TYT Biyoloji Bilimi – Organik Bileşikler Konu Anlatım PDF [2019]

0
765

KARBONHİDRATLAR
(CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN ORGANİK BİLEŞİKLER)

[Konu ile ilgili PDF sayfanın en alt kısmındadır]

NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz.
ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN

 

  • Kaynak İndirme Bilgileri
  • Site: www.derscalisiyorum.com.tr
  • Dosya İçeriği: Canlıların Temel Bileşenleri
  • Dosya Boyutu/Türü: 478 KB/ PDF
  • Dosya İndirme Linki: Tıklayınız.

 

ORGANİK BİLEŞİKLER

-Genel olarak yapısında C, H ve O bulunan, inorganik bileşiklerin aksine canlılar tarafından üretilebilen bileşiklerdir.

 

-Bazı organik bileşiklerin yapısında C, H ve O elementlerinin yanında azot, fosfor, kükürt gibi elementler de katılabilir.

-Bazı bileşikler oksijen içermedikleri halde organiktir. Örneğin metan (CH4) en basit organik bileşiklerden biridir.

-Karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve nükleik asitlerin yapısında C, H ve O elementleri ortak olarak bulunur.

 

 

Organik Bileşiklerin Canlı Vücudundaki Genel Görevleri
Enerji Verici Yapıcı-Onarıcı Düzenleyici Yönetici
-Karbonhidratlar

-Yağlar

-Proteinler

-Proteinler

-Yağlar

-Karbonhidratlar

 

-Hormonlar

-Vitaminler

-Enzimler

-Proteinler

-Lipitler

Nükleik asitler

 

Enzimlerin ve hormonların yapısına katılabilen moleküller düzenleyici olarak işlev görür. Su, mineral ve tuzlar hem düzenleyici hem de yapıcı-onarıcı olan inorganik bileşiklerdir.

 

-Enerji verici besinlerin enerji için kullanım sırası:

 Karbonhidratlar-Yağlar-Proteinler

-Açlık durumunda kullanım sırası:

-Karbonhidratlar-Yağlar-Proteinler

 Enerji verim miktarı sırası:

– Yağlar-Proteinler –Karbonhidratlar

-Genel olarak yapıya katılma sırası:

-Protein-Yağ-Karbonhidrat

-Beyinde yapıya katılma sırası:

– Yağ-Protein- Karbonhidrat

 

-Yağların enerji verimlerinin en çok olmasının sebebi karbonhidrat ve proteinlere göre daha çok hidrojen içermeleridir.

-Yağların en çok enerji vermesine rağmen enerji için ikinci sırada kullanılmalarının sebebi yıkımlarının zor olmasıdır.

-Yıkımlarının zor olmasının sebebi ise oksijenlerinin az olmasıdır.

 

A. KARBONHİDRATLAR

Genel özellikleri

-Yapılarında C, H, ve O atomu bulunur.   

-Genel formülleri (CH2O)n  şeklindedir.       

-Bitkiler tarafından fotosentez ile üretilirler.

-Fazlası yağa dönüştürülerek vücutta depolandığı için kilo almaya sebep olabilir.

Görevleri

-Canlılar tarafından 1. Sırada enerji verici olarak kullanılırlar.

-Nükleik asitlerin (DNA, RNA) ve ATP’nin yapısına katılırlar.

-Lipit ve proteinlerle birleşerek hücre zarının yapısına katılırlar.

-Bitkilerde hücre çeperinin yapısına katılırlar.

 

 

Monosakkaritler (basit şekerler)

Genel özellikleri

-Karbonhidratların monomerleri; yani en küçük yapı birimleridir.

-Hücre zarından geçebilecek büyüklüktedir.

-Daha küçük şekerlere hidroliz ile parçalanamazlar. Yıkımları hücresel solunum veya fermantasyon ile olabilir.

-Yapılarında glikozit bağı bulunmaz.

-Karbon sayısı üç ile sekiz arasında değişir. 

-Suda çözünür ve tatlıdır.

-Üretimleri; fotosentez ve kemosentez ile olabilir.

-Özellikleri korunarak hücrelerde depolanamazlar.

 

Biyolojik Açıdan Önemli Monosakkaritler

1. 5 Karbonlu monosakkaritler (pentozlar):Riboz ve deoksiribozdur.

a. Riboz;RNA, ATP, NAD ve FAD yapısına katılır.

b. Deoksiribozise sadece DNA’nın yapısına katılır.

-Her ikisi de enerji verici olarak kullanılmazlar, yapısal karbonhidratlardır.

-Deoksiribozun ribozdan farkı, bir oksijenin eksik olmasıdır.

 

 

2. 6 Karbonlu monosakkaritler (heksozlar): Glukoz(üzüm şekeri= kan şekeri), Fruktoz (meyve şekeri) ve  Galaktoz (süt şekeri) dur.

-Hepsi suda çözünür. Dolayısı ile hücrenin osmotik basıncını artırırlar.

-Kapalı formülleri (C6H12O6)  aynıdır. Anacak atomları farklı düzenlenmiştir. Yani izomerdirler.

-Heksozların hücre zarındaki difüzyon hızları;

Galaktoz > Glukoz > Fruktoz şeklindedir.

a. Glukoz: Canlıların enerji ihtiyaçları için en çok kullanılan monosakkarittir.

-Glukoz sinir hücrelerinin temel ATP kaynağıdır.

-Glukoz hücrelerde O2’li solunum ile su ve CO2’e kadar parçalanarak enerji elde edilir.

-Bitkiler üretir, insan ve hayvanlar hazır alır.

 

Glukoz yıkımı ve bir şekilde depolanması tüm canlılarda ortaktır.

 

-Fazla glukoz yağa dönüştürülüp depolanarak aşırı şişmanlığa (obezite) neden olabilir.

-Bir çok disakkarit ve polisakkaritlerin yapısına katılır.

-Glukoz proteinlerle birleşerek glikoproteini, lipitlerle birleşerek glikolipiti oluşturur. Bu şekilde yapı maddesi olarak hücre zarının yapısına karılır.

b. Fruktoz:Bitkiler üretir, insan ve hayvanlar hazır alır. Tatlılık derecesi en yüksek olan şekerdir. İnsan ve hayvanlarda karaciğerde glukoza çevrilir ve kana verilir.

c. Galaktoz: Bitkilerde de bulunmasına rağmen memelilerin sütünde daha çok bulunduğundan süt şekeri olarak adlandırılır. Vücuda alınan glukozlar galaktoza dönüştürülür.

 

Galaktoz, hayvanlarda bulunmakla birlikte, şeker pancarında, bazı bitkilerden elde edilen reçinelerde de bulunur.

 

 

Disakkaritler (Çifte şeker)

İki molekül monosakkaritin bir dehidrasyonu sonucunda üretilir. Bu sırada bir glikozit bağı kurulur, bir molekül su açığa çıkar.

 

Glikozidik bağ, iki monosakkaridin dehidrasyon tepkimesi ile oluşturduğu kovalent bağdır.

 

 

Monosakkarit + Monosakkarit → Disakkarit +  H2O

-Hücre zarından doğrudan geçemezler.

-Sindirilmeden kana karışamazlar.

Dehidrasyon-Hidroliz karılaştırması
DEHİDRASYON HİDROLİZ
-Küçük organik maddelerden büyük organik maddeler oluşurken su açığa çıkması olayına dehidrasyon denir. -Büyük organik maddelerin su ile küçük organik maddelere yıkımına hidroliz (sindirim) denir.
-Monomer miktarı azalır, Polimer veya makromolekül miktarı artar. – Monomer miktarını artırabilir. Polimer veya makromolekül miktarını azaltır.
-Kurulan özel bağ (peptit, glikozit, ester bağı gibi) sayısı artar. – Özel bağ (peptit, glikozit, ester bağı gibi) sayısı azalır.
-Kurulan bağ sayısı kadar su açığa çıkar. -Yıkılan bağ sayısı kadar su harcanır.
-Hücrenin turgor basıncı artar, ozmotik basıcı azalır. -Su harcandığı için osmotik basıncı arttırır. Turgor basıncını düşürür.
-ATP harcanır. -ATP, hem harcanmaz hem de üretilmez.
-Hücre içerisinde gerçekleşir. -Hem hücre içinde hem de hücre dışında gerçekleşebilir.

-Canılarda en çok bulunan disakkaritler: Maltoz (Arpa şekeri), sakkaroz=sükroz (çay şekeri), ve laktoz (Süt şekeri) dur.

a. Maltoz: İki molekül glukozun bir glikozit bağı ile bağlanması sonucu oluşur. Bir molekül su açığa çıkar. Arpa tohumlarında bulunur.

 

 

İki glukoz biriminin bağlanması ile maltoz oluşur. Glukozidik bağ birinci glikozun 1 no’lu karbonunu, ikinci glikozun 4 no’lu karbonuna bağlar. Glikoz monomerlerinin farklı bir biçimde bağlanmasıyla farklı bir disakkarit ortaya çıkar.

 

b. Sükroz (sakkaroz)= (Çay şekeri) : En yaygın disakarittir. Şeker pancarı ve şeker kamışının yapısında bulunur. Bir molekül glukoz ile bir molekül fruktozun bir glikozit bağı ile bağlanması sonucu oluşur. Bir molekül açığa çıkar.

c. Laktoz : Bir molekül glukoz ile bir molekül galaktozun bir glikozit bağı ile bağlanması sonucu oluşur. Bir molekül su açığa çıkar.Memeli hayvanların sütünde bulunur. Yavrular için karbonhidrat kaynağıdır.

 

 

Maltoz ve sükroz bitkisel, laktoz hayvansaldır.

 

Polisakkaritler (Kompleks şekerler)

 Polisakkaritler (Kompleks şekerler): Çok sayıda monosakkaritin (glukozun) dehidrasyonu ile oluşan büyük moleküllü (polimer)karbonhidratlardır.

-Kurulan glikozit bağı kadar su oluşur.

-Hücre zarından doğrudan geçemezler.

-Sindirilmeden kana karışamazlar.

-Üretimleri dehidrasyon sentezi, yıkımları hidroliz ile olur. 

 

-Önemli polisakkaritler:

a. Depo polisakkaritler: Nişasta ve glikojendir.

NİŞASTA: Glukozun bitki hücrelerindeki depo şeklidir.

-Hücredeki lökoplastta üretilir depolanır.

– Ayrıca kök, gövde, yaprak ve tohum gibi bitki kısımlarında depolanır.

-İnsan ve hayvan hücrelerinde üretilmez, depolanmaz. Fakat sindirim sistemlerinde hidroliz edilerek glukoz birimlerine ayrılıp kana geçer. Çünkü hayvanların sindirim sistemlerindeki enzimler hidroliz reaksiyonları ile glukoz monomerleri arasındaki glikozit bağları parçalar.

– Suda yeteri kadar çözünmez.

 

 

Glukozun nişasta şeklinde depo edilmesinin temel amacı, hücre içi osmotik basıncın ayarlanmasıdır. Çünkü glukoz suda çözünür, osmotik basıncı arttırır. Nişasta suda yeteri kadar çözünmez.

 

GLİKOJEN: Glukozun fazlası bakteri, arke, mantar ve hayvan hücrelerinde glikojene dönüştürülerek depo edilir.

-Sudaki çözünürlüğü nişastaya göre biraz fazladır. (Aslında akademik kaynaklara göre suda çözünmez fakat sorularda bu şekilde değerlendirilir.)

-İnsanlar besinlerle vücuduna aldığı glukozun fazlasını karaciğer ve çizgili kaslarında glikojen şeklinde depo ederler.

-Kas hücrelerindeki glikojen depoları sadece kas hücreleri tarafından tüketilir, kana verilmez.

-Karaciğerdeki depo glikojen ise gerektiğinde glukoza dönüştürülerek kana verilir.

-Glikojen memeli bir hayvanın kanında bulunmaz.

b. Yapısal polisakkaritler:              

SELÜLOZ: Yeryüzünde en çok bulunan karbonhidrat çeşididir. Çok sayıda glukoz molekülünden oluşur.

-Bitkilerde hücre çeperinin temel maddesidir.

-Selüloz bitkinin sert ve kuvvetli olmasını sağlar.

-Dallanmış yapı göstermez. Suda çözünmez.

-İnsan ve hayvanlarda selülozu sindirecek enzim bulunmadığı için selüloz sindirilemez.

-Ancak selüloz bağırsaklardan mukus salgısını uyardığı, mukus da besinlerin bağırsaklardaki hareketini kolaylaştırıp kabızlığı önlediği için selülozun sağlıklı bir diyette yer alması önemlidir.

 

Selülozun yapısında yer alan glukozlar arasındaki bağlar hayvanlar tarafından üretilen herhangi bir enzim tarafından parçalanamaz. Ot yiyen hayvanlar ve termitler gibi böceklerin sindirim sistemlerindeki mikroorganizmalar selülozu parçalar. Dolayısı ile bu canlılar selülozdan faydalanmış olur.

 

KİTİN: Yapısında azot (N) bulunan tek karbonhidrattır.

-Çok sayıda glukozun dehidrasyonu ile oluşur.

-Böcek, örümcek, kabuklular (istakoz, yengeç karides) gibi eklem bacaklıların dış iskeletinin yapısını oluşturur.

-Ayrıca mantarların hücre çeperlerinde de bulunur.  Suda çözünmez.

-Kalsiyum karbonat ile birleşerek sertleşir. 

-Saf kitin sağlam ve esnek olduğundan ameliyat ipi olarak da kullanılır. Bu iplikler ameliyat yarası iyileştikten sonra kendiliğinden ayrışır.

 

Kitin, bakteri ve mantar gibi mikroorganizmalar ve bazı bitkiler tarafından üretilen kitinaz enzimi tarafından sindirilir. Bu enzim insan sindirim sisteminde yoktur. Dolayısı ile kitin insanlarda sindirilemez.
Selüloz
Nişasta
Glikojen

 

Bazı özellikler Karbonhidrat Yağ Protein
Yapısındaki elementler C, H, O C, H, O (Bazılarında N ve P) C, H, O, N (Bazılarında S ve P)
Monomerleri Glukoz, fruktoz, galaktoz Yağ asitleri ve gliserol Aminoasitler
Monomerler arasında oluşan bağ çeşitleri Glikozit bağı Ester bağı Peptit bağı
Enerji verimleri 3

(4,2 Kcal)

1

(9,2 Kcal)

2

(4,3 Kcal)

Kullanım sırası 1 2 3
Yapıya katılma miktarı 3 2 1

 

Monomerler arasında oluşan bağ çeşidi sadece karbonhidratlarda çeşitliliğe neden olurken yağlarda ve proteinlerde çeşitliliğe neden olmaz.

-Nişasta, glikojen, selüloz gibi polisakkaritler tek çeşit monomerden (glukozdan) oluşur. Monomerlerin aynı olduğu halde glukozun bağlanma biçimlerinin ve glukoz sayısının farklı olması polisakkarit çeşitlerini ortaya çıkarır. Örneğin, selülozda glukozlar düz zincir şeklinde, nişastada bir kısmı dallanmış bir kısmı düz zincir şeklindedir. Glikojende dallanma oldukça fazladır.

-Bu farklı durumların oluşmasının nedeni reaksiyonlar sırasında görev alan enzimlerin farklı olmasıdır.

 

Canlı vücudunda biyosentez reaksiyonları sonuncu oluşturulan maddelerdir. Organik moleküllerin vücutta çeşitli görevleri vardır.

bunlar;

A. Enerji verici moleküller = karbonhidratlar, lipitler, proteinler.

B. Yapıcı-onarıcı moleküller = proteinler, lipitler, karbonhidratlar.

C. Düzenleyici moleküller = proteinler, vitaminler, lipitler.

D. Yönetici moleküller = nükleik asitler.

1. Karbonhidratlar:

Karbonhidratlar yapılarında karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomu bulunduran en basit organik besindir.

Karbonhidratlar;

  • Vücutta daha çok enerji verici olarak kullanılır.
  • Protein ve yağlarda bileşik oluşturarak hücre zarının ve bitkilerde hücre duvarının yapısına katılır.
  • Nükleik asitlerin (DNA, RNA) ve ATP`nin yapısına katılır.

Karbonhidratlar içerdikleri basit şeker molekül sayısına göre monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olmak üzere üçe ayrılır.

A. Monosakkaritler:

Karbonhidratların monomerleridir. Daha küçük birimlerine parçalanamazlar. Yani sindirime uğramadan doğrudan kullanılabilirler. Hücre zarından geçebilirler.

Karbon sayısına göre isimlendirilir. Karbon sayısı üç ile sekiz arasında değişir. En önemlileri 5C`lu (pentoz), 6C`lu (heksoz) olanlarıdır.

Riboz, RNA ve ATP; deoksiriboz ise DNA`nın yapısına katılan 5C`lu monosakkaritlerdir. Bunlar hücrede enerji verici olarak kullanılmaz.

6C`lu monosakkaritler glikoz (üzüm şekeri), fruktoz (meyve şekeri) ve galaktoz (süt şekeri) dur. Hepsini kapalı formülü aynıdır. Fakat üç boyutlu yapıları farklıdır. Heksozlar suda çözünür ve tatlıdır.

Hücrelerin enerji elde etmede kullandıkları asıl şekerler heksozlardır, özellikle glikozdur. Glikoza kan şekeri de denir. Vücuda fruktoz ve galaktoz alındığında bunlar karaciğerde glikoza çevrilir ve kana karışır. Ayrıca glikoz önemli moleküllerin sentezinde rol oynar.

B. Disakkaritler:

İki molekül monosakkaritin glikozit bağı ile birleşmesiyle oluşur. Suda çözünür. Küçük moleküller birleşirken su açığa çıkar. Bu olaya dehidrasyon denir.

Canlılarda en çok bulunan disakkaritler; maltozsakkaroz (sükroz) ve laktozdur.

Disakkarit Tepkimeleri

Maltoz, Sakkaroz (Sükroz) Ve Laktoz

Maltoz ve sakkaroz bitki hücrelerinde, laktoz hayvan hücresinde üretilir.

Disakkaritler, monosakkaritlere ayrılarak hücre içine alınır. Büyük moleküllerin su katılarak yapı birimlerine ayrıştırılmasına hidroliz denir.

C. Polisakkaritler (Kompleks Şekerler):

Çok sayıda glikozun glikozit bağları ile birleşmesi sonucu oluşan büyük moleküllü karbonhidratlardır.

Polisakkarit Formülü

Canlılarda bulunan en önemli polisakkaritler; nişasta, glikojen, selüloz ve kitindir.

Nişasta: Bitkilerde depo polisakkarittir. Suda çözünmez.

Glikojen: Karbonhidratların hayvansal organizmalarda depo edilmiş şeklidir. Suda çözünür. Hayvansal hücrelerde özellikle karaciğer ve kasların yedek enerji deposudur.

Selüloz: Glikoz moleküllerinin birbirine ters dönerek bağlanması sonucu oluşur. Bitkilerde hücre çeperinin yapısını oluşturur, bağları çok sağlamdır. Hayvanlarda selüloz sindirimi görülmez fakat otçul hayvanların sindirim yollarında yaşayan bazı bakterilerin sentezlediği enzimler yardımı ile selüloz sindirimi yapılır. Selüloz da kitin bulunur.

