9.Sınıf Anlam İlişkilerine Göre Kelimeler/Kelimelerde Anlam Değişmeleri Konu Anlatım Ders Notları

9.Sınıf Anlam İlişkilerine Göre Kelimeler/Kelimelerde Anlam Değişmeleri Konu Anlatım Ders Notları

0
301

9.Sınıf Anlam İlişkilerine Göre Kelimeler/Kelimelerde Anlam Değişmeleri Konu Anlatım Ders Notları

Eşanlamlı Sözcükler: Yazılışları farklı olduğu halde aynı anlamı karşılayan sözcüklerdir, ak-beyaz, saygı-hürmet kara-siyah Karşıt Anlamlı Sözcükler: Aralarında bir ilişki bulunduğu hâlde anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir. Türkçede bütün kelimelerin karşıt anlamlısı yoktur.

ANLAM İLİŞKİLERİNE GÖRE KELİMELER

Eşanlamlı Sözcükler: Yazılışları farklı olduğu halde aynı anlamı karşılayan sözcüklerdir, ak-beyaz, saygı-hürmet kara-siyah

Karşıt Anlamlı Sözcükler: Aralarında bir ilişki bulunduğu hâlde anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir. Türkçede bütün kelimelerin karşıt anlamlısı yoktur.

  • sıcak-soğuk
  • iyi-kötü
  • büyük-küçük
  • gül–ağla-

“Yürü-” “yürümemek” ya da “koşmak” değildir. Olumