kişi 6 kg’ lık cismi bir dağa çıkartarak 12000 kg-m’ lik iş yapıyor. Buna göre dağın yüksekliği kaç metredir? A)200                   B)600                   C)2000        D)6000 Çözüm : W=F . h 12000=6 .h h=2000m Cevap : C 44)Gücü 60kg-f m/s, ağırlığı 120kg-f olan yükü motor 12 saniyede kaç metre yukarı çıkarır? A)2             B)4              C)6              D)12 Çözüm : W=F . h W=P . t P . t =F . h 60 .12=120 .h 720=120h h=6m Cevap : C 45)Bir cismin potansiyel enerjisini arttırmak için hangisi yapılmalıdır?
  1. Cismi bulunduğu yerden daha aşağı indirmek
  2. Cismi yatay yolda hareket ettirmek
  3. Cismi bulunduğu yerden daha yükseğe çıkarmak
  4. Cisme bir ilk hız vermek
Çözüm : Cismi; bulunduğu yerden daha aşağı indirmek, yatay yolda hareket ettirmek ve cisme bir ilk hız vermek cismin potansiyel enerjisini arttırmaz. Cismi, sadece bulunduğu yerden daha yükseğe çıkararak potansiyel enerjisini arttırabiliriz. Cevap : C   46)Bir çocuk 3 N ağırlığındaki bir kitabı 90 cm yükseklikteki bir masadan alıp, 250 cm yüksekliğindeki bir rafa kaldırıyor. Yapılan iş kaç joule’ dür? A)2,7          B)4,8           C)7,5           D)10,2 Çözüm : 250-90=160 160cm=1,6m W=F . h W=3 .1,6 W= 4,8 joule Cevap : B 47)Aşağıdakilerden hangisi enerji birimi olamaz? A)N .m        B)g-f .cm     C)joule         D)kg-f .m2   Çözüm : N .m, g-f . cm, joule enerji birimleridir. kg-f .m2 enerji birimi değildir. Cevap : D 48)Kütlesi 4 kg olan bir cismin hızı 4 m/s iken bir süre sonra 6 m/s’ ye çıkıyor. Cismin bu aradaki kinetik enerjisindeki değişme kaç joule’ dür? A)32           B)40            C)64            D)96   Çözüm :  Ek1=1/2 .4 .16=32 joule Ek2=1/2 .4 .36=72 joule Ek2– Ek1=72-32 =40 joule Cevap : B 49)Duran bir arabayı, sabit kuvvetle ve kuvvet yönünde 20 m iten bir kişinin 3528 joule’ lük iş yapması için kaç N’ luk kuvvet uygulaması gerekir?(Sürtünme ihmal edilecek)   A)10,2                  B)18            C)176,4       D)196 Çözüm : W=F . x 3528=20 . x x=176,4 N Cevap : C 50)Sürtünmesiz sabit makara ile 245 joule‘ lük iş yapmak için 12,5 N‘ luk bir yükü kaç metre yukarı çekmek gerekir? A)1,96                  B)2,5           C)19,6                   D)25 Çözüm : W=F . h 245=12,5 . h h=19,6m. Cevap : C  

9.Sınıf Sürtünme Kuvveti Konu Anlatımlı Ders Notları | Pdf

Sürtünme Kuvveti

İki yüzeyin birbirine temas etmesi sonucu yüzeyler arasında hareketi engelleyici bir kuvvet oluşur. Hareket eden cisimlerin hareketini zorlaştıran veya engelleyen bu kuvvete sürtünme kuvveti denir. veya daha basit: Hareket halindeki bir cisme hareketi ile zıt yönde etki eden kuvvete sürtünme kuvveti denir.

Sürtünme Kuvvetinin Önemi

Yaşamımızdaki her harekette sürtünme kuvvetinin etkisi vardır. Sürtünme kuvveti olmasaydı birçok hareketi yapmakta zorlanırdık. Örneğin yürüyemez, koşamazdık. Koşarken duramazdık. Hareket hâlindeki araçlar duramazdı. Dahası, duran bir araç hareket hâline geçemezdi. Yemek yerken kaşığımızı, bir şey içerken içecek şişesini tutamazdık. Deftere ya da tahtaya yazı yazamaz, yazdıklarımızı silemezdik. Sürtünme kuvvetinin hayatı kolaylaştıran etkileri olduğu gibi zorlaştıran etkileri de vardır. Makineler çalışırken içerisindeki parçalar birbirine sürtündüklerinden zamanla aşınır ve makine çalışamaz duruma gelir. Ayrıca çevremizde ses kirliliği oluşturan birçok ses sürtünme kaynaklıdır.

Sürtünme Kuvvetinini Arttırmak İçin Kullanılan Yöntemler

  •  Kış aylarında karlı ve buzlu yollarda, araç tekerlerine zincir takılması
  •  İş makinelerinin tekerlerinin yüzeylerinin daha kalın girintili yapılması
  •  Kış aylarında daha girintili tabana sahip ayakkabılar giyilmesi
  •  Futbol maçlarında kalecilerin eldiven giymesi
  •  Bisikletlerin durması için plastik fren pabuçları kullanılması
  •  Malzemelerin sabitlenmesi için kullanılan vidaların girintili olması
  •  Eğimli yollarda güvenli sürüş için yola dik şeritler kullanılması

Sürtünme Kuvvetinini Azaltmak İçin Kullanılan Yöntemler

  • Makinelerin hareket eden parçalarının, kapı menteşelerinin, bisiklet zincirlerinin yağlanması
  • Kayakçıların düz ve pürüzsüz kayak kullanması
  • Uçakların burun kısımlarının sivri şekilde tasarlanması
  • Gemilerin ön kısımlarının V şeklinde tasarlanması
Özellikler: 1. Sürtünme kuvveti sürtünen yüzeyin cinsine bağlıdır.
2. Sürtünen yüzeyin büyüklüğüne bağlı değildir.

Kinetik Sürtünme Kuvveti (Fkinetik):

Bir cismi sabit hızla harekette tutan kuvvete eşit büyüklükte, aynı doğrultulu ve zıt yönlü olan kuvvettir.

Statik sürtünme kuvveti (Fstatik)

Duran bir cismi harekete geçirebilecek kuvvete eşit büyüklükte, aynı doğrultulu ve zıt yönlü kuvvettir. Sürtünme kuvveti her zaman hareket yönüne zıt yöndedir. – Sürtünme kuvveti cismin kütlesine bağlıdır. – k: sürtünme katsayısıdır. ( 0 < k < 1 ) – Bir cismi hareket ettirebilmek için en az sürtünme kuvveti kadar kuvvet uygulanmalıdır. Aynı cisme aynı düzlemde etki eden kinetik sürtünme kuvveti ile statik sürtünme kuvveti karşılaştırıldığında, Fstatik>Fkinetik Fkinetik ve Fstatik sürtünme kuvvetlerinin değeri birbirine yakın olduğundan bunların yerine Fs alınacaktır.

Sürtünme Kat Sayısı

Sürtünme kuvvetinin büyüklüğü, yüzeye dik olan N tepki kuvveti ile doğru orantılıdır. Fs=k.N Buradaki k sabitine, sürtünme kat sayısı denir. Birimsiz olan bu kat sayı sürtünen yüzeylerin cinsine ve yapısına bağlıdır.   Kaynakça : http://www.fizik.net.tr/site/surtunme-kuvveti/ Kaynakça : http://okulvakti.com/5-s-n-f/fen-ve-teknoloji/425-suertuenme-kuvveti-konu-oezeti.html

9.Sınıf Fizik Newton’un Hareket Yasaları Konu Anlatım -PDF

Newton’un Hareket Yasaları

Devinime neden olan neden olan etkiler insanları uzun süre ilgilendirmiş ve bu konuda Galileo ve Newton zamana dek pek başarılı sonuçlar elde edilmemişti. Galileo’dan önce filozoflar, bir cismi devindirebilmek için kesinlikle bir etkinin, yani bir kuvvetin gerektiğini ileri sürmemişler ve <<olağan>> halde bir cismin durması gerektiğine inanmamışlardı.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
Gerçekten bir düzlem üzerinde bir cisim kaydırılmak istenirse, cismin kısa bir süre gittikten sonra yavaşlayıp durduğu gözlenir. Bu gözlem dış bir kuvvet olamadığı sürece kaymanın olmadığı düşüncesini destekler. Galileo yaptığı deneylerde bu inancın gerçek olmadığını gösterdi. Eğer cisim ve onun üzerinde durduğu düzlen pürüzsüz hale getirilirse ve cisimyağlanırsa, cismin hızının daha yavaş azaldığı ve cismin daha ileride durduğu gözlenir. Buna göre, cismin kayması yavaşlatıcı, yani bütün sürtünmeler, ortadan kaldırılırsa, cismin değişmez bir hızla yoluna bir doğru boyunca sonsuza değin devam sonucu çıkar. Galileo’nun vardığı sonuç bu idi. Ona göre, bu cismin hızını değiştirmek için bir dış kuvvet gerekir; ama belli bir hızda giden cismin hızını koruyabilmesi için bir kuvvete gerek yoktur. Mesela bir sandığı bir düzlemde ittiğimiz durum için, ellimizin verdiği itme sandığa bir hız kazandırır, fakat düzlem sandığa bir kuvvet uygulayarak onu yavaşlatır ve durdurur. Her iki kuvvette hızda bir değişim, yani bir ivme oluşturur. İşte Galileo’nun bulduğu bu gerçeği,Galileo’nun öldüğü gün doğan Isaac Newton bir evrensel yasa olarak 1686 da yazdığı Princiria Matematika Philosoph Naturalis adlı kitabında ortaya koydu.

Newton’un hareket yasaları: 1. Eylemsizlik

Newton’un hareket yasalarının ilki olan eylemsizlik cisimlerin hareket durumunun değiştirilmesine karşı gösterdiği dirençtir. Hareket durumu bir cismin hızıdır (hem sürati hem de yönüdür). Öyleyse eylemsizlik bir cismin süratinin ya da yönünün değişmesine karşı koymasıdır. Eylemsizliği düşünürken iki durumdan bahsedebiliriz, ya:
  1. Cisim duruyordur, hızı sıfırdır, v=0.
  2. Cisim sabit hızla belli bir yönde hareket ediyordur, v = sabit.
Eğer bir cismin üzerine etkiyen bileşke kuvvet sıfırsa yani dengelenmiş kuvvetlerin etkisindeyse, cisim:
  • duruyorsa durmaya
  • sabit hızla gidiyorsa aynı sabit hızla gitmeye devam eder, sürati ve yönü değişmez.
Net kuvvet yoksa, sabit hızla giden bir cisim sonsuza kadar aynı yönde aynı hızla hareket etmeye devam eder. Bir cismin hızının değişmesini ivme olarak adlandırmıştık, öyleyse eylemsizlik ilkesi bize bir cismin üzerindeki net kuvvet sıfırsa ivmesinin de sıfır olduğunu söyler. Sabit hızla giden (düzgün doğrusal hareket yapan) ya da duran her cismin üzerindeki net kuvvet sıfırdır, cisim dengelenmiş kuvvetlerin etkisi altındadır. Bir cismin hareketine devam edebilmesi için net kuvvet uygulamak gerekmez, eğer sabit hızla gidiyorsa üzerinde net kuvvet olmadan cisim hareketine devam eder.

Newton’un hareket yasaları: 2. F=ma

Newton’un hareket yasaları, ikinci yasayla devam ediyor. Buna dinamiğin temel ilkesi de denir. Birinci yasada dengelenmiş kuvvetlerin etkisinde bir cismin hızının değişmediği yani ivmesinin sıfır olduğunu öğrenmiştik. İkinci yasa, bir cismin üzerine etkiyen dengelenmemiş kuvvetler varsa hareket durumunun değişeceğini söyler. Net kuvvet sıfırdan farklıysa cisim ivmelenir. İvmelenme miktarı uygulanan kuvvetle doğru cismin kütlesiyle ters orantılıdır. Kuvvet ne kadar büyükse ivme o kadar büyük, kütle ne kadar büyükse ivme o kadar küçük olur. Matematiksel ifadesi Fnet = ma şeklindedir. (F=ma yazıldığında aslında Fnet kastedilmektedir.) Bir cismi dururken harekete geçirmek, hareket ederken hızlandırmak ya da yavaşlatmak ve yönünü değiştirmek için cisme mutlaka bir kuvvet uygulanması anlamına gelir. Tersinden söylersek eğer bir cisme uygulanan bileşke kuvvet sıfırdan farklıysa cisim mutlaka ivme kazanır. Kütlenin tanımı da ikinci hareket yasasından gelir. Kütle, net kuvvetin ivmeye oranıdır. Net kuvvet vektörüyle ivme vektörünün yönü her zaman aynıdır. İvmenin yönünü bilirseniz net kuvvetin yönünü de bilirsiniz. Birinci yasa, ikinci yasanın özel bir durumudur. Fnet=ma denkleminde a=0 olursa Fnet = 0 olmak zorundadır. Kuvvetin biriminin Newton (N) olduğunu öğrenmiştik. Şimdi Newton biriminin aslında kilogram-metre bölü saniye kareye (kgm/s2) eşit olduğunu da görüyoruz.

Newton’un hareket yasaları: 3. Etki tepki

Newton’un hareket yasalarının üçüncüsü kuvvetlerin daima çiftler halinde olduğunu söyler. Asla tek başına bir kuvvet bulunmaz. Kuvvet iki cisim arasındaki etkileşimdir. Bu nedenle eğer birinci cisim ikinci cisme bir kuvvet uygularsa (etki), ikinci cisim de birinci cisme kuvvet uygular (tepki). Ancak etki ve tepki kuvvetleri aynı cisim üzerine uygulanmaz, farklı cisimler üzerine uygulanır. Bu nedenle etki-tepki kuvvet çiftleri dengelenmiş kuvvet oluşturmak zorunda değildir. Etkileşim halinde olan tüm cisimler birbirine kuvvet uygular. Her etki kuvvetine karşı eşit ve zıt yönlü tepki kuvveti vardır. Etki ve tepki kuvvetleri aynı büyüklükte ve zıt yönlü olmasına rağmen farklı cisimler üzerine etki ettiği zaman birbirlerinin etkisini yok etmezler. Futbolcunun topa etkisi kadar top da ayağına tepki gösterir. Dünya Ay’ı çeker. Ay’da Dünyayı eşit ve zıt kuvvetle çeker. Etki ile tepki arasındaki ilişki “Fetki = – Ftepki” şeklinde gösterilir. Etki – tepki büyüklüğü, etkileşme yüzeyine dik olan kuvvetlerin bileşkesinden bulunur. Her cisimden uygulanan kuvvet kadar tepki alınmayabilir. Bir tüy parçasına etki ne olursa olsun onun vereceği tepki sınırlıdır. Küçük bir topa ne kadar etki uygulanırsa uygulansın tepki onun verebileceği kadardır. Bu günlük hayatımızda “sana bir vurursam yarısı boşa gider.” şeklinde kullanılır. Yani “sana uyguladığım etkinin yarısı kadar tepki veremezsin”. demektir. Cismin ağırlığı mg olmak üzere, şekillerde etki – tepki büyüklüğü olan N değerleri verilmiştir.

Newton’un Hareket Kanunları ile ilgili Kazanımlar

Dengelenmiş kuvvetlerin etkisindeki cisimlerin hareket durumlarını örneklerle açıklar.
  • İbn-i Sina’nın hareket konusunda yaptığı çalışmalara değinilir.
Kuvvet, ivme ve kütle kavramları arasındaki ilişkiyi açıklar.
  • Net kuvvet, ivme ve kütle arasındaki matematiksel model verilir.
  • Serbest cisim diyagramı üzerinde cisme etki eden kuvvetler gösterilir. Net kuvvetin büyüklüğü hesaplanarak yönü gösterilir.
  • Hesaplamalarda yatay düzlemde tek kütle ile sınırlı kalınır. Bileşenlere ayırma hesaplamalarına girilmez.
  • Yer çekimi ivmesi açıklanarak ağırlık hesaplamaları yapılır.
Etki-tepki kuvvetlerini örneklerle açıklar.
  • Yatay ve düşey düzlemlerde etki-tepki kuvvetlerinin gösterilmesi sağlanır.
  • Matematiksel hesaplamalara girilmez.
  Kaynakça : https://www.eokultv.com/newtonun-hareket-yasalari/4087 Kaynakça : https://fizikdersi.gen.tr/newtonun-hareket-yasalari-nedir/

9.Sınıf Fizik Doğrusal ve Bağıl Hareket Konu Anlatımlı Ders Notları |PDF

9.Sınıf Fizik Doğrusal ve Bağıl Hareket Konu Anlatımlı Ders Notları |PDF

Hareket

Maddelerin zamanla yer değiştirmesine hareket denir. Fakat cisimlerin nereye göre yer değiştirdiği ve nereye göre hareket ettiği belirtilmelidir. Örneğin at üstünde giden bir yolcu ata göre yer değiştirmiyor, fakat yerde duran sabit bir noktaya göre yer değiştiriyordur.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
 

Yörünge

Bir cismin hareketi sırasında izlediği yolun şekline yörünge denir. İzlenen yolun şekli doğrusal ise bu harekete doğrusal hareket denir. Daire ise, dairesel hareket denir.

Konum

Bir cismin, seçilen bir başlangıç noktasına olan vektörel uzaklığına konum denir. Bir araç nasıl hareket ederse etsin en son durduğu noktadaki konumu, o noktanın seçilen başlangıç noktasına olan vektörel uzaklığıdır. Bir araç dönüp dolaşıp ilk bulunduğu noktaya gelirse, konumu sıfır olur.

Yer Değiştirme

Bir cismin iki konumu arasındaki vektörel uzaklıktır. Başka bir ifadeyle son konum (x2) ile ilk konum (x1) arasındaki vektörel farktır ve son konumdan ilk konumun vektörel olarak çıkarılmasıyla bulunur. Bu işlem, Dx = x2 – x1 şeklinde gösterilir.
Şekildeki doğrusal yolun O noktası başlangıç noktası olarak seçilirse, P noktasında duran bir aracın konumu + 1500 metredir. K de duranın konumu ise – 1000 metredir. N noktasından L noktasına gelen bir araç, Dx = x2 – x1 Dx = – 500 – (+ 1000) = – 1500 m (–) yönde 1500 metre yer değiştirmiştir   Eğer ilk konum başlangıç noktası olursa, konum ile yer değiştirme eşit olur.Yatay bir yolda K noktasından harekete geçen araç L, M, N yolunu izleyerek N de duruyor. Bu araç KN noktaları arasında, toplam 70 m yol almasına rağmen 50 m yer değiştirmiştir.Şekil incelenirse KN arasındaki vektörel uzaklık pisagor bağıntısından 50 m olur.   Eğim Hareket konusunun iyi anlaşılması için eğim kavramının iyi bilinmesi gerekir. Bir doğrunun yatayla yaptığı açının tanjantı o doğrunun eğimine eşittir.   Ayrıca eğim dikliğin bir ölçüsüdür. Diklik artıyorsa eğim artıyor, diklik azalıyorsa eğim azalıyor, diklik sabit ise, eğim de sabittir.     Şekildeki gibi yatay doğruların eğimi sıfırdır.Düşey doğruların eğimi tanımsızdır. Çünkü tana değerine göre bir sayının sıfıra oranı tanımsızdır.     Bir parabolün eğiminden bahsedilemez. Ancak parabole teğetler çizilerek teğetin eğimine bakılır. Şekildeki parabolün eğimi artıyordur.   Şekildeki parabolün eğimi ise azalıyordur. Çünkü parabole çizilen teğetlerin eğimleri azalmaktadır.     Birim çemberdeki sinüs ve cosinüs değerlerin işaretinden faydalanılarak eğimin işareti bulunabilir.Düşey eksene göre sağa yatık doğruların eğimi pozitif (+), sola yatık doğruların eğimi ise negatif (–) dir.    

Hız

Bir cismin birim zamandaki yer değiştirme miktarına hız denir. Hız v sembolü ile gösterilir ve vektörel bir büyüklüktür. Hız, Hız birimi SI (MKS) birim sisteminde m/s dir. km/saat de hız birimi olarak kullanılabilir. Hız vektörel büyüklük olduğundan, hızın işareti hareketin yönünü gösterir. Hız (+) işaretli ise araç (+) seçilen yönde, (–) işaretli ise, (–) seçilen yönde gidiyordur.

Ortalama Hız

Doğrusal yörüngede hareket eden bir cismin, toplam yer değiştirmesinin, bu yer değiştirme süresine oranı ortalama hıza eşittir. Ortalama hız, Şekildeki konum-zaman grafiğinde, aracın t1 anındaki konumu x1, t2anındaki konumu x2 ise, t1 ile t2 süreleri arasındaki ortalama hızı şekildeki doğrunun eğiminden bulunur. Şekildeki hız-zaman grafiğinde t süresi içindeki ortalama hız  hızların aritmetik ortalamasından bulunur. Bu durum yalnızca hızın düzgün değiştiği durumlarda geçerlidir.

Ani Hız

Hareket eden bir cismin herhangi bir andaki hızına ani hız ya da anlık hız denir.Konum-zaman grafiğindeki herhangi bir anda yörüngeye çizilen teğetin eğimine eşittir.

İvme

Bir cismin birim zamandaki hız değişimine ivme denir. a sembolü ile gösterilir ve vektörel bir büyüklüktür. Cismin t1 anındaki hızı v1, t2 anındaki hızı v2 ise, ivme; şeklinde ifade edilir. Birimi m/sdir. Hız değişimi yoksa, yani cismin hızı zamanla değişmiyorsa ivme sıfırdır. İvmenin olması için mutlaka hızın değişmesi gerekir. Ayrıca ivme sabit ise hız her saniye ivme kadar artıyor ya da azalıyordur. İvme sıfır ise, araç ya duruyordur, ya da sabit hızla gidiyordur.

Doğrusal Hareket Çeşitleri

1. Düzgün Doğrusal Hareket

Doğrusal yolda hareket eden bir cisim, eşit zaman aralıklarında eşit yer değiştirmelere sahipse bu harekete düzgün doğrusal hareket, sahip olduğu hıza da sabit hız denir. Bu hareket tipinde hız sabittir. Dolayısıyla ivme sıfırdır. Yukarıdaki grafikler, pozitif yönde hareket eden araca ait grafiklerdir. v sabit hızı ile düzgün doğrusal hareket yapan cismin aldığı yol  X = v.t bağlantısı ile bulunur.

2. Düzgün Değişen Doğrusal Hareket

Doğrusal bir yolda hareket eden aracın hızı düzgün değişiyorsa bu harekete düzgün değişen doğrusal hareket denir. Bu harekette ivme sabit olduğundan sabit ivmeli harekette denilir. İvmenin sabit olması, aracın hızının her saniye ivme kadar artması ya da azalması demektir.

a. Düzgün Hızlanan Doğrusal Hareket

Bu hareket tipinde aracın hızı her saniye ivme kadar artıyordur. Pozitif yönde düzgün hızlanan araca ait grafikler aşağıdaki gibidir.

2. Düzgün Değişen Doğrusal Hareket

Doğrusal bir yolda hareket eden aracın hızı düzgün değişiyorsa bu harekete düzgün değişen doğrusal hareket denir. Bu harekette ivme sabit olduğundan sabit ivmeli harekette denilir. İvmenin sabit olması, aracın hızının her saniye ivme kadar artması ya da azalması demektir.

a. Düzgün Hızlanan Doğrusal Hareket

Bu hareket tipinde aracın hızı her saniye ivme kadar artıyordur. Pozitif yönde düzgün hızlanan araca ait grafikler aşağıdaki gibidir.

Konum – Zaman Grafiği

  • Konum–zaman grafiğinde eğim hızı verir. Eğimin değişimi nasılsa, hızın değişimi de o şekilde olur. Ayrıca eğimin işareti hızın işaretini belirtir.
  • Eğimin ve hızın işareti hareketin yönünü belirtir. Hızın işareti pozitif (+) ise, araç (+) yönde, negatif ise araç (–) yönde hareket ediyordur.
Şekildeki konum–zaman grafiğinde,
  • I. aralıkta teğetin eğimi arttığı için hızda artıyordur. Eğimin işareti (+) olduğundan (+) yönde hızlanan hareket yapıyordur.
  • II. aralıkta eğimin işareti (+), büyüklüğü ise azaldığından, (+) yönde yavaşlayan hareket yapıyordur. III. aralıkta eğim sıfır olduğundan hız da sıfırdır. Yani araç duruyordur.
  • IV. aralıkta eğim (–) yönde arttığı için hareket (–) yönde hızlanandır.
  • V. aralıkta eğim sabit ve işareti (–) olduğundan araç (–) yönde sabit hızlı hareket yapıyordur.

Hız – Zaman Grafiği

  • Hız–zaman grafiğinin eğimi ivmeyi verir. Eğimin değişimi ve işareti ivmenin değişimini ve işaretini verir.I. aralıkta eğim sabit ve işareti (+) olduğundan, ivme sabit ve işareti (+) dır. Benzer yorumu diğer aralıklar için de söyleyebiliriz.
  • Grafik parçaları ile zaman ekseni arasında kalan alan yer değiştirmeyi verir.
  • Zaman ekseni üzerinde kalan (+) alan pozitif yöndeki yer değiştirmeyi, altında kalan (–) alan ise, negatif yöndeki yer değiştirmeyi verir. Toplam yer değiştirme alanların cebirsel toplamından bulunur.
  • Hızın işaret değiştirdiği yerde araç yön değiştiriyordur.

İvme – Zaman Grafiği

İvme-zaman grafiklerinin altında kalan alan hız değişimini verir. Toplam hız değişimi alanların cebirsel toplamından bulunur. Cismin ilk hızı v0, toplam hız değişimi Dv ise, son hız vS = v0 + Dv eşitliğinden bulunur.

BAĞIL HAREKET

Bir cisim sabit bir noktaya göre zamanla yer değiştiriyorsa, bu cisim hareket ediyor demektir. Cismin hareketi sabit bir yere göre değilde başka hareketli bir cisme göre sorulursa durum değişir. Örneğin yan yana giden iki çocuk birbirlerine göre hareket etmezken, yerde duran sabit bir noktaya göre hareket ediyorlardır. Otobüs içinde koltukta oturan bir yolcu, otobüse göre hareket etmiyor fakat, yere göre, ya da başka hareketli bir cisme göre hareket ediyordur. Buna göre, iki cismin birbirlerine göre, hareketine bağıl hareket, hızlarına da bağıl hız denir. Bağıl hız,V bağıl = V cisim – V gözlemci bağıntısı ile bulunur. vcisim : Cismin yere göre hızıdır. vgözlemci : Gözlemcinin yere göre hızıdır. Bir aracın yerdeki sabit noktaya göre hızına yere göre hız denir. Hız vektörel bir büyüklük olduğundan, işlemler vektör kurallarına göre yapılacaktır. Yukarıdaki bağıntıya göre, cismin hızı aynen alınıp, gözlemcinin hızı ters çevrilerek vektörel olarak toplanır. Bileşke vektörün büyüklüğü bağıl hızın büyüklüğünü, yönü ise bağıl hızın yönünü belirtir. Tek Doğrultuda Bağıl Hız Araçlar aynı doğrultuda hareket ediyorsa, a. Aynı yönde giden araçların birbirlerine göre bağıl hızlarının büyüklüğü, iki aracın hızlarının farkına eşittir. Yön olarak, aracın birine göre (+) ise, diğerine göre (–) dir. Yani araçlardan biri diğerini pozitif kabul edilen yönde gittiğini görüyorsa, diğeride onun negatif yönde gittiğini görür. b. Zıt yönde giden araçların birbirlerine göre bağıl hızı, hızlarının toplamına eşittir. Bundan dolayı karşılıklı gelen araçlar birbirinin yanından geçerken çok hızlı geçiyormuş gibi görünürler. İki Boyutta Bağıl Hız Doğuya doğru gitmekte olan K aracının sürücüsü, kuzeye doğru giden L aracının gerçek hareket yönünü ve hızını göremez. K nin L yi gördüğü hız bağıl hızdır. Bağıl hızise, vb = vcisim – vgözlemcibağıntısından bulunur.     Örneğin her iki araç v hızı ile gidiyorsa, K nin L ye göre hızı denildiğinde, L gözlemci olur. Gözlenen K cisminin hızı aynen alınır, gözlemcinin hızı ters çevrilerek vektörel olarak toplanır. Hızların şiddetleri eşit ve aralarındaki açı 90° olduğundan bağıl hız  çıkar.L nin K ye göre hızı ise, vb = vL – vK den, L nin hızı aynen alınır, K nin hızı ters çevrilerek toplanır. Hız vektörleri arasındaki açı 90° olduğundan bağıl hız olur.Her iki araca göre bağıl hızlar eşit büyüklükte fakat zıt yönlüdür.   NEHİR PROBLEMLERİ Nehir problemlerini, akıntı doğrultusunda ve akıntıya dik doğrultuda olmak üzere iki kısımda inceleyebiliriz. 1. Nehrin Akıntı Hızı Doğrultusunda Hareket Düzgün ve sabit bir hızla akan nehirde, bir tahta parçası suya bırakılırsa, suyun hızına eşit bir hızla hareket eder. Eğer suda kayık, motor ve yüzen bir yüzücü varsa bunların iki tür hızı vardır. a. Motorun Suya Göre Hızı Durgun kabul edilen suda hareket eden motorun hızına suya göre hız denir. b. Motorun Yere Göre Hızı Suyun hızı ile, motorun suya göre hızının bileşkesine yere göre hız denir. Akıntı hızının ırmağın her yerinde sabit ve va olduğu yerde, motor suya göre vm hızı ile gidiyorsa, motorun yere göre hızı, aynı yönlü iseler,vyer= vsu + vm toplamından bulunur. Motorun hızı akıntıya zıt yönde ise, üç durum vardır. vyer = vm + va bağıntısına göre,
  1. vm > va ise, motor akıntıya zıt yönde gider.
  2. vm = va ise, motor olduğu yerde kalır. Çünkü yere göre hızı sıfırdır.
  3. vm < va ise, akıntı motoru sürükler ve motor akıntı yönünde hareket eder.
Bu tür sorularda, yere göre yer değiştirme miktarı X=V yer .t bağıntısı ile hesaplanır. 2. Akıntıya Dik Doğrultuda Hareket Akıntı hızının sabit ve va olduğu nehirde, motor suya göre vm hızı ile akıntıya dik doğrultuda L noktasına yönelik harekete geçiyor.   Fakat L noktasına çıkamıyor. Akıntı yönünde de yol alarak M noktasından kıyıya ulaşıyor. Motorun karşı kıyıya çıkma süresi ırmağın genişliğine ve motorun suya göre hızının akıntıya dik bileşenine bağlıdır. Karşı kıyıya çıkma süresi, d = vm . t den bulunur. Kayığın yere göre hızı, akıntının va hızı ile motorun suya göre vm hızının bileşkesine eşittir. |KL|, |LM| ve |KM| uzaklıklarını bulmak için bu doğrultulardaki hız ve t karşı kıyıya geçme süresi kullanılır. |KL| = vm. t|LM| = va . t |KM| = vyer . t olur.  

Her üç değer bulunurken aynı t süresi alınır.

Motorun hız vektörü L noktasının soluna yönelik olursa, nereye çıkacağını bulmak için vmx hız bileşeni ile va akıntı hızının büyüklüklerine bakılır.    
  1. vmx > va ise, L nin solundan kıyıya çıkar.
  2. vmx = va ise, tam L noktasından kıyıya çıkar.
  3. vmx < va ise, L nin sağından kıyıya çıkar.
  • Irmaktaki yüzücü ya da motorun karşı kıyıya çıkma süresi,motorun sura göre hızının akıntıyadik bileşeni ile ırmağın genişliğine bağlıdır.Akıntı hızının yönüne ve büyüklüğüne bağlı değildir.
  • Motor ırmakta daima yere göre hız vektörü yönünde hareket eder .
  • Irmaktaki iki motorun birbirlerine göre bağıl hızları ırmağın hızına bağlı değildir.
  Kaynakça : https://www.derszamani.net/dogrusal-ve-bagil-hareket-ders-notlari-konu-anlatimi.html                

9.Sınıf Fizik Kuvvet Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

9.Sınıf Fizik Kuvvet Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

Cisimlerin hareket durumlarını veya şekillerini değiştirebilen etkiye kuvvet denir. Etki ettiği cismin şeklini değiştirmesi ve esnek cisimlerin uzayıp sıkışması gibi olaylar, kuvvetin statik etkisinin sonucudur. Duran cismi hareket ettirmesi, hareket halindeki cismin hızında değişiklik yapması, kuvvetin dinamik etkisinin sonucudur. Kuvvet vektörel bir büyüklük olduğundan, vektörlerin bütün özellikleri kuvvetler için de geçerlidir. SI birim sisteminde kuvvet birimi newton (N) dur.
DinamometreKuvvet dinamometre ile ölçülür. Esnek yaydaki uzama miktarı, dinamometreye asılan cismin ağırlık kuvveti ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla yaydaki uzama, kuvvetin büyüklüğünün bir ölçüsü olarak alınabilir. Örneğin 10 N ağırlıklı cisim asıldığında yay 1 mm uzuyorsa, 50 N ağırlıklı cisim asıldığında yay 5 mm uzayacaktır.Ağırlık bir kuvvet olduğundan, kütlesi m olan bir cismin ağırlığı G = mg dir. Buradaki g yerçekim ivmesi olup ölçümün yapıldığı yere göre değişebilmektedir.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
 

Bileşke Kuvvet

İki ya da daha fazla kuvvetin yaptığı etkiyi tek başına yapan kuvvete bileşke kuvvet denir. Kuvvetlerin herbirine ise bileşke kuvvetin bileşenleri denir. Bileşke kuvvet R sembolü ile gösterilir. a) Aynı Doğrultudaki Kuvvetlerin BileşkesiAynı noktaya uygulanan ve aynı yönlü olan kuvvetlerin bileşkesinin büyüklüğü, kuvvetlerin cebirsel toplamına eşittir. R = F1 + F2 dir.Bu durumda kuvvetler arasındaki açı a = 0° olduğundan bileşke kuvvetin şiddeti maksimum değerde olur. Aynı noktaya uygulanan kuvvetler zıt yönlü iseler bileşke kuvvetin şiddeti, vektörlerin şiddetinin yine cebirsel farkına eşit olur. R = F1 – F2 dir. Kuvvetler zıt yönlü iken aralarındaki açı a = 180° olduğundan bileşke kuvvetin şiddeti minimum değerde olur. İki kuvvetin bileşkesinin büyüklüğü, kuvvetlerin cebirsel toplamından büyük ,farkından küçük olamaz Kuvvetler arasındaki açı büyüdükçe bileşke kuvvetin şiddeti azalır b) Kesişen Kuvvetlerin BileşkesiVektörlerin toplanmasında ve çıkarılmasında anlatılan tüm özellikler kuvvetler için de aynen geçerlidir. Şekildeki F1 ve F2 kuvvetlerinin bileşkesi yani vektörel toplamı, uç uca ekleme ya da paralelkenar metoduyla bulunur.   Kuvvetlerin şiddetleri F1 ve F2, aralarındaki açı a ise, bileşke kuvvetin şiddeti  bağıntısından bulunur. 1. Kuvvetler eşit büyüklükte ve aralarındaki açıa = 60° ise, bileşke kuvvetin şiddeti    2.Eşit büyüklükteki kuvvetler arasındaki açı,a = 120° ise bileşke kuvvetin şiddeti kuvvetlerden bir tanesinin şiddetine eşittir.     3. F1 ve F2 kuvvetleri arasındaki açı 90° ise, bileşke kuvvetin şiddeti pisagor bağıntısından bulunur.Eğer kuvvetlerin şiddetleri eşit ise, bileşke kuvvetin büyüklüğü  Duran cisimler, üzerine etkileyen kuvvetlerin bileşkesi yönünde harekete geçer.

Kuvvetlerin Dengesi

Cismin bir noktasına aynı doğrultulu eşit şiddette ve zıt yönde iki kuvvet uygulandığında, bu kuvvetler birbirini dengeler. Yani bu kuvvetlerin bileşkesi sıfır olur. Buna göre, bir cisme uygulanan bütün kuvvetlerin bileşkesi sıfır ise cisim dengededir. Cismin dengede olması demek ya durması, ya da sabit hızla gitmesi demektir. Şekildeki cisme F1 ve F2 kuvvetleri uygulandığında cismin dengede kalabilmesi için, bileşke kuvvetin uygulandığı noktaya bileşke kuvvete eşit şiddette ve zıt yönlü bir kuvvet uygulanmalıdır. Bu kuvvete dengeleyici kuvvet denir.   Bir cismin dengede kalabilmesi için uygulanan kuvvetlerin bileşkesi sıfır olmalıdır. SF = 0 olmalıdır. Ayrıca kuvvetler x ve y eksenlerine bileşenler ayrılarak taşınırsa, x ve y eksenlerindeki kuvvetlerin bileşkesi ayrı ayrı sıfır olmalıdır. SFx = 0, SFy = 0 olmalıdır. Lami TeoremiKesişen üç kuvvet dengede ise,kuvvetlerin, karşılarındaki açıların sinüslerine oranı sabittir. Buna göre; Bu bağıntıya göre, kesişen üç kuvvet dengede ise, küçük açının karşısındaki kuvvet büyük, büyük açının karşısındaki kuvvet ise küçüktür. Etki – Tepki PrensibiHer etkiye karşı eşit ve zıt yönlü bir tepki uygulanır. Etki kuvvetinin büyüklüğü ile tepki kuvvetinin büyüklüğü eşit fakat zıt yönlüdür. Şekildeki cisim, zemine ağırlığı kadar bir etki uygularsa, zeminde cisme o büyüklükte bir tepki kuvveti uygular.   Fetki = – Ftepki G = – N dir.Şekildeki ip iki ucundan eşit büyüklükteki F kuvvetleri ile çekilirse, ipteki gerilme kuvveti yine F olur. Ayrıca ipin bütün noktalarındaki gerilme kuvveti aynı değerdedir.

Maddelerin Esnekliği

Maddeler üzerine bir kuvvet uygulanırsa şekillerinde az veya çok bazı değişmeler olur. Esnek bir yay iki ucundan çekilirse uzar, iki ucundan sıkıştırılırsa kısalır. Sünger gibi esnek cisimlerin şeklinde daha fazla değişme olur. Çelik çubuğun bir ucu sabitlenip diğer ucundan bir kuvvet uygulanırsa çubuk eğilir, kuvvet kaldırılırsa, eski halini alır. Cisimlerin şekillerini değiştirici kuvvet ortadan kaldırıldığında tekrar eski halini alan maddelere esnek maddeler denir. Şekildeki metal telin bir ucu duvara sabitlenip diğer ucuna cisimler asıldığında veya kuvvet uygulandığında, telde uzama olur.   Teldeki uzama miktarı, a) Telin boyu ile doğru orantılıdır. b) Telin kesit alanı ile ters orantılıdır. c) Telin ucuna uygulanan kuvvet ile doğru orantılıdır. d) Uzama miktarı ayrıca telin cinsine de bağlıdır. Örneğin, ilk boyu ve kesit alanı aynı olan çelik ve bakır tele aynı büyüklükte kuvvet uygulanırsa, bakır tel çelik tele göre daha fazla uzar. Esnek bir yayın ucuna G ağırlıklı bir cisim asılırsa yay uzar. Daha ağır bir cisim asıldığında ise yay daha fazla uzar. Yani yaydaki uzama miktarı yayı geren kuvvet ile doğru orantılıdır.F = – k . x olur. Burada x : yaydaki uzama veya sıkışma miktarı k : Yay sabiti olup yayın cinsine ve uzunluğuna bağlıdır. Formülün önündeki (–) işareti F vektörü ile x vektörünün zıt yönlü olduğunu gösterir. Büyüklük hesabı yapıldığında (–) işareti dikkate alınmaz.     Kaynakça : https://www.derszamani.net/kuvvetler-ders-notlari-konu-anlatimi.html  

9.Sınıf Fizik Madde ve Özellikleri Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

9.Sınıf Fizik Madde ve Özellikleri Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

Madde Özellikleri

Fizikte göreceğimiz birçok konu madde ile ilişkilidir. Bu nedenle maddenin fiziksel özelliklerini iyi öğrenmeliyiz. 1. Bölüm: Madde ve Öz kütle Kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şeye madde denir.  Etrafımıza baktığımız da bir çok cisim görürüz. Bu cisimleri beş duyu organımızın herhangi biriyle eğer algılaya biliyorsak o cisim bir maddedir. Her cismin kendine özel bir fiziksel özelliği vardır. Örneğin denize atılan aynı kütleye sahip bir tahta yüzerken bir bilye hemen batar, bu iki cismin kütleleri aynı olmasına rağmen hacimleri farklı olduğundan farklı fiziksel özellik gösterirler.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
  Kütle Her maddenin bir kütlesi vardır. Herhangi bir kütle ölçüm cihazı kullanarak bir maddenin kütlesini ölçebiliriz. Örneğin eşit kollu bir terazinin bir kefesine kitabımızı diğer kefesine de Uluslar Arası Birimler sisteminin belirlediği ağırlık birimlerini koyup, kitabımızın kütlesini belirleyebiliriz. Uluslar Arası Birimler Sisteminde temel büyüklüklerden biri olan kütlenin birimi Kilogram’dır ve kg olarak kısaltılır. Kütle birimlerinin dönüşümleri vardır. Örneğin bir ilaçın içindeki etken maddeyi Kg cinsinden ifade etmek yerine miligram ya da mikrogram kullanılır. Maddenin sahip olduğu ikinci temel özellik olan Hacim’e geçelim. Hacim Maddelerin sahip oldukları kütle,hacim ve eylemsizlik gibi temel  özelliklere Maddelerin ortak özellikleri denir.Bir cismin boşlukta kapladığı alanı, düzgün geometrik cisimlerde boyutlarını ölçerek hesaplayabiliriz. Eğer cisim düzgün bir şekle sahip değilse dereceli silindirlerden yararlanırız. Dereceli silindirin içine yeteri kadar ölçüm suyumuzu koyarız.  Suyumuzun seviyesini işaretleriz. Sonrasında cismimiz içine atarı. Seviyedeki artış miktarı cismimizin hacmini bize verir. Metreküp ve Litre yaygın kullanılan ölçüm birimlerimizdendir. Örneğin bakkaldan kola aldığımız da şişe içindeki kolanın litre olarak hacmi yazar etiketinin üzerinde. Eğer 1 Litrelik aldıysanız 1 Lt. olarak kısaltılmış ölçü birimini görürsünüz. 1 Litre Kola = 1000 Mililitre Kola = 100 Santilitre Kola = 10 Desilitre Kola anlamına gelmektedir. Yine bir kutu küçük ayranın üzerine baktığımızda 250 ml ibaresini görürüz. Hacim olarak bize içindeki ayranın ne kadar hacme sahip olduğunu bildirir bu birim. Bir kutu ayran  0,25 Litre ya da 2,50 x 10-4m olarakta ifade edilebilirdi. Özkütle Bir maddenin kütlesi ne kadar fazla ise hacmide o aranda fazladır. Yani maddelerin kütlesi ile hacimleri doğru orantılıdır diyebiliriz. Tabi iki farklı maddeyi karşılaştırdığımızda hacmi daha büyük olanın kütlesinin de büyük olduğu anlamına gelmez bu. Yaklaşık olarak aynı Hacimdeki Gümüş, Demir ve Civanın kütlelerini inceleyelim beraber. Bir cismin kütlesinin hacmine oranını ise o cismin yoğunluğunu yani öz kütlesini ifade eder. Öz kütle maddenin ayırt edici özelliklerinden biridir demiştik.  Öz kütle sabit sıcaklık ve basınç değerlerin de her madde için farklıdır. Ve öz kütleyi cismin kütlesini hacmine bölerek buluruz. Öz kütle d harfiyle, Kütle m harfiyle, Hacim ise v harfiyle gösterilir. Kütlenin birimi kilogram (kg) ve hacmin birimi metreküp (m3) alındığında öz kütlenin birimi kg/m3 olur. Tabloda verdiğimiz maddelerin öz kütleleri hesaplandığında cıva için 13,62 g/cm3, gümüş için 10,49 g/cm3 ve demir için de 7,78 g/cm3 olduğu görülür. İşte bu değerlerin farklı olmasını Öz Kütle kavramıyla açıklayabiliriz. Aynı ebata sahip iki silginin kütlelerinin farklı olmasını da yapıldıkları maddelerin öz kütlelerinin farklı olmasından kaynaklıdır. İki maddeyi birbirinden ayırt ederken de öz kütlelerinden ayırt edilir. Öz kütle ile aynı zamanda maddelerin saflıkları da ortaya çıkarılır.Örneğin altınların saflığını öz kütle kavramıyla ayırt edilir. Farklı metaller eklenmiş altının saflığı azalır ve öz kütlesi değişime uğrar. Düzgün Geometrik Cisimlerin Kesit Alanı, Yüzey Alanı ve Hacimlerinin Hesaplanması Cisimlerin boyutlarında orantılı olarak yapılan değişik­likler cismin yüzey alanı, kesit alanı, hacim, kütle ve dayanıklılık gibi özelliklerinin de değişmesine neden olur. Dolayısıyla önce düzgün geometrik cisimlerin ke­sit alanı, yüzey alanı ve hacimlerinin nasıl hesaplana­cağını görelim.

Küp

Kesit alanı:SA = a2 dir. Küpün aynı yüzeyinden 6 tane olduğundan ve her bir yüzeyin alanı a2 olduğundan toplam yüzey alanı bir yüzey alanın 6 katı olur. Yüzey alanıYA = 6a2 dir. Küpün hacmi üç boyutun çarpımı ile bulunur. Hacim: V = a3 tür.

Prizma

Kesit alanı: SA = a x b dir. Prizmada farklı üç yüzey alanı vardır. Açılımı şekildeki gibi olan prizmanın farklı yüzey alanından ikişer tane vardır. Yüzey alanı: YA = 2(a x b + a x c + b x c) dir. Farklı üç boyutun çarpımı hacmi verir. Hacim: V = a x b x c dir.

Silindir

Yarıçapı r olan silindirin kesit alanı daire olduğundan; Kesit alanı: S= πxr2 Silindirin toplam yüzey alanı, daire biçimli taban ve ta­van iki alan ile yan yüzey alanın toplamından bulunur. Yüzey alanı: YA = 2xr2 + 2πxrxh dir. Silindirin hacmi, taban alanı ile yüksekliğinin çarpımı­na eşittir. Hacim: V = πxr2xh

Küre

r yarıçaplı kürenin merkezinden geçecek şekilde kes­tiğimizde, daire şeklinde en büyük kesit alanını elde ederiz. Bu kesit alanı: SA = πxr2 dir. Yüzey alanı: YA = 4xπxr2 dir. Hacim: V = 4/3xπxr2 Dayanıklılık Üzerine bir kuvvet uygulanan bir cisim bu kuvvete kar­şı bir direnç gösterir. Ancak kuvvetin belli bir değerin­den sonra cismin direnci kırılır ve cisim deforme olarak bozulur ya da parçalanır. Cisme uygulanan kuvvet çekme şeklinde olabileceği gibi sıkıştırma şeklinde de olabilir. Bir cismin üzerine uygulanan çekme ya da sıkıştırma kuvvetlerine karşı gösterdiği dirence dayanıklılık denir. Dayanıklılık mad­denin cinsine bağlıdır. Cisimlerin boyutları orantılı olarak artırıldığında daya­nıklılıkları da değişir. Boyutları orantılı olarak artırılan iki cismin dayanıklılığı her bir cismin kesit alanı/hacim oranına bakılarak karşılaştırılabilir. Bu oran ne kadar büyükse dayanıklılık da o kadar fazladır. Boyutları orantılı olarak değiştirilen bir cismin kendi ağırlık etkisine karşı göstereceği dayanıklılığı kesit alanının hacme olan oranı ile belirleyebiliriz. Bir karınca ağırlığının 50 katı kadar yükü taşıyabilir. Eğer ay­nı özelliğe bir insan sahip ol­saydı 70 kiloluk bir insanın 3500 kg taşıyabilmesi gerekir­di. İnsanın bu kadar ağırlığı ta­şımasının mümkün olmadığını biliyoruz. Peki acaba bir karın­ca orantılı olarak büyütülerek insan boyutlarına getirilmiş ol­sa yine ağırlığının 50 katı bir yükü taşabilir miydi? Öğrendiklerimizin ışığında bu sorunun cevabını birlikte araştıralım: Bir cismin kesit uzunluğu artırıldığında cismin dayanık­lılığı artışın karesi ile doğru orantılı olarak artarken cis­min hacmi ve kütlesi artışın küpü ile doğru orantılı ola­rak artar. Bu ilkeden hareket edersek; Boyu yaklaşık 10 mm olan karıncamızın boyutlarını 100 kat artırarak yaklaşık 1 m olduğunu düşünelim. Boyutları 100 kat artırılan karıncanın dayanıklılığı 1002 = 10.000 artar. Ancak karıncanın kütlesi 1003 = 1.000.000 kat artar. Kütledeki artış dayanıklılıktaki artışa göre çok daha fazladır. Bu durumda bırakın yük taşımayı karınca kendi ağırlığını bile taşıyamaz. Canlıların boyutları orantılı olarak artırıldığında daya­nıklılıkları farklılık arz eder. Küçük yapılı canlılar kendi ağırlıklarının kat kat fazlasını rahatlıkla taşıyabilirken fil, gergedan gibi iri yapılı hayvanlar bu oranda ağırlık ta­şıyamazlar. Bunun da ötesinde kendi ağırlıklarını taşı­yabilmeleri için vücutları özel tasarlanmıştır. Sonuç olarak, bir cismin dayanıklılığı, boyut değiş­tirme oranı ile ters orantılıdır. Dolayısıyla varlıkların ebatları orantılı bir şekilde artırıldığında dayanıklılıkları varlık üzerinde olumsuz etki eder. Varlıkların ebatları küçükken dayanıklılıkları büyük olurken, ebatları büyütüldüğünde da­yanıklılıkları küçük olur. Sonuç olarak, cisimlerin ebatları (üç boyutu) orantılı bir şekilde hangi oranda artırılırsa, daya­nıklılıkları o oranda azalır. Ci­simlerin ebatları orantılı bir şe­kilde azaltıldığında ise daya­nıklılıkları o oranda artar. Doğadaki Özel Yüzey: Küre Yüzeyi Bilinen geometrik biçimli cisimlerin yüzey alanının ha­cimlerine oranları incelendiğinde en küçük oranın kü­reye ait olduğu görülür. Bu oranın küçük olması birim hacme düşen yüzey alanının en küçük olması anlamı­na gelir. Küre ile ilgili bu özelliği şu şekilde özetleyebi­liriz: eşit hacimli, kapalı cisimlerden yüzey alanı en küçük olanı küredir. Kürenin bu özeliğini, “Eşit büyüklükteki yüzey alanla­rından en büyük hacmi küre çevreler.” şeklinde de ifa­de edebiliriz. Dünyamız gibi diğer gök cisimlerinin şeklinin küresel olması da küreye ait bu özellikle ilgilidir. Yalnızca gök cisimlerinde değil, çevremizde de küre­sel yüzeylerle sıkça karşılaşırız. Örneğin musluktan damlayan su taneciği, yere düşen yağmur damlaları ve yaprakların üzerinde kalan su damlaları küresel şe­kil alırlar. Yüzey Alanı – Hacim İlişkileri Maddenin bir özelliği olarak incelediğimiz, yüzey ala­nı – hacim ilişkisinin günlük yaşamda, çevremizde ve doğada doğurduğu birçok sonuç vardır. Büyük boy patatesler ile küçük boy patateslerden eşit kiloda alınarak özdeş patates soyacağı İle soyuldu­ğunda, küçük boy patateslerden elde edilen kabukla­rın daha fazla olduğu görülür. Bu durum bize, küçük boyutlu cisimlerin yüzey alanlarının büyüklere göre daha fazla olduğunu gösterir. Yani küçük varlıkların yü­zey alanlarının hacmine oranı, büyük varlıkların yüzey alanının hacmine oranından daha büyüktür. Bunun sonucunda;
  • Maddelerin küçük olanları daha çabuk pişer.
  • Maddelerin küçük olanları daha çabuk değişim ge­çirir.
  • Küçük hayvanlar hasarsız düşer.
  • Küçük hayvanlar daha çok yiyecek tüketir.
Doğadaki canlılar dikkatlice incelendiğinde birçok canlının ihtiyaçları, vücut özellikleri ve yaşam biçimle­rinde yüzey alanı ile hacim ilişkisinin olduğu görülür. Canlılar hacimleri oranında enerji tüketirken yüzey alanları oranında da enerji yayarlar. Bu denge onların hayatlarını sürdürmesi için gerekli bir durumdur. Canlıların vücutlarındaki fazla enerjiyi dı­şarıya atabilmeleri için yüzey alanlarının ve metaboliz­malarının buna cevap verebilecek nitelikte olması ge­rekir ki doğadaki tüm canlılar bu özeliklere göre yara­tılmıştır. Örneğin, fare gibi yüzey alanının hacmine oranı büyük olan canlıların enerji kaybı fazla olacağından metabo­lizmaları hızlı çalışır. Buna karşın fil gibi yüzey alanının hacmine oranı küçük olan canlılar, fazla enerjilerini dı­şarıya verebilmek için vücutlarında yüzey alanlarını ar­tıracak fiziksel özelliklere ihtiyaç duyarlar. Fillerin ku­laklarının büyük olması bu nedenledir. Bazı hayvanların, bulundukları ortamla olan ısı denge­si, büyük kulakları ile gerçekleşirken, bazılarınınki uzun kuyrukları sayesinde olur. Sincap da bu hayvan­lardandır. Kuyruğu, daldan dala atlarken yaptığı hızlı hareketlerde, sincabın dengesini sağlamasına yardım­cı olur. Aynı zamanda vücut sıcaklığının dengelenme­sinde de etkilidir. Küçük Hayvanlar Hasarsız Düşer Büyük yapılı canlılar ile küçük yapılı canlılar belirli yük­seklikten düşerlerse, küçük yapıda olanlar daha az za­rar görürler. Çünkü büyük canlıları küçük canlılardan ayıran en önemli özellik, yüzey alanların hacimlerine oranlarının farklı olmasıdır. Büyük canlıların yüksekten düşmesi durumunda göreceği zarar daha büyük ola­caktır. Örneğin; bir böce­ğin yüzey alanı ile hacim oranı onun ağaçtan güvenli bir şekilde düşmesine elverişli iken bir le­oparın yüzey alanı ile hacim oranı bu­na elverişli değildir. Sonuç olarak, canlılar sıcaklığı korumaya uyumlu ve gerektiğinde ısı üretebilecek şekilde yaratılmışlardır. Sıcak iklimlerde metabolizmada oluşan fazla enerjinin dışarı atılması önemli iken, soğuk iklimlerde ise enerji kaybedilmemesi ve mümkün olduğunca uzun süreli tutulması önemlidir. Bunu belirleyen faktör de yüzey alanın hacme olan oranıdır. Varlıkların yüzey alanı, kesit alanı ve hacimleri daya­nıklılıklarını, fiziksel özeliklerini ve ihtiyaçlarını etkiler. Buraya kadar anlatılanlar göz önüne alınarak devlerin ve cücelerin var olamayacağı sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü normal boyutlardaki bir insandan 10 kat büyük olan devlerin dayanıklılığı 10 kat daha küçük olduğun­dan, kendi ağırlığını bile taşıyamamaktan dolayı hare­ket edemeyecektir. Ayrıca Dünya’daki benzerlerine oranla 10 katı büyüklüğe sahip canlılar, vücut sıcaklık­larını dengeleyemez dolayısı ile hayatlarını da sürdüre­mezler. Benzer olarak normal insan boyutlarından 10 kat kü­çük cücelerin dayanıklılığının artmasına karşın fazla enerji kaybedeceklerinden metabolizmalarının çok hızlı çalışması lazım gelir ki, bu durum normal insanın biyolojik ritminin dışında bir durumdur. Yüzey Gerilimi ve Kılcallık Sıvılar Sıvıyı meydana geti­ren tanecikler katılarda olduğu gibi birbir­lerine göre sabit ko­numlarda değildir. Tanecikler arasında­ki çekim kuvvetleri katılarda olduğu ka­dar güçlü olmaması nedeniyle sıvı tane­cikleri birbirlerinin üzerinden kayarak konumlarını de­ğiştirebilir. Bu nedenle sıvıların belirli bir şekli yoktur ve içine konuldukları kabın şeklini alırlar. Sıvı tanecikleri üzerine bir kuvvet uygulandığında sıvı taneciklerini bir arada tutan çekme kuvveti itme kuvve­tine dönüşür ve sıvı tanecikleri birbirlerine daha fazla yaklaştırılamaz. Bu özellikleri nedeniyle sıvılar sıkıştırılmaya elverişli değildir. Sıvıların özellikleri;
  • Belirli bir hacimleri vardır, fakat belirli şekli yoktur.
  • İçinde bulundukları kabın şeklinin alırlar,
  • Pek sıkıştırılmazlar.
Daha önceleri sıvılar ve gazlar incelenirken yalnız ağır­lık kuvvetlerinin etkisi altındaki özellikleri incelendi. Bu incelemeler yapılırken akışkanlar İdeal olarak kabul edildi. Aslında hiç bir akışkan ideal değildir. Özellikle sıvıların ağırlığından başka kuvvetler de vardır. Bu kuvvetler;
  1. Sıvı molekülleri arasındaki kohezyonkuvveti
  2. Sıvı molekülleri ile kap arasındaki adezyonkuvve­tidir.
Bu kuvvetler katılarda olduğu gibi bir sıvıya belli bir şe­kil ve biçim verebilecek kadar büyük değildir. Fakat belli bir hacim verirler. Bahsedilen bu küçük molekül­ler arası kuvvetlerin neden oldukları başlıca üç olay vardır.
  1. Vizkozluk ya da iç sürtünme
  2. Yüzey gerilimi
  3. Kılcallık
Müfredatımızda olmadığı için viskoz sıvılar incelenmeyecektir. Şimdi adezyon ve kohezyon kuvvetlerini inceleyelim. Adezyon Kuvveti Temiz bir tabağa bir kaç damla su damlattıktan sonra tabağı ters çevirerek su damlalarının yere düşüp düş­meyeceğini gözlemleyelim. Eğer su damlaları uygun büyüklükte ise su damlalarının tabağa yapışarak düş­mediğini görürüz. Bu durum su tanecikleri ve tabak arasında bir çekim kuvveti olduğunu gösterir. Farklı maddelerin tanecikleri arasındaki bu çekim kuv­vetine de adezyon (yapışma) kuvveti denir. Kısaca adezyon, bir cismin başka bir cisim üzerine yapışma­sıdır. Ters çevirdiğimiz tabaktan su damlalarının düşmeme­sinin nedeni su tanecikleri ile tabağın yapıldığı madde­nin tanecikleri arasındaki adezyon kuvvetidir. Pudra ve toz hemen hemen her şey üzerine yapışır. Su cama yapışır. Yağ suya, boya duvara yapışır. Bunlar moleküller arası kuvvetlerin etkisini gösteren çok açık örneklerdir. Su damlaları biraz tozlu ve kirli yüzeylere daha fazla yapışır. Yani adezyon kuvveti daha büyüktür. Temiz yü­zeylerde ise daha küçüktür. Araba kaputuna ve bitki yapraklarına yapışan su damlaları resimde görülmek­tedir. Kohezyon Kuvveti Bir damlalığa birkaç damla su çektikten sonra temiz bir taba­ğa bir damla su dam­latınız. Su damlasının küreye yakın bir şe­kilde küçük bir su to­pu gibi durduğunu görürsünüz. Su tane­ciklerini bu şekilde bir arada tutan kuvvet, su molekül­leri arasındaki elektriksel çekim kuvvetidir. Tüm maddelerin molekülleri arasında var olan bu çe­kim kuvvetine kohezyon kuvveti denir. Şimdi bir kaç damlayı birbirine yakın olacak şekilde tabağa damlatı­nız. Bir çatalın ucuyla dokunarak damlaları birbirlerine yaklaştırdığınızda damlaların kolayca birleşerek daha büyük bir damla oluşturduğunu görürsünüz. Damlaların bu şekilde birleşmesi su molekülleri ara­sındaki kohezyon kuvvetlerinin etkisidir. Ancak damla büyüdükçe şekli bir küre gibi olamaz ve daha yassı bir şekil alır. Bu da yerçekimi kuvvetinin kohezyon kuvve­tinden büyük olması sebebiyledir. Bir kap içindeki sıvıların kaba temas eden kenar kısım­ları eğikleşir. Bu eğiklik sıvının türüne göre değişiklik gösterir. Örneğin bir miktar su, bir cam kaba konuldu­ğunda suyun kaba değen kısımlarının yukarıya doğru kıvrıldığı görülür. Bunun nedeni adezyon kuvvetinin kohezyon kuvvetinden büyük olmasıdır. Yüzey Gerilimi Durgun hâldeki sı­vıların yüzeyleri çok ilginç bir davranışta bulunur. Sıvı yüzey­leri sanki gergin hâldeki bir zar ile kaplıymış gibidir. Bir madeni para üzerine su damlatıldığında taşmadan önce suyun bombeleştiği görülür. Bir musluğu çok az miktarda açıp suyun musluğun ucunda birikmesi sağlanırsa musluğun ucundaki su, sanki bir zar içinde duruyor ve akamıyormuş gibi bir anlayış uyandırır. Bir ataç uygun şekilde su üzerine bı­rakıldığında batmadan su yüzeyinde durabilir. Küçük böcekler su yüzeyinde sanki gergin bir zar üzerinde yüzüyormuş gibi sıvı üzerinde yürüyebilirler. Bu olaylarda su, yüzeyi esnek bir zar varmış gibi dav­ranır. Bir sıvı yüzeyinde, bu yüzeyin gerilmesine neden olan etkiye yüzey gerilimi denir. Bir sıvı yüzeyinin ne­den gergin ve esnek bir zar gibi davrandığı, sıvı yüze­yindeki moleküllere etki eden kohezyon kuvveti ile açıklanabilir. Sıvı içindeki bir moleküle şekilde görüldüğü gibi her yönde bir çekim (kohezyon) kuvveti etki eder. Bu du­rumda sıvı içlerindeki bir molekül üzerindeki kuvvetle­rin birbirini dengeleyerek molekülün dengede olduğu söylenebilir. Ancak yüzeydeki moleküllere etkiyen kuvvetler denge­lenmemiş olmaları nedeniyle sıvı üzerine bir baskı uy­gularlar. Bu baskıdan dolayı sıvı yüzeyi, bu sıvıyı örten bir zar gibi davranır. Ayrıca yüzey gerilimi bir su damlasını en uygun şekil olan küre şekline getirmeye çalışır. Küçük su damlala­rının küre şeklinde olması bu nedenledir. Ancak sıvı miktarı fazla ise yüzeydeki moleküllerin oluşturduğu baskı sıvı yüzeyindeki moleküllerin gergin bir zar gibi davranmasına neden olur. Sıvı yüzeyinde herhangi bir mo­leküle etkiyen kuvvetlerin bileş­kesi sıvının içine doğrudur. Yü­zeydeki moleküllerin bu şekilde içeriye doğru uygulanan bir kuvvete maruz kalmasıyla sıvı­nın yüzeyi mümkün olduğunca küçülür. Diğer bir deyişle sıvılar yüzey alanını küçültme eğilimi gösterirler. Yüzey – ha­cim oranının en küçük olduğu şekil küre olduğu için sı­vı tanecikleri küre şeklinde olmaya eğilimlidir. Su içine batırılan bir fırçanın tüyleri su içinde dağınık ve ser­best hâlde olurken su dışına çı­karıldığında tüyler birbirine ya­pışır. Aynı durum deniz ya da havuza dalan bir kişinin saçla­rında da görülür. Su altında saçları ser­bestçe dal­galanırken su dışına çıktığın da saçlar birbirine yapışık bir görü­nümde olur. Bu iki durumda da sı­vıların yüzey gerilimi sonucudur. Bir tabağa su doldurun, üzerine de biraz karabiber ekin. Daha sonra bulaşık deterjanına sürdüğünüz par­mağınızın ucunu su yüzeyine değdirin. Karabiber ta­neciklerinin parmağınızı değdirdiğiniz noktadan hızlı bir şekilde uzaklaştıklarını göreceksiniz. Kara biberle­rin kaçışmalarının sebebi sizce ne olabilir? Bu sorunun cevabı suyun yüzey geriliminde yatıyor. Su yüzeyinin gergin ve esnek bir zar gibi davrandığını hatırlarsınız; böylece bazı böcekler batmadan yüzey üzerinde hareket edebilirler. İşte sabun, suyun yüze­yindeki bu gerilimi düşürür. Yani su yüzeyine birazcık bulaşık deterjanı değdirdiği­nizde, o bölgedeki yüzey gerilimini düşürmüş olursu­nuz. Bu gergin duran zar üzerinde bir delik açmaya benzer. Zedelenmiş zar büzüşür ve karabiberleri de beraberinde götürür. Yüzey Gerilimine Etki Eden Faktörler
  1. Sıvının Cinsi
Sıvıların yüzey gerilimleri, cinslerine göre farklı farklı olur. Bir sıvının, sabit bir sıcaklıktaki yüzey gerilimini, sıvının yapısına bağlı olan yüzey gerilim kat sayısı be­lirler.
  1. Kirlenme
Su yüzeyinin en küçük bir kirlenmesi bile onun yüzey gerilimini tamamen değiştirir. Tertemiz cam ve tertemiz su arasındaki adezyon kuvveti oldukça azdır. Biraz kir­li ve tozlu yüzeylerde su damlalarının daha rahat tutun­duklarını görürsünüz.
  1. Sıcaklık Değişimi
Sıcaklığın artması yüzey gerilimini azaltır. Elimizdeki ya da elbisemizdeki kirlerin sıcak suda daha çabuk ve daha iyi temizlenmesi, sıcak suyun yüzey geriliminin soğuk suyun yüzey geriliminden daha küçük olmasın­dandır.
  1. Sabun ve Deterjan
Sıvıların yüzey geriliminin azalması, sıvıların diğer maddelerle etkileşmesini kolaylaştırır. Günlük yaşamı­mızda kullandığımız temizlik maddelerinin, sıvıların yü­zey gerilimini azaltarak, suyun maddeyi ıslatmasının artırmasının yanında kirlere daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Sabun, suyun bu yüzey gerilimini 4, 5 kat azal­tır. Hem deterjan hem de sıcak su bir araya gelirse kir­lerin temizlenmesi daha kolay olmaktadır.
  1. Suya Tuz Karıştırmak
Suya tuz karıştırmak suyun yüzey gerilimini artırır. Bu­nun nedeni, tuz ile su molekülleri arasındaki çekme kuvvetinin artmasından kaynaklanmaktadır.
  1. Karışımlar ve Çözeltiler
Çözeltiler ya da farklı sıvı karışımları her zaman su-de­terjan çözeltilerinde olduğu gibi yüzey gerilimini azalt­maz. Bazen de durum bunun tam tersi olabilir. Karı­şımlardaki su oranı arttıkça sirke asidi ve etil alkolün yüzey gerilimleri artar. Kılcallık Bir sıvı içine batırılan ince borularda sıvıların yükseldi­ği veya tam tersi olarak sıvı seviyesinin azaldığı görü­lür. Bu olay da kohezyon ve adezyon kuvvetlerinin et­kisi ile gerçekleşir. Örneğin cam ile su arasındaki adezyon kuvveti, suyun kohezyon kuvvetinden büyük­tür. Bu nedenle ye­teri kadar ince bir cam boru, su içine batırıldığında cam boru içindeki su se­viyesi yükselir, Met­relerce yükseklikte­ki ağaçların en üst dallarının ucundaki yapraklara suyun ulaşması bu şekilde gerçekleşir. Cam ile cıva arasındaki adezyon kuvveti, cıvanın ko­hezyon kuvvetinden küçüktür. Bir cam boru, cıva içine batırıldığında ise boru içindeki cıva seviyesi azalır. Sıvıların bu şekilde ince borular içinde yükselmesi ya da alçalması olayına kılcallık denir. Kılcallık etkisi;
  1. Sıvı ve katı molekülleri arasındaki adezyon kuvvetinden,
  2. Sıvının yüzey geriliminden, yani kohezyon kuvvetinden kaynaklanır.
Silindirik bir boruda bir sıvının ne kadar yükse­leceği ya da alçalacağı, sıvının yüzey gerilim kat sayısı ile doğru orantılı; sıvının yoğunluğu, yer- çekim ivmesi ve boru­nun yarıçapı ile ters orantılıdır. Bir kağıt parçasının, bir kesme şekerin ya da pa­muklu bir kumaş parça­sının bir ucu su içine ba­tırıldığında suyun bu or­tamlarda yükseldiği görülür. Kâğıt peçetelerde de ay­nı durum gözlenebilir. Bu durum kılcallık etkisi sonucu gerçekleşir. Bir cam kaba konulan suyun kohezyonu kabın uygu­ladığı adezyondan küçük kalır. Böylece su cama yapı­şır ve camı ıslatır. İnce bir boru içerisindeki su ise bo­ru çeperleri tarafından çekilerek adezyonun sıvı ağırlı­ğı ile dengelendiği noktaya kadar yükseltilir. Bu olaylar kılcallık (kapilarite) etkisi ile gerçekleşir. Bu kılcallık kanunu sayesinde topraktan emilen su ağaçların çok ince taşıma borularında kökten en yük­sekteki yaprağa kadar yükselir. Gazlar Sıvılar ve gazlar akışkanlar olarak da isimlendirilir. Sıvı ve gazlar arasında­ki en belirgin fark, gaz molekülleri arasındaki uzaklıkların, sıvı molekül­leri arasındaki uzaklıklardan çok da­ha fazla olmasıdır. Gaz molekülleri arasındaki çekim kuvvetleri, sıvı ve katılara göre çok daha az olması se­bebiyle gaz molekülleri rahatça hare­ket eder. Bir miktar gaz bir kapalı kaba bırakıl­dığında gaz molekülleri kabın her ta­rafına dağılır ve gazın hacmi kabın hacmi kadar olur. Kaba konulan gaz aynı zamanda kabın şeklini de alır. Bu nedenle gazlar içinde bulundukları kabın şeklini ve hacmini alırlar. Atmosfer Atmosfer bir örtü gibi Dünya’mızı saran gaz tabakası­dır. Ancak bu tabakanın kalınlığı iki etkene bağlıdır.
  • Gaz moleküllerinin kinetik enerjisi
  • Gaz moleküllerine kütlelerinden dolayı Dünya’nın uyguladığı yerçekimi kuvveti.
Atmosferi oluşturan tüm gaz molekülleri denge hâlin­deki bu iki etki altındadır. Bu etkinin dengede olmama­sı durumunda yaşam için kaçınılmaz olan atmosfer ol­mazdı. Örneğin yerçekimi bir an için olmasa kinetik enerjileri nedeniyle atmosferdeki tüm gazlar uzaya ya­yılır ve atmosfer diye bir şey kalmazdı. Eğer yerçekimi kuvveti şu andakinden daha fazla ol­saydı bu durumda da gaz molekülleri yeryüzüne daha yakın olur, yoğunluğu artar ve hatta sıvılaşarak veya katılaşarak Dünya’yı yaşanmaz hâle getirebilirdi. Bu iki etki birbirleriyle anlaşmışçasına dengede durarak at­mosferi bizim yaşamımıza uygun dengede tutar. Sonuç olarak birçok hava olayının gerçekleştiği at­mosfer, Güneş enerjisi ile beslenirken bir yandan da yer çekimi kuvvetiyle dengelenir. Atmosferdeki gazlar zamanla kinetik enerjilerini yitire­rek yerçekimine yenilip yeryüzüne yığılabilir. Ancak Güneşten gelen enerji gaz moleküllerine yeniden ki­netik enerji kazandırır. Güneşten gelen enerjiyi alan bir gaz molekülü 1600 km/h lik bir süratle yukarılara doğru hareket ederek at­mosfer tabakasının uygun kalınlıkta kalmasını sağlar. Güneşten sürekli gelen enerji ve gaz molekülleri üze­rindeki Dünya’nın yerçekimi etkisi, atmosferi şu anki hâliyle tutarak canlı hayatının sürmesine hizmet eder. Atmosferin Yapısı Atmosfer gaz, sıvı ve katı maddelerden oluşur. Ancak çoğunluğu gazlardan oluşur. Ayrıca küçük su damla­cıkları da atmosferde bulunan sıvıya örnek olarak veri­lebilir. Atmosferde çok küçük katı parçacıklarda bulunur. Bo­yutlarının küçük olmaları nedeniyle bu katı parçacıklar uçucu hâlde bulunurlar. Atmosferdeki katı taneciklerin çeşitli kaynakları vardır. Çeşitli nedenlerle ufalanmış taş parçacıkları, mineral kırıntıları, maden parçacıkları, bit­ki sporları ve parçacıkları, tuz kristalleri, karbon parça­cıkları ve uzaydan gelen tozlardır. Tuz kristalleri özellik­le fırtınaların etkisi ile denizlerden atmosfere karışır. Yukarılara çıkıldıkça atmosferin yoğunluğu azalır. At­mosferdeki gazların % 50 si 5 – 6 km yüksekliğin altın­da toplanmıştır. % 75 i 11 km yüksekliğin altında, % 90 ı da 18 km yüksekliğin altında, % 99 u ise 30 km yük­sekliğin altındadır. Atmosferin kalınlığı 560 km ye ka­dar ulaşır. Ancak bu kalınlığın dışında da çok az mik­tarda da olsa gaz molekülü olabilir. Atmosferi Oluşturan Gazlar Atmosferdeki gazların kütle olarak yüzdesi grafikteki gibidir. Grafikten de anlaşıldığı gibi atmosferdeki gaz­ların toplam kütlesinin % 78’i azot (nitrojen), % 21 ‘i de oksijenden oluşur. Geriye kalan % 1’lik kısmını ise ar­gon ve karbondioksit ile çok az miktarlarda da diğer bazı gazlar oluşturur. Atmosferin yaklaşık % 4 ü su buharı şeklindedir. Atmosferin büyük bölümünü gazlar oluşturur. Ancak gazlara göre oranı az olsa da atmosferde katı ve sıvı maddeler de bulunur. Atmosferdeki katılar genellikle çok küçük tanecikler hâlinde bulunan tozlar ve tuzlar İle polenlerdir. Atmos­ferde, bulutlardaki su damlacıklarından başka da sıvı damlacıkları bulunur. Günlük Yaşamda Gazlar Gazlar ortamın sıcaklık ve basınç şartlarından kolayca etkilenir. Ortamın basıncı ve sıcaklığı değiştirildiğinde gaz moleküllerinin hacmi de bu değişiklerden etkilenir. Bu nedenle gazların yoğunlukları basınç ve sıcaklık şartlarında belirlenir ve bir gazın yoğunluk değeri han­gi sıcaklık ve basınç değerinde ölçüldüğü ile birlikte verilir. Tabloda da görüldüğü gibi gazların yoğunlukla­rı birbirlerine yakın olduğu gibi sıcaklık ve basınçtan da kolayca etkilenerek yoğunlukları değişiklik gösterir. Bu nedenle gazların ayırt edilmesinde yoğunluğun kullanılması sağlıklı olmayabilir. Plazmalar Maddenin çok bilinen katı sıvı gaz hâli dışında dördün­cü olarak plazma hâli de vardır. Katılar ısıtılınca mole­küllerinin hızları artmaya ve birbirlerinden uzaklaşma­ya başlar. Yeterli enerjiyi kazanan moleküller arasında­ki çekim azalınca katı sıvıya dönüşür. Enerji kazanmaya devam eden moleküller arasındaki çekim iyice azalınca artık moleküller serbestçe hare­ket etmeye başlar. Bu ise maddenin gaz hâlidir. Isıtıla­rak enerji almaya devam eden madde moleküllerinin elektronları da molekülü terk etmeye başlar. Bu du­rumda madde iyonlaşmış moleküllerden ve elektron­lardan meydana gelir, işte maddenin bu iyonize olmuş hâline plazma denir. Plazma hâlindeki bir maddenin gazlardan en önemli farkı, gazlar kötü elektrik iletkenleri iken plazmalar elektriği çok iyi iletirler. Bu hâliyle plazma iyonlaşmış gaz olarak da tanımlanabilir. Maddenin plazma hâline çevremizde çok az rastlama­mıza rağmen kainatın % 96 sı plazmadır. Tüm yıldızlar ve Güneş plazma hâlindeki maddelerden oluşur. Elektron kaybeden bir molekül pozitif yüklü iyon olur. Plazma hâlindeki maddede iyonlaşmış moleküller ve bu iyonlaşmaya neden olan elek­tronlar vardır. Elek­tronların kendileri elektrik yüklüdür ve moleküller iyonizedir. Ancak iyonlaşmaya neden olan elektronların ve iyonlaşmış moleküllerin bir arada olması nedeniyle plazma hâlindeki bir madde nötr hâldedir. Bir gazın plazma hâle geçebilmesi için bu gazın atom­larından elektron kopmasını sağlayacak enerjiye ihti­yaç vardır. Bunun da birden fazla yolu bulunur. Örne­ğin ısı, ışık ve elektrik enerjisi yardımıyla bir gaz iyoni­ze olarak plazma hâle geçebilir. Sıcak ve Soğuk Plazmalar Plazmalar genellikle sıcaklıklarına göre sıcak plazma­lar ve soğuk plazmalar olarak adlandırılır. Çok yüksek sıcaklıklardaki plazmalara sıcak plazma denir. Güneş, Güneş rüzgârları, yıldızlar sıcak plazma örnekleridir. Sıcaklıkları çok yüksek olmayan plazmalarda soğul’ plazma olarak adlandırılır. Soğuk plazma örnekleri plazma topu, flüoresan lâmba, neon lâmbası, kutup ışıklarıdır. Plazmalardan Nerelerde Yararlanılır? Plazmanın sanayide kullanıldığı birçok alan vardır. Bunlardan bazıları,
  • Mekanik delme araçlarından daha etkili bir ısıl del­me aracı olarak
  • Çok yüksek sıcaklıkta gerçekleşen bazı kimyasal tepkimelerin oluşumunda
  • Ferromanyetik fırınlarda yardımcı enerji kaynağı olarak plazma fenerleri şeklinde kullanılmasıdır.
  • Düşük ve yüksek frekanslı radyo dalgalarının ileti­minde
Aurora Nedir? Doğa olayı olan aurora, genellikle kutup bölgelerinde görülen bir gece ışımasıdır. Kutup ışıkları olarak bilinir. Gökyüzündeki doğal ışık görüntüleri olan auroralar, genelde gece çıplak gözle de izlenebilir. Bu doğa ola­yını bir bütün olarak görebilmek için, oluşma zamanla­rında uzaydan bakmak gerekir. Auroralar, kutup bölgelerinden kısmen gözlemlenebi­lir. Güney kutbundan görülebilenlere güney ışıkları ya da aurora australis, kuzey kutbundan görülenlere ku­zey ışıkları ya da aurora borealis denir. Güneş’in Dünya atmosferi üzerindeki etkilerinin en be­lirgin şekilde görülebilmesine yol açan bu doğa olayı­nın temel kaynağı, Güneş lekelerine neden olan Gü­neş patlamalarıdır. Güneş dev bir plazma küresidir. Bu dev plazma küre­sinden kopup Güneş rüzgârlarıyla Dünya’mıza gelen elektrik yüklü parçacıkların Dünya atmosferine yapa­bileceği muhtemel etkiler Dünya’nın manyetik alanı tarafından engellenir. Bu manyetik alana manyetosfer denir. Güneş’ten gelerek atmosfere ulaşan yüklü parçacıkla­rın büyük bir kısmı Dünya’nın manyetik alanının etkisi­ne girer. Bunun sonucu olarak da Dünya’nın manyetik kutuplarına doğru çekilir. Yüklü parçacıklar kutup böl­gelerinde, atmosferde bulunan oksijen ve azot atom­larıyla çarpışarak onların iyonize olmasını sağlar. Böy­lelikle ışımalar gerçekleşir. Bu ışımalar gökkuşağından çok daha ilginç renk tayf­ları şeklinde gözlemlenir. Bu renk tayfları özellikle yay, bulut ve çizgi şeklinde atmosferden yaklaşık 100 ile 1000 km aralığındaki uzaklıklarda oluştuğundan, büyük bir kısmını göremeyiz.   Kaynakça : http://webders.net/maddenin-ozellikleri-ders-18-250p2.html

9.Sınıf Fizik Fizik Bilimine Giriş Konu Anlatımlı Ders Notları | Pdf

9.Sınıf Fizik Fizik Bilimine Giriş Konu Anlatımlı Ders Notları | PDF

Bu dersimizde sizlere 2020 9.sınıf Fizik dersinin ilk konusu olan Fizik Bilimine Giriş hakkında konu anlatımı, ders notu, örnek sorular şeklinde hazırladık.


  • 9.Sınıf Mantık Konu Anlatım PDF ulaşmak için tıkla
  • 9.Sınıf Mantık Çıkmış Soru Çözümleri için tıkla
  • 9.Sınıf Mantık Konu Anlatım Videoları ve Soru Örnekleri sayfanın en alt kısmındadır.
Tavsiye Ders Notu: Madde  veÖzellikleri Konu Anlatımlı Ders Notu ulaşmak için tıkla
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
  İlk çağlarda kabileler halinde yaşayan insanlar, yaşamları sırasında meydana gelen doğa olaylarını kendilerine tanrının bir ikazı olarak görmüşler ve bunları engellemek için kurbanlar adamışlardır. Yıldırım düşmesi, şimşek çakması, depremle yerin sarsılması, yanardağ patlamaları, gök kuşağının oluşması, Ay’ın çeşitli şekilde görünmesi, güneş tutulması bunlardan bazılarıdır. İnsanlar bu gibi tabiat olaylarından korunmak için önlemler almaya başlamışlar ve bunların nedenlerini araştırmışlardır. Araştırma yapıp bunların oluşma şekillerini inceleyenler önceleri dışlanmış, sonraları ise haklı oldukları anlaşılmıştır. Günümüzde ise bunları anlamaya çalışan araştırma yapan, neden ve niçin şeklinde izah eden kişilere bilim insanı demekteyiz.

Fizik Nedir? Uğraş Alanları Nelerdir?

  Fiziksel bilimlerin en temeli olan fizik, evrenin temel prensipleri ile ilgilenir. Diğer fiziksel bilimlerin (astronomi, kimya ve jeoloji) temelidir. Fizik az sayıda temel kavram, denklem ve varsayımla çevremize bakış açımızı değiştirir. Doğada gerçekleşen olaylar insanların sürekli dikkatini çekmiştir. Şimşek çakması, yıldırım düşmesi, gök kuşağı oluşumu, denizlerin ve gökyüzünün mavi görünmesi gibi olaylar bunların başında gelmektedir. Fizik Yunanca ‘doğa’ anlamına gelen ‘phyzike’ kelimesinden gelmektedir. Evrendeki nesne, olay ve olguları inceleyerek bunlara akılcı açıklamalar getirmeye çalışan ve bu açıklamaları kanunlarla ortaya koyan bir bilim dalıdır. Galaksiler, gök cisimleri gibi çok büyük olan cisimlerden, atom altı parçacıklar gibi çok küçük parçacıklar fiziğin uğraş alanlarındandır. Fiziğin uğraş alanı temelde evreni oluşturan madde ve enerjiyle bunlar arasındaki ilişkiyi konu eder. Maddelerin temel yapı taşlarını değiştirmeden varlıklar üzerinde meydana gelen değişikliklere fiziksel olay denir. Fizik bilimi sınanabiIir, sorgulanabilir, yanlışlanabilir ve delillere dayandırılır olması gerekir. Aynı zamanda bilimsel bilginin her zaman mutlak doğru olmadığını, gerçekleşen olayların sebep ve sonuçlarını açıklamaya çalışır. Bilimsel çalışmalar genelde bir olayın sebebini incelemekle başlar. Basit bir örnek verecek olursak daldan kopan bir elma nasıl yere düşer? sorusunun cevabını her cisim yere düştüğü için yerin çekiminden kaynaklanır diyebilir. Sonra yer cisimleri niye çeker? sorusu akla gelir. Bunu kütle çekimi ile izah edebilir. Sonra dalda iken niye düşmüyordu? Kütlesi büyük olanlar niye küçük olanlara göre geç düşüyor? gibi sorular birbiri ardına gelir. Bu da olayların sebebini araştıran, zincirleme sorular ve bunların cevaplarını bulmaya çalışmak bilimi doğurur. Fizik maddi evrendeki her şeyle ilgilenir. Canlıların hareketleriyle, Güneş ışınları, cisimlerin hareketi, suyun kaynaması ve donması, atomun yapısı, gezegenlerin hareketi gibi birçok olayla ilgilenir.

Fizik Neyle Uğraşmaz?

Fizik, maddi evrenin dışındaki maddi varlığı olmayan hiçbir şeyIe ilgilenmez. Duygularla, korku, sevinç, kaygı, üzüntü ve ruhla ilgili şeylerle ilgilenmez. Maddenin var olmasından önce ne olduğuyla ilgilenmez. Düşüncenin ürettiği kavramlarla ilgilenmez. Bilimsel şeylerin dinle izahı olan teoloji ile ve metafizikle ilgilenmez.

Niçin Fizik Öğrenmeliyiz?

Etrafımızda olan olayların nedenlerini bilmemiz hayata farklı bakmamızı sağlar. İnsan düşünen bir varlıktır. Olayların neden, niçin olduğunu ve olayın sonucunda gerçekleşecek şeyleri önceden tahmin etmek, hatta bilmek insanın kafasındaki soru işaretlerini yok eder. Bunun sonucunda insan doğa olaylarını daha iyi anlar ve mutlu olur. Arabada giderken emniyet kemerini takmadığımızda kaza anında neler olabileceğini fizik bize öğretir. Eylemsizlikten dolayı camdan fırlama, kafamızı bir yerlere çarpma sonucundaki can kayıplarının olabileceğini fizik öğretir. Evimizdeki lambanın nasıl yandığını, fırında elektriğin nasıl ısıya dönüştüğünü fizik bilimi sayesinde öğreniriz. Kullandığımız cep telefonlarından, televizyon ve bilgisayarlara kadar teknolojinin gelişimini fiziğe borçluyuz. Fizik bilmek, kullandığımız araçların ne kadar değerli ve uzun çalışmalar sonucu elde edildiğini bize öğretir.

FİZİĞİN ALT DALLARI ve UYGULAMA ALANLARI

1. Mekanik

2. Elektrik

3. Manyetizma

4. Optik

Işıklı bir ortamda yaşarız. Işığın yapısı ve ışık kaynaklarının nasıl ışık verdiğini, gölgenin nasıl oluştuğunu, Ay’ın farklı görünmesinin sebeplerini, Güneş ve Ay tutulmalarını, fotoğraf makinesi ve kameraların nasıl çalıştığını, düzlem aynadaki görüntünün nasıl oluştuğunu, makyaj aynaları ve dikiz aynalarının nasıl çalıştığını, sudaki cisimlerin yükselmiş görünmesini, gök kuşağının nasıl oluştuğunu, güneş ışığından farklı renklerin elde edilmesini, ışığın nasıl aydınlattığını, büyütecin nasıl çalıştığını optik izah eder.

5. Termodinamik

Suyun nasıl donduğunu, buzun nasıl eridiğini, yağmur ve karın oluşmasını, termometreleri, evimizin nasıl ısındığını ya da soğuduğunu, araba motorlarının nasıl çalıştığını termodinamik izah eder.

6. Atom Fiziği

Maddeleri meydana getiren atomların nasıl keşfedildiğini, yapısında nelerin bulunduğunu, şu anda bilim adamlarının CERN gibi Iaboratuvarlarda bulmaya çalıştığı atom altı parçacıkları ve bunların bilimi nasıl ileri götüreceğini atom fiziği izah eder.

7. Nükleer Fizik

8. Katı hal Fiziği

Maddelerin elektrik ve manyetik alanda davranışlarını, kristal maddelerin simetrikliğini inceler. Elektroniğin gelişmesinde çok önemli bir yer tutar. Günümüzde çok kullandığımız elektronik araçların (bilgisayar, tablet, cep telefonu, televizyon…) nasıl üretildiğini, madde atomlarının dizilişlerini ve bu dizilişi değiştirdiğimizde nelerin olabileceğini katı hal fiziği öğretir.

Fizik Biliminin Tarihsel Gelişimi

Bütün bilimlerde olduğu gibi fizik biliminin de tarihsel gelişim süreci vardır. Şu anda sahip olduğumuz bilgiler birden ortaya çıkmamış, uzun dönem içerisinde yapılan araştırmalar, gözlemler, deneyler sonucunda ortaya çıkmıştır. Fizik biliminin gelişim aşamalarını görmek için önemli bazı buluşların tarihi aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tabloda bulunanların dışında birçok buluş vardır.

BİLİMSEL ÇALIŞMA YÖNTEMİ

Bilim insanları, bilimsel bilgilere ulaşırken planlı ve sistemli bir şekilde çalışırlar. Bu sistemli çalışmalarında izledikleri yola bilimsel çalışma yöntemi denir. Bilimsel bir problemin çözümünde takip edilen bilimsel yöntem, problemin diğer bilim insanları tarafından da kabul edileceği şekilde çözülmesi demektir. Fiziğin doğasında evren ile ilgili merak edilen birçok soru ve bu soruların cevapları vardır. Fiziğin doğasında önceden kestirme ve düşünme gücü vardır. Bu güç, bilim insanlarının bilinmeyenlerin derinliğine inmesine, onu anlamasına yardımcı olur. Fiziğin doğasında her türden araç ve gereçlerin kullanılması ile araştırma yapmak vardır. İnsanoğlunun hemen hemen tüm yaşantı ve davranışlarında olduğu gibi, bilim insanının ana aracı kendi merakıdır. Bilim, insanın çevresinin ve kendini tanıyıp, anlaması amacıyla gerçekleştirdiği sistematik bir çalışma şeklidir. Bilim olayın gerçek sebebini bulmak, kurallarını tespit ederek teori oluşturmak amacıyla yapılan çalışmadır. Bilim, insanlığın başlamasından bitmesine kadar olan süreçte daima devam edecektir. Sürekli gelişerek yeni şeyler bulunacak ve hızla ilerleyecektir. Bilimle uğraşan kişilere bilim adamı denir. Bilim adamları hayatını bilime adamış ve günlerini bu olayları açıklamak için deney ve gözlemlerle geçiren insanlardır. Bilimsel çalışmalar çok titizlik isteyen sürekli çalışmaları gereken ara verilmesi düşünülmeyen çalışmalardır. Bilim insanları; Meraklıdır. Herkesten fazla problemleri çözme istekleri vardır. Olayların nedenini diğer insanlardan daha çok araştırırlar. Gözlemcidir. Varlıkları ve olayları diğer insanlara göre daha iyi gözlemler, derinlemesine bakar. Daha detaylı gözlem yapar. Bazı insanlar bakar fakat görmez. Bilim insanı bakar ve görür. Kararlıdır. Çalıştığı konu üzerinde kararlılıkla durur. Bıkkınlık göstermez, aksi görüşleri dikkate alır, ama bunları çalışmasına engel olarak değerlendirmeyip yoluna devam eder. çalışmasını bitirmeden diğerine geçmez. Edison’un ampulü bulurken kararlılığı ve binlerce kez denemesi buna bir örnektir. Şüphecidir. Problemi çözerken ortaya koyduğu görüşlerine ve diğer insanların ortaya koyduğu görüşlere şüphe ile yaklaşır. Her zaman acaba bundan dolayıda olabilir mi? sorusunu sorar. Tarafsızdır. Bilimsel bir veriye dayanmayan yazı ve görüşleri önemsemez. Bunların çalışmalarını etkilemesine izin vermez. Kendini bile eleştirir. Değişik görüş ve kaynaklardan faydalanır. Tutumlu ve Ekonomiktir. Doğru yöntemlerle çalışarak maddi kayıpları azaltır. Zaman ve malzemeleri iyi kullanır. Çalışkandır. Bilim insanı bıkmadan çalışır. Bütün zamanını planyayarak çalışır. Verimli çalışma taktikleri uygular. Bilimsel çalışmalar ve bilimsel bilgiler, bilimsel verilere dayalıdır. Belirli yöntemler ve metodlar izlenerek gerçekleştirilir. Bu yöntemlere bilimsel çalışma yöntemi denir. Bilim insanları, inceledikleri olaylarla ilgili yaptıkları nitel ve nicel gözlemlere ve deney sonuçlarına bağlı olarak bazı bilimsel bilgilere (ilke. kanun ve teorilere) ulaşırlar. Fizik ile ilgili bilimsel bilgilere ulaşırken de planlı ve sistemli bir şekilde çalışılır. Günümüzde vardiyalı olarak 24 saat çalışan laboratuvarlar mevcuttur. Bilimsel yöntem, bilimsel olarak tanımlanan problemlerin, konuyla ilgili olan diğer bilim insanlarının da kabul edebileceği şekilde çözümlenmesi sürecidir. Laboratuvarlar bilimsel çalışmanın önemli bir durağıdır. Bilimsel bilgiye ulaşmak için takip edilen belirli bir yöntem yoktur. Fakat bilim insanlarının bilimsel çalışmaları yaparken dikkat etmeleri gereken temel yollar vardır. Bilim insanlarının bilimsel bir problemin çözümünde takip ettiği yol sırasıyla şu şekilde olabilir: Ayrıca gözlem ömür boyu süren bir etkinliktir. Gözlem becerisi gelişmiş bir insan, Fizikle ilgili birçok olay iki tür gözlem yapılarak incelenir. Bu gözlemler, nitel gözlem ve nicel gözlemdir.

Gözlem Çeşitleri:

Bir olayla ilgili olarak duyu organlarımız ve bazı araçlar kullanarak yapılan incelemeye gözlem denir. Fizikle ilgili olayları iki şekilde gözleyebiliriz:

1. Nitel Gözlem:

Herhangi bir ölçüm aracı kullanmadan beş duyu organımızı kullanarak yaptığımız gözlem çeşidine nitel gözlem denir. Nitel gözlemde hata payı çoktur, kesinlik içermez, yanıltıcıdır ve güvenilir değildir. Duruma ve kişiye göre değişir. Objektif değildir. Bir odanın sıcaklığı kimine göre sıcak, kimine göre soğuk olabilir. Bu tür gözlemler nitel gözlemdir.

2. Nicel Gözlem:

Duyu organlarıyla birlikte ölçüm araçları da kullanılarak yapılan gözleme nicel gözlem denir. Yapılan ölçümler sayısal verilerle ifade edilir. Durum ve kişiye göre değişmez. Güvenilir bir gözlemdir. Bilimde en çok kullanılan gözlem çeşididir. Bir aracın sürat göstergesi 90 km/h tir. Ya da açık hava basıncının 76 cm-Hg olması nicel gözlemdir.

Teori ve Yasa Oluşturma

Delil ve Çıkarım

Bilimsel bilginin ortaya çıkışındaki ilk basamak o olayın delillerini toplamaktır. Delil toplamak gözlemle ortaya çıkar. O olayın meydana getirdiği sonuçlar gözlemlenir. Gözlemler sonucunda elde edilen veriler kullanılarak çıkarım yapılır. Bu duruma bir örnek verecek olursak; bir kaba konulan suyu sıcak bir havada balkona koyalım. Bir süre sonra gelindiğinde suyun azaldığını ya da bittiğini görürüz. Problem burada başlar. “Acaba su neden kayboldu?” Tekrar su konularak olay gözlemlenmeye başlanır. Bu sırada suyun nasıl buharlaştığı sorusuna delil bulunmaya çalışılır. Bu delillerin ışığında ısınan suyun buharlaştığı ya da buharlaşmanın her sıcaklıkta olabileceği çıkarımı yapılır. Bilimsel bilgi elde edilirken, delillerden yola çıkılarak o deliller ışığında çıkarım yapılması sonucunda ilerler. Deliller çıkarıma kaynak oluşturur. Örnek: “Atom çekirdeklerinin bölünmeyen yapı taşı proton ve nötrondur.” diyen bir bilim adamı protonun 3 tane kuarktan oluştuğunu buluyor. Buna göre bilim adamının yapması gereken şey nedir? Çözüm: Bilim adamı bir hipotez kurmuştur. Hipotezinin deneyler sonucunda yanlış olduğunu anladığından hipotezini değiştirmesi gerekir.

FİZİKTE MODELLEME, GÜNLÜK YAŞAM VE TEKNOLOJİ

Fizikte Modelleme

Fizikte model oluşturmak, elle tutulur, gözle görülür bir şekilde anlatılamayan şeylerin modeller yardımıyla anlatılmasını sağlar. Modeller gerçek olayı anlamaya yardımcı olur. Bir Modelin Özelliği: Görseldir, zaman sınırlamaz, ekonomiktir, güvenilirdir, kontrol edilebilir, hızı ayarlanabilir, test aracıdır, tekrarlanabilir, düşündürür, zaman kazandırır. Fizikte kullanılan modeller genel olarak; 1. Fiziksel Modeller: Atom modelleri, Dünya’nın manyetik alanı, mıknatısın manyetik alanı, elektromanyetik dalgalar, elektrik alan çizgileri vb. Fizikte model olarak matematiksel ifadeler de kullanılır. Bunlar vektörel bir ifadenin gösterimi olan ok, grafik ve formüllerdir. 2. Bilgisayar Modelleri: Simülasyonlar, denklemler, grafikler vb. 3. Düşünce Modelleri: Einstein’in bir vagonun ön ve arkasına aynı anda düşen yıldırım deneyi bir düşünce deneyidir.

Fizikte Matematiğin Yeri

Fizikçilerin aynı zamanda iyi bir matematikçi olduğunu gözlemlersiniz. Fizikteki bazı kavramların matematikte karşılıkları olmayabilir. Matematikte kullanılan bazı terim ve işlemler, fizikçilerin ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Matematik, fizik bilimi açısından çok önemlidir. Herkesin fizik bilimini anlayabilmesi için her yerde geçerli, ortak bir dil gerekir. Fizik adına bu evrensel dil matematiktir. Fizik, matematik ile konuşur ve doğadaki olayları çeşitli matematiksel bağıntılar üzerinden açıklamaya çalışır.

ÖLÇME ve BİRİM SİSTEMLERİ

Fizikte Ölçmenin Yeri

Fizikteki Büyüklükler

Kütlenin Ölçülmesi

Zamanın Ölçülmesi

Sıcaklığın Ölçülmesi

Uzunluğun Ölçülmesi

Nesnelerin uzunluklarını ölçmek için uygun araçlar kullanılır. Metre, mezura, cetvel bunlardan bazılarıdır. Bunun yanında çok küçük uzunluklar mikrometre ya da kumpas denilen araçlarla ölçülür. Uzunluk birimi metredir. 1km=10hm=100dam=1000m 1 m= 10 dm: 100cm= 1000 mm dir.

Akım şiddetinin Ölçülmesi

Akım şiddeti ampermetre ile ölçülür. Birimi amper (A) dir. Akım şiddetinin ölçülerek gerekli kontrollerin yapılması, akımın olumsuz etkilerinden korunmamızı, hayatımızı kolaylaştıran cihazlardan da olabildiğince yararlanmamızı sağlar.

Skaler ve Vektörel Nicelik

Bir gün 24 saat, bir elektrik motorunun gücünün 1000 W, bir cismin kütlesinin 10 kg olması büyüklükler hakkındaki bütün bilgiyi içerir. Birim ve sayı kullanılarak tanımlanabilen büyüklüklere skaler büyüklük denir. Fizikte; enerji, zaman, güç, ısı, kütle, hacim, özkütle, sıcaklık vb. büyüklükler skaler büyüklüktür. Fizik Bilimine Giriş Konu Anlatımı 1. Bölüm Enkolayfizik Fizik Bilimine Giriş Konu Anlatımı 2. Bölüm Enkolayfizik Fizik Bilimine Giriş Konu Anlatımı 3. Bölüm Enkolayfizik Fizik Bilimine Giriş 1. Bölüm: Fiziğin Amacı, Diğer bilimler ve Teknolojiyle İlişkisi Hocalara Geldik Konu Anlatımı Fizik Bilimine Giriş 2. Bölüm: Bilimsel Bilginin Oluşumu ve Fizikte Modelleme Hocalara Geldik Konu Anlatımı Fizik Bilimine Giriş 3. Bölüm: Fizikte Ölçme Konu Anlatımı Hocalara Geldik 9. Sınıf Fizik Fizik Bilimine Giriş 4. Bölüm: Vektörel ve Skaler Büyüklükler Konu Anlatımı Hocalara Geldik Fizik Bilimine Giriş Çözümlü Sorular Hocalara Geldik Kaynakça : https://www.eokultv.com/fizik-bilimine-giris-konu-anlatimi-ozet/5372

9.Sınıf Kimya Su ve Hayat Konu Anlatımlı Ders Notları | Pdf

                       Su ve Hayat

Su, canlı hayatının temel ihtiyaçlarındandır. Bütün canlıların yaşaması ve gelişmesi için suya ihtiyacı vardır. Çünkü su, canlı organizmaların büyük bir kısmını oluşturur. Örneğin insan vücudunun kütlece %70’ini, ağaçların kütlece %60’ını su oluşturur. Canlı hücrelerde meydana gelen biyolojik tepkimeler sulu çözeltilerde gerçekleşir.
NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz. ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN
  Doğadaki canlılardan özellikle insanlar, dünya yüzeyine düzensiz bir şekilde dağılmış su kaynaklarını hızla kirleterek kullanılabilirlik olasılığını azaltmaktadır. Kullanılabilir suyun doğada bulunuşu zamana ve mekâna göre büyük değişiklikler gösterir. Bu nedenle yeryüzündeki sular deniz suyu ve tatlı su olmak üzere ikiye ayrılır. Dünyadaki su kaynaklarının çok büyük bir kısmı okyanus ve denizlerde yer alır. Dünyadaki tatlı su kaynakları değerlendirildiğinde, yeraltı sularının tatlı su kaynaklarının %75’ini oluşturduğu söylenebilir. Yeraltı suları, kullanılabilir su kaynaklarının tamamını oluşturur:
  • Yeraltı suları %95
  • Göller ve nehirler %3,5
  • Toprağın nemi %1,5
  • Su kaynakları genel anlamda dört farklı gurupta sınıflandırılabilir.
  • Yüzey suları: Göl, nehir, çay, deniz ve okyanuslar
  • Atmosferik sular: Kar, dolu ve yağmur
  • Yeraltı suları
  • Kozmik sular: Uzaydan meteoritlerle gelen sular.
Suyun atmosfer, karalar ve okyanuslar arasındaki döngüsüne su döngüsü denir. Su döngüsü güneş enerjisiyle desteklenen açık bir sistemdir. Yeryüzündeki suyun büyük bir kısmını buzullar, okyanuslar, denizler, göller ve nehirler oluşturur.

SU KAYNAKLARI

Dünya’da su değişik fiziksel hallerde bulunur. Atmosferde buhar halinde, kutuplarda ve yüksek dağlarda buzullar halinde ve deniz, göl, nehir, yeraltı sularında ise sıvı haldedir. Dünya’da bulunan suların hepsi içilebilir nitelikte değildir. Bu nedenle sular ve kaynakları tatlı su ve tuzlu su olarak iki ana gruba ayrılır. Tatlı sular: Dünya’daki toplam suyun % 3 ü dür. Tuzlu sular: Dünya’daki toplam suyun % 97 sidir. İçinde kütlece % 0,05 den az tuz içeren sular tatlı su, kütlece % 0,05 den fazla tuz içeren sular tuzlu su olarak adlandırılır. Tuzlu Sular: İçme suyu olarak kullanılamayan tuzlu su Dünya’da bulunan suların % 97 sini oluşturur. Dünya’daki tuzlu su kaynakları:
  • Okyanuslar
  • Denizler
  • Tuz gölleridir.
Tatlı Sular: Dünya’daki su kaynaklarının ancak % 3 ü tatlı sudur. Tatlı su kaynakları ve tatlı su içindeki oranları şöyledir:
  • Buzullar (% 68,3)
  • Yeraltı suları (% 31,4)
  • Yerüstü sularıdır (% 0,3)
Buzullar: Yaz kış erimeyen kar ve buz kütleleridir. Buzullar kutup bölgelerinde ve yüksek dağ tepelerinde bulunur. Tatlı su kaynaklarının % 68,3 ünü oluştururlar. Yeraltı suları: Yüzeyin altında sabit veya hareket halinde olan sulardır. Tatlı su kaynaklarının % 31,4 ünü oluştururlar. Yerüstü suları: Göller, akarsular ve bataklıklardır. Tatlı su kaynaklarının % 0,3 ünü oluştururlar.

Su Kaynaklarının Korunması

Dünya’da tatlı su kaynakları hem az hem de dağılımları da farklıdır. Dünya’nın bazı bölgelerinde su israfı çok yüksek iken bazı bölgelerinde ise kıtlık çekilmektedir. Sanayinin gelişmesi ve bilinçsiz atıklarla tatlı su kaynakları hızla kirlenmekte ve kullanılabilir tatlı su kaynağı olma özelliğini kaybetmektedir. Bu nedenle her yıl yaklaşık yüzbinlerce insan ishalli hastalıklar yüzünden ölmektedir. Su değerli ve az olduğundan tatlı su kaynakları korunmalı ve su kullanımında israftan kaçınılmalıdır. Su israfını önlemek için aşağıdakiler uygulanabilir.
  • Musluklar su sızdırmayacak veya damlatmayacak şekilde olmalıdır.
  • Banyoda küveti su ile doldurma yerine duşla yıkanma tercih edilmelidir.
  • Traş olurken, elleri yıkarken, dişleri fırçalarken musluk açık bırakılmamalıdır.
  • Otomobil ve balkon gibi yerler hortumla değil silerek veya kova ve sünger kullanarak temizlenmelidir.
  • Bahçe sulaması buharlaşmanın az olduğu sabah ya da akşam saatlerinde yapılmaldır.
  • Çamaşır ve bulaşıkları elde yıkama yerine makinede yıkama tercih edilmelidir.

Suların Bileşimi

Sert Sular

Sertlik Derecesi

Sert Suların Olumsuz Etkileri

Sert Suların Yumuşatılması

Su Arıtımı

Su Arıtım Aşamaları

Evlerde Su Arıtımı

Kaynakça : https://www.eokultv.com/su-ve-hayat/14757