Kitin: Eklem bacaklıların dış iskeletinin yapısında bulunan azotlu polisakkarittir. Suda çözünmez. Mantarlarda hücre duvarının yapısında da kitin bulunur.

2. Lipitler:

Yapılarında karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), elementlerinden oluşur, bazılarında azot (N), fosfor (P) ve kükürt (S) bulunan polimer moleküllerdir. Suda çözünmez, alkol, eter, aseton, gibi organik çözücülerde çözünür.

a. Trigleseritler (Nötr Yağlar):

Trigliseritlerin karbon miktarı, oksijene göre daha fazla olduğundan vücutta parçalandığı zaman karbonhidrat ve proteinlere göre daha çok enerji verir. Bu nedenle lipitleri parçalamak için daha çok oksijene ihtiyaç duyulur.

Trigiliserit, üç molekül yağ asidi ile bir molekül gliserolün ester bağlarıyla ester bağlarıyla bağlanması sonucu oluşur. Bu olaya esterleşme denir, üç ester bağı kurulur.

3Yağ asidi + Gliserol <—–> Yağ + 3 H2O

Karbon atomları arasında tek bağ bulunan yağ asitlerine doymuş yağ asitleri, çift bağ bulunan yağ asitlerine de doymamış yağ asitleri denir. Doymuş yağ asiti içeren yağlar oda sıcaklığında katıdır. Genellikle hayvansal kaynaklı yağ asitleridir. Doymamış yağ asiti içeren yağlar oda sıcaklığında sıvıdır, bitkisel kaynaklı yağ asitleridir.

Vücutta üretilmeyen ancak vücuda dışarıdan hazır alınan yağ asitlerine temel (esansiyel) yağ asitleri denir. Omega yağ asitleri esansiyel yağ asitleridir.

b. Fosfolipitler:

Trigliseritlerden farklı olarak aynı gliserole iki yağ asidi birde asit (H3PO4) bağlanarak fosfolipitler oluşur. Proteinlere birlikte hücre zarının temel bilişenlerinden biridir.

c. Steroitler:

Vitamin D,erkek ve dişi eşey hormonları, adrenal kortikoit hormonları, kolesterol steroit yapıdadır. Steroitler hücre zarının geçirgenliğini ve dayanıklılığını arttırır. Sinir hücrelerinde yalıtım görevi yapar. Kolesterol hayvansal hücrelerde zarın yapısına katılan bir stereoit çeşididir.

Lipitlerin özellikleri:

  • Hücrede yapı ve enerji maddesi olarak kullanılır.
  • Protein ve karbonhidratların yaklaşık iki katı enerji verir.
  • Deri altında ve iç organların çevresindeki depo yağlar canlıyı soğuktan ve darbelerden korur.
  • Solunumda parçalandığı zaman bol miktarda metabolik su oluşturur.
  • Yoğunlukları düşüktür, hafiftir.
  • Glikolipitler, lipoproteinler ve steroitler ve hormon olarak da görev yapar.

3.Proteinler

Karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), azot (N) bilişimindedir.

Ayrıca yapılarında kükürt (S) ve fosfor (P)da bulunabilir.

Proteinler amino asit adı verilen yapı taşlarından meydana gelir. Amino asitler amfoter bileşikleridir.20çeşit amino asit bulunur, amino asitlerin her birinin radikal grubu farklıdır. İnsan vücudunda sekiz çeşit amino asit sentezlenemez. Bunlara temel (esansiyel) amino asit denir, besinlerle dışarıda alınır.

Amino asitler birbirlerine amino ve karboksil gruplarıyla bağlanır, bir molekül su çıkararak peptit bağı kurulur.

Amino asit + Amino asit <—————> dipeptit + H2O

Çok sayıda amino asitin birleşmesiyle polipeptit oluşur.

n(Amino asit) <—————> Protein + (n-1) H2O

Hücrede sentezlenen protein her canlıda kendine özgüdür. Proteini oluşturan amino asitlerin çeşidi, sayısı ve dizilişleri hücre DNA’sı tarafından her canlıda farklı bir şekilde belirlenir. Proteinlerde amino asitlerin dizilişi genlerle kontrol edilir.

Proteinler, yüksek sıcaklık, basınç veya kuvvetli asitlerle etkileştirilirse yapısı bozulur, aktifliklerini kaybeder. Bu olaya denatürasyon denir.

Proteinler;

  • Organizmada büyüme ve gelişme sırasında hücre yapımında, dokuların onarımında görev alır. Hücrenin esas yapısını oluşturur.
  • Kıkırdak, kemik, kas ve benzeri dokuların yapısına katılır.
  • Enerji verici olarak kullanılır.
  • Organizmada düzenleyicilik görevleri vardır. Enzimler ve hormonlar protein yapılıdır.
  • Alyuvarlarda bulunan hemoglobinin bir kısmını, proteinlerinden olan albumin, globulin ve fibrojenin yapısını oluşturur.
  • Vücudun mikroplara karşı savunmasında görev alan antikorlarda protein yapılıdır.
  • Proteinler hücre içi ve hücre dışı sıvılarda oluşan pH değişikliklerini dengeler.

İhtiyaçtan fazla tüketilen proteinler vücutta karbonhidrat ve yağa dönüştürülerek depo edilir.

4.Enzimler

Enzimler,kimyasal tepkimelerin,aktivasyon enerjisini düşüren,tepkimeleri hızlandıran protein yapılı biyolojik katalizörlerdir.Enzimler tepkime sonunda oluşacak ürün miktarını değiştirmez.Tepkimenin yönünü, denge sabitini ve net serbest enerjideki değişimi etkilemez.

enzim ve aktivasyon enerjisi

Enzimler aktivasyon enerjisini düşürür.

Enzimlerin Yapısı

Enzimlerin protein kısmına apoenzim denir. Enzimlerin bir kısmı yalnız proteinden oluşur(basit enzim-apoenzim). Enzimlerin çoğu ise yardımcı kısmına sahiptir (bileşik enzim-holoenzim). Bileşik enzimlerde yardımcı kısım vitamin gibi organik yapılı ise ko-enzim, mineral gibi inorganik yapılı ise ko-faktör adını alır. Bileşik enzimlerin asıl iş yapan bölümü koenzim ya da kofaktör kısmıdır. Protein kısmı ise enzimin hangi maddeye etki edeceğini belirler.

Holoenzim, Bileşik enzimin yapısı

Holoenzim, Bileşik enzimin yapısı

Enzimlerin Özellikleri

Enzimin etki ettiği maddeye substrat denir. Enzim ve substrat arasında anahtar-kilit(yüzey-kalıp) ilişkisi vardır. Enzim substratına geçici olarak aktif bölgeden bağlanır. Substrat-enzim bileşiği (SE) oluşur.

Enzim substrat bileşiği

Enzim substrat bileşiği

Enzimler kimyasal tepkimelerden değişmeden çıkar. Bu nedenle tekrar tekrar kullanılır.

Her hücrede tepkime çeşidi kadar enzim çeşidi vardır.

Enzimler belirli bir koenzim ya da kofaktörle çalışır. Fakat bir koenzim ya da kofaktör birden fazla enzim ile çalışabilir.

Enzimler genellikle çift yönlü çalışır, rol aldığı tepkimler tersinirdir.

enzimler takım halinde çalışırlarBazı enzimler hücrede takım halinde çalışır. Bir enzimin ürünü kendinden sonra gelecek enzimin substratı olabilir.

Takım halinde çalışan enzimlerin çalışmaları geri beslenme mekanizması ile sağlanır. Son ürün yeterli miktarda olduğunda enzim 1’i inhibe eder. Hücrede son ürün tükendiğinde takımda enzimler yeniden çalışmaya başlar.

Enzimler, aktif ise substratarının sonuna ya da katelizledikleri tepkimenin sonuna “-az” eki getirilir, inaktif ise “-jen” eki getirilerek isimlendirilir.

Enzimler inorganik katalizörlerden daha hızlı çalışırlar. Hidrojen peroksitin (H2O2) bozunması ortamda 300 yıl alırken, karaciğerin ürettiği “katalaz” enzimi ile 1 sn içerisinde su ve oksijene parçalanır.

Enzimler hücrede üretilir, hücre içinde ve dışında çalışır. Yapay olarakta üretilmektedir.

Enzimler hücrede genlere göre sentezlenir. Hücrede DNA, RNA ve ATP sentezini kontrol eden enzimler üretilmezse hücre canlılığını sürdürmez.

Enzimlerin Çalışmasına Etki Eden Faktörler

Enzimler protein yapılı olduklarından dış etmenlerden etkilenir.

enzim sıcaklık ilişkisi tepkime hızıSıcaklık: Enzimler belirli sıcaklık dereceleri arasında çalışır. Enzimin en iyi çalışabileceği sıcaklığa optimum sıcaklık denir. Enzimlerin yüksek sıcaklıkta yapıları tamamen bozulurken düşük sıcaklıkta bozulmaz, fakat inaktif hale geçer.

 

 

 

enzim pH ilişkisi tepkime hızıpH Değeri: Her enzimin en iyi etkinlik gösterdiği optimum bir pH derecesi vardır. Enzimler genelde nötr’e yakın ortamlarda çalışır. Ancak asidik veya bazik ortamlarda çalışan enzimlerde vardır.

 

 

 

enzim derişimi tepkime hızıEnzim Derişimi: Yeterli substratın bulunduğu ortama enzim ilave edilmesi tepkime hızını artırır. Substrat belirli miktarda ise enzim derişimi artarsa tepkime hızı da en yüksek değere ulaşır, sonra sabit hızla devam eder.

 

 

 

substrat yüzeyi tepkime hızıSubstrat Yüzeyi: Enzim etkinliği substratın dış yüzeyinden başladığı için substrat yüzeyi genişledikçe tepkimenin hızı da artar.

 

 

 

substrat derişimi tepkime hızıSubstrat Derişimi: Enzim miktarı sabit tutulup substrat derişimi arttırılırsa tepkimenin hızıda artar. Tepkime hızı en üst düzeye ulaştıktan sonra sabit kalır.

 

 

 

Su: Enzimler sulu ortamda etkili olup, genellikle su miktarının %15’in altında olduğu ortamlarda çalışmazlar.

Kimyasal Maddelerin Etkisi: Bazı maddeler enzim etkinliğini artırırken (aktivatör) bazı maddelerde enzimin etkinliğini durdurur (inhibitör). Mg, Cl, Fe aktivatör; kurşun, cıva, siyanür gibi ağır metal iyonları inhibitör maddelerdir.

5.Vitaminler

Direnç arttırıcı ve düzenleyici organik moleküllerdir. Sindirilmez, hücrenin yapısına katılmaz ve enerji vermez. Bitkiler vitamin sentezleyebilirken, hayvanlar doğrudan vücutlarında sentezleyemez, dışarıdan hazır alır. Bazı vitaminler enzimlerin yapısında koenzim olarak görev yapar. Bu vitaminlerin eksikliği biyokimyasal tepkimeleri durdurur.

Günümüzde bazı vitaminler sentetik olarak üretilmektedir.

Vitaminler oksijen, güneş ışığı, ısı, bakır, demir ve benzeri metallerle temas gibi etkileşimler sonucu bozulabilir.

Vitaminle yağda çözünenler ve suda çözünenler olmak üzere iki guruba ayrılır.

Yağda Çözünen Vitaminler:

Bunlar A, D, E ve K vitaminleridir. Fazlası karaciğerde depolanır. Bu nedenle eksikliği fazla görülmez. Bu maddelerin aşırı alınması ve birikimi zehir etkisi yaratabilir.

A Vitamini:

Hücre yenilenmesi, cildin güneş ışınlarından korunması, bakteri ve virüslere karşı direnç sağlanmasında etkilidir. Görme olayında etkili maddelerin yapısına katılır.

D Vitamini:

Kemik ve dişlerin yapısına katılır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kas ve sinirlerin çalışmasını sağlar. Kalsiyumun bağırsaklarda emilimini sağlar.

E Vitamini:

Antioksidandır. Damar sertliğini önler. Hücre yenilenmesinde görevlidir. Üreme organlarının sağlığı üzerinde etkilidir. Kasların dayanıklılığını artırır.

K Vitamini:

Kanın pıhtılaşması ve yaraların iyileşmesinde etkilidir.

Suda Çözünen Vitaminler:

Bunlar B ve C vitaminleridir. Bu vitaminler vücutta depolanmaz, fazlası boşaltım yoluyla idrarla birlikte vücut dışına atılır. Her gün ihtiyacımız kadar alınmalıdır.

B1 Vitamin (Tiyamin ) : Karbonhidrat metabolizmasında koenzim olarak iş görür. Kalbin çalışmasını, sinir sisteminin sağlığını ve zihinsel faaliyetleri etkiler.

B2 Vitamini (Riboflavin) : Karbonhidrat, protein ve yağlardan enerji elde edilmesinde koenzim olarak görevlidir. Görmede etkilidir. Demirin bağırsakta emilimini kolaylaştırır.

B3 Vitamini (Niyasin) (PP) : Sinir sisteminin sağlığı protein, karbonhidrat veya metabolizması ile enerji üretiminde koenzim olarak etkilidir.

B5 Vitamini (Pantotenik asit) : Cilt ve saç sağlığında etkilidir. Vücudu iltihaplanmalardan koruma, strese karşı hormonların üretilmesi veya metabolizmasında etkilidir.

B6 Vitamini (Pridoksin) : Bağışıklık ve sinir sisteminin çalışması, amino asit üretimi, sodyum ve potasyum dengesinin sağlanması, kan hücrelerinin üretimi üzerinde etkilidir.

B7 Vitamini (Biotin) : Sinir ve sindirim sisteminin çalışmasında, cilt ve tırnak sağlığında görevlidir.

B9 Vitamini (Folik asit) : Hücre yenilenmesi, büyüme, kan hücrelerinin üretimi, sinir ve sindirim sisteminin çalışması, karaciğerin işlevlerini yerine getirmesinde etkilidir.

B12 Vitamini (Kobalamin) : Amino asit, protein ve nükleik asit metabolizmasında koenzim olarak görev yapar kan hücrelerinin üretilmesi, büyüme, sinir sisteminin çalışması ve zihinsel faaliyetlerin düzenlenmesinde etkilidir.

C Vitamini: Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, sinir sisteminin sağlığı üzerinde etkilidir. Ayrıca bağ dokusu liflerinin yapısında bulunan proteinlerin sentezinde görev alır.

6. Nükleik Asitler

Her canlı, hücrelerinin yapısını ve işlevini kontrol eden kalıtsal bilgileri taşır. Bu bilgiler nükleik asitlerde depolanmıştır. Nükleik asitler, metabolizmayı, büyümeyi ve çoğalmayı kontrol eder.

DNA ve RNA nükleik asitler olarak adlandırılan organik bileşikler, ilk kez 1869 yılında Friedrich Miescher tarafından görüntülenmiştir.

Nükleik Asitlerin Yapısı

Nükleik asitlerin yapısında karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), azot (N) ve fosfor (P) elementleri bulunur. Nükleik asit zinciri nükleotitlerden oluşmuş bir polimerdir. Bir nükleotit azotlu organik baz, pentoz şekeri ve fosforik asit grubundan oluşur.

5C’lu şeker + Azotlu baz = Nükleotit + H2O

Nükleotit + Fosfat = Nükleotit + H2O

Azotlu organik baz şekere glikozit bağıyla, şeker fosfat grubuna ester bağıyla bağlanır.

Nükleik asitlerin yapısı

Nükleik asitlerin yapısı

Pentoz şekerleri, RNA yapısına katılan riboz ve DNA yapısına katılan deoksiribozolarak iki çeşittir.

Azotlu organik bazlar, pürin ve pirimidin olmak üzere iki çeşittir. Pürin bazlar çift halkalı olup adenin (A) ve guanin (G) bazlardır. Pirimidin bazları ise tek halkalı olup sitozin (S), timin (T) ve urasil (U) bazlarıdır. Bu bazlardan adenin, sitozin ve guanin DNA ve RNA yapısına katıldığı halde timin yalnızca DNA’nın, urasil ise sadece RNA’nın yapısında bulunur.

Nükleotidlerin yapısındaki fosfat kaynağı fosforik asitten (H3PO4) ileri gelir. Fosfat bütün nükleotitlerde ortak moleküldür.

DNA Molekülünün Yapısı

DNA molekülü iki polinükleotit zincirinden oluşur. Sarmal yapıdadır. Karşılıklı yer alan nükleotit zincirinde her zaman guanin sitozinle; adenin timinle eşlenir. Dolayısıyla adenin sayısı timine guanin sayısı sitozine eşittir.

Bu eşitlikten A + G / T + S = 1 elde edilir.

Karşılıklı iki DNA ipliği zayıf hidrojen bağları ile bağlanır. Adenin ile timin ikili, guanin ile sitozin üçlü zayıf hidrojen bağı kurar.

 DNA hidrojen bağ sayıları

DNA kendini eşleme özelliğinde olup, kalıtsal bilgi, DNA’nın kimyasal yapısında kodlanmıştır.

DNA prokaryot hücrelerde sitoplazmada, ökaryot hücrelerde ise çekirdek, mitokondri ve kloroplastta bulunur.

RNA Molekülünün Yapısı

RNA çok sayıda nükleotidin tek sıra halinde dizilmesi sonucu oluşur. Kendini eşleyemez. Sentezi DNA’ nın bir ipliği üzerinden gerçekleşir. DNA’dan aldığı bilgileri proteinlere ve enzimlere aktarır.

RNA prokaryot hücrelerde sitoplazma ve ribozomlarda, ökaryot hücrelerde ise sitoplazma, ribozom, çekirdek, mitokondri ve kloroplastlarda bulunur.

Yapı ve görevlerine göre hücrede üç çeşit RNA vardır;

Mesajcı RNA (mRNA): Proteinlerdeki amino asit dizisini belirleyen bilgiyi DNA’dan ribozomlara aktarır.

Ribozomal RNA (rRNA) : Proteinlerle birlikte ribozomun yapısına katılır.

Taşıyıcı RNA (tRNA): Sitoplazmadaki protein sentezi ile ilgili amino asitleri tanır ve ribozoma taşır.

RNA miktarı her hücrede farklıdır. Özellikle protein sentezinin fazla olduğu hücrelerde miktarı fazladır.

7. Enerji Taşıyan Nükleotit ATP (Adenozin Trifosfat)

Canlılardaki temel enerji molekülü ATP’dir. ATP’nin yapısını adenin, riboz ve fosfatlar oluşturur.

ATP yapısı

ATP’nin Yapısı

ATP molekülü yüksek enerjili fosfat bağları içerir. Bu bağların yıkımı ile enerji açığa çıkar.

ATP + H2O ↔ ADP + P + Enerji

ATP’den fosfatların ayrılması hidroliz ile gerçekleşir. Bu olay hücreye enerji verilmesini sağlayan ekzergonik bir tepkimedir.

Canlı varlıkların ortak özelliklerinden biri enerjiyi kullanabilme ve solunumla yeniden sentezleyebilmedir.

ATP’nin sentezi ve kullanılması hücre içinde olur. Bir hücreden diğerine aktarılmaz. Hücrelerde ATP sentezi ve tüketimi enzimlerin kontrolünde kademeli olarak gerçekleştirilir.

SORU 1. (2010 YGS)

Yemek yedikten sonra uzun süre yüzen bir insan enerji elde etmek için kandaki glukozu kullandıktan sonra aşağıdaki moleküllerden hangisini ilk olarakkullanır?

A) Kan proteinlerini

B) Kas proteinlerini

C) Karaciğerde depo edilmiş glikojeni

D) Kandaki aminoasitleri

E) Yağ dokuda depolanmış yağı

 

SORU 2. (2011 LYS)

Birbirine bağlı çok sayıda benzer ya da özdeş monomerden meydana gelmiş uzun moleküllere polimer denir.

Buna göre, aşağıdaki makromoleküllerden hangisi polimer değildir?

A) Kolesterol          B) Kitin          C) Glikojen

D) Selüloz                E) Nişasta

 

SORU 3. Protein, yağ ve karbonhidratların içerdikleri enerji miktarı grafikte verilmiştir.

Bu moleküllerin enerji elde etmek için kullanım sırasını yazınız.

 

…………………………..

 

SORU 4. Aşağıda verilen organik moleküllerden hangisi glikozit bağı içermez?

A) Selüloz           B) Laktoz      C) Nişasta 

D) Galaktoz        E) Glikojen

 

SORU 5. I.Nişasta  II.Selüloz  III.Glikojen  IV.Kitin

Yukarıda verilen polisakkaritlerin yapısal ve deposal olanları yazınız.

Yapısal olanlar Deposal olanlar
…………………… ……………………..

 

SORU 6.

I. Laktoz  II. Maltoz    III. Nişasta   IV. Selüloz

Yukarıdaki karbonhidratlardan hangileri bitkisel olup hayvansal hücrelerde bulunmaz?

A) Yalnız I           B) II ve III           C) II ve IV

D) II, III ve IV      E) I, II, III ve IV

 

SORU 7. Aşağıda karbonhidrat metabolizmasının bazı kademeleri verilmiştir.

Verilen bu kademelerden hangileri hayvan hücrelerinde gerçekleşir?

A) Yalnız IV      B) III ve IV     C) II ve III

D) I, II ve III      E) II, III ve IV

 

SORU 8. 10 galaktoz, 6 fruktoz, 24 glukoz

Bir bitki hücresinde yukarıda verilen monomerler kullanılarak en fazla kaç disakkarit sentezi yapabilir.

……………….

 

SORU 9.I. Laktoz    II. Nişasta     III. Maltoz

Şeklinde verilen moleküllerin yapısına katılan monosakkarit çeşitleri arasındaki ilişkiyi “=, ˂ ˃ “ sembllerinden uygun olanlarını kullanarak yazınız.

……………………..

SORU 10 . Canlılardaki polisakkarit çeşitleri ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamalardan hangisi doğrudeğildir?

A) Böceklerin dış iskeletinde kitin bulunur.

B) Mantarlarda glikojene rastlanır.

C) Alglerin hücre duvarında selüloza rastlanır.

D) Nişasta, hayvanların enerji deposudur.

E) Nişasta, bitkilerin bütün plastitlerinde depolanabilir.

 

SORU 11. Disakkaritlerle ilgili olarak;

I. İki monosakkaritin dehidrasyonu ile oluşurlar.

II. Bütün çeşitlerinde glukoz bulunur.

III. Oluşumları sadece hücre içinde gerçekleşir.

IV. Oluşumları sırasında ATP harcanır.

hangileri doğrudur?

A) Yalnız I           B) I ve II               C) III ve IV

D) I, II ve IV        E) I, II, III ve IV

 

SORU 12. Monosakkaritlerle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A) Karbon sayıları üç ile sekiz arasında değişir. 

B) Yıkımları hidroliz ile olur.

C) Yapılarında glikozit bağı bulunmaz.

D) Suda çözünürler.

E) Karbonhidratların temel yapı birimleridir.

 

SORU 13. Büyük organik moleküllere su katılarak yapı birimlerine ayrıştırılmasına hidroliz denir.

Buna göre hidroliz ile ilgili aşağıdakilerden hangisisöylenemez?

A) ATP harcanmaz.

B) Sadece hücre dışında gerçekleşebilir.

C) Osmotik basıncı arttırır.

D)Turgor basıncını düşürür.

E) Hücredeki monomer miktarını arttırabilir.

 

SORU 14. (1999 ÖSS)

“Bitkilerde nişastanın yıkımını sağlayan enzimler vardır.” hipotezini doğrulamak için düzenlenen deneyde, bitki özütünün, aşağıdaki karışımlardan hangisinin bulunduğu tüpe konulması gerekir?

A) Nişasta + Nişasta yıkan enzim

B) Nişasta yıkan enzim + Monosakkarit ayracı

C) Nişasta + Monosakkarit ayracı

D) Monosakkarit + Nişasta yıkan enzim

E) Monosakkarit + Monosakkarit ayracı

 

SORU 15. (2013 YGS)

Aşağıdaki organik molekül çiftlerinden hangilerinin yapı taşı benzerdir?

A) Glikojen-Kolesterol

B) Glikojen-Nişasta

C) İnsülin-Kolesterol

D) İnsülin-Glikojen

E) İnsülin-Nişasta

 

SORU 16. (2015 YGS)

Nişasta, selüloz ve glikojen molekülleri için;

I. yapı maddesi olarak işlev görme,

II. aynı monomerden yapılmış olma,

III. hücre içerisinde depolanabilme

özelliklerinden hangileri ortaktır?

A) Yalnız I      B) Yalnız II       C) Yalnız III

D) I ve II         E) II ve III

 

 

SORU 17. (2010 LYS)

Aşağıdaki tabloda  X, Y, Z, T ve U maddeleri ile ilgili olarak karaciğerde gerçekleşen bazı metabolizma olayları verilmiştir.

Madde Sentezleme Yıkım Depolama Salgılama
X + + +
Y + +
Z + +
T + +
U +

Not: Gerçekleşen olaylar + ile gösterilmiştir.

Tablodaki bilgilere göre X, Y, Z, T ve U maddelerinden hangisi glikojeni göstermektedir?

A) X        B) Y        C) Z       D) T     E) U

 

SORU 18. (2017 YGS)

Selülozun insanlar tarafından sindirilmeyip dışarıya atılmasına karşın sağlıklı bir diyetin önemli bir parçası olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisyle açıklanabilir?

A) Yapı biriminin glukoz molekülleri olması

B) Yapısında glikozidik bağlar içermesi

C) Küresel ölçekte en bol bulunan polisakkarit olması

D) Uzun zincirli bir polisakkarit olması

E) Sindirim kanalı duvarındaki hücrelerin mukus salgılamasını uyarması

 

SORU 19. Bitki hücrelerinde glikozun fazlasının lökoplastlarda nişasta olarak depo edilmesinin temel amacını aşağıdakilerden hangisi en iyiaçıklar?

A) Nişastanın hücreye su girişini sağlaması

B) Nişastanın suda çözünmesi

C) Hücre içi osmotik basıncın ayarlanması

D) Glikozit bağı sayısının arttırılması

E) Nişastanın doğrudan enerji verici olarak kullanılması

 

SORU 20. (2017 LYS): Yapısal bir polisakkarit olan kitin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Saf kitin yumuşak olmakla birlikte yapısına kalsiyum karbonat tuzunun katılmasıyla sertleşir.

B) Eklem bacaklı canlıların dış iskeletinde bulunur.

C) Diğer polisakkaritlerden farklı olarak yapısında azot bulunur.

D) Bir çok mantarın hücre duvarının yapısına katılır.

E) Böceklerin hücre zarının sertliğini sağlar.

 

CEVAPLAR ve ÇÖZÜMLERİ

1. Kandaki glukozun fazlası  karaciğerde glikojen şeklinde depo edilir. Kan glukozu kullanıldıktan sonra da ilk olarak karaciğerde bulunan glikojen glukoza çevrilerek kana verilir ve hücrelerde enerji için kullanılır.

Cevap : C

 

2. Birbirinin aynısı veya benzeri yapıtaşlarının kovalent bağlarla bağlanarak oluşturdukları, uzun bir moleküllere polimer denir.  Polimerin yapıtaşları olarak görev yapan küçük moleküllere monomerlerdenir. Monomerleri farklı olan büyük moleküllere isemakromolekül denir. Her polimer aynı zamanda bir makromoleküldür. Ancak her makromolekül bir polimer olmayabilir. Örneğin lipitler makromoleküldür ancak polimer değildir.

-Kollesterol molekülü ise steroidler grubunda bir yağ molekülüdür. Karbon halkalarından oluşur. Yapısında gliserol ve yağ asitleri yoktur. Hücre zarından geçebilir.

Cevap A

 

3. Eşit oranda alındıklarında enerji verim miktarı sırası : Yağlar-Proteinler –Karbonhidratlar şeklindedir. En fazla enerji veren yağlardır. Grafikte II ile gösterilmiştir. İkinci sırada proteinler yer alır. Grafikte III ile gösterilmiştir. En az ise enerjiyi ise karbonhidratlar verir. Grafikte I ile gösterilmiştir. Buna göre enerji elde etmek için kullanım sırası; Karbonhidratlar-Yağlar-Proteinler şeklindedir. Sıralarsak I-II-III

 

4. Monosakkaritlerin yapısında glikozit bağı bulunmaz. Glikozit bağı oluşması için en az iki monosakkaritdin bir araya gelmesi gerekir.  Buna göre seçeneklerdeki tek monosakkarit galaktozdur.Cevap: D

5.

Yapısal olanlar Deposal olanlar
II-IV I-III

 

6.

 

Nişasta, selüloz, maltoz ve sükroz bitkisel; glikojen, kitin ve laktoz hayvansaldır.

 

Cevap: D

 

7. I: Fotosentez veya kemosentez olabilir hayvan hücresinde gerçekleşemez.

II: Nişasta sentezidir. Bitki hücresinde olur. Hayvan hücresinde gerçekleşmez.

III: Nişastanın hidrolizi (sindirimi) dir. Hayvan hücrelerinde gerçekleşmez. Sindirim boşluğunda hücre dışında gerçekleşir.

IV: Glukozun oksijenli solunumda yıkımıdır. Hayvan hücrelerinde gerçekleşir.

Cevap: A

 

8. Bitki hücresi galaktozu kullanarak laktoz üretemez. 6 fruktoz ile 6 glukozu kullanarak 6 sükroz üretir. 24-6=18 glikozdan da 9 molekül maltoz üretebilir.

Cevap : 6 + 9 = 15 disakkarit üretilir.

 

9.I.  Laktoz= Glukoz + galaktoz (2 çeşit)

II. Nişasta= n (glikoz) (Tek çeşit)

III. Maltoz= glukoz  + glukoz (Tek çeşit)

Cevap: II=III ˂I veya I ˃ II=III

 

10. Glikojen, hayvanların enerji deposudur.  Nişasta değil. Cevap D

 

11. Verilen öncüllerin hepsi doğrudur. Cevap E

 

12. Yıkımları hidroliz ile olmaz, hücresel solunum veya fermantasyon ile olabilir. Cevap B

 

13. Hidroliz, sadece hücre dışında değil; hem hücre içinde hem de hücre dışında gerçekleşebilir. Cevap B

 

14. Bitkilerden alınan özüt nişastanın bulunduğu tüpe konur. Bir süre sonra da nişastanın yıkılıp glukoz oluşup oluşmadığını anlamak için monosakkarit ayracı ilave edilir. Cevap: C

 

15. Glikojen ve nişasta çok sayıda (n) glukozdan oluşur.

Cevap B

 

16. Selüloz yapısal, glikojen ve nişasta deposaldır. Hepsinin monomeri glukozdur.  Cevap B

 

17. Glukozun fazlası karaciğerde glikojene dönüştürülerek depolanır. Canlının ihtiyaç duyduğu durumlarda yıkımı gerçekleşerek kullanılabilir.Cevap A

 

18. İnsanda selülozu sindiren enzim bulunmaz. Onun için selülozdan besin olarak faydalanamaz. Ancak selüloz, sindirim kanalı içindeki hücreleri uyararak mukus salgısını artırır. Cevap E

 

19. Glukozun nişasta şeklinde depo edilmesinin temel amacı, hücre içi osmotik basıncın ayarlanmasıdır. Cevap C

 

20. Böceklerin hücre zarının sertliğini sağlamaz. Böceklerde dış iskeleti oluşturur. Cevap E

 

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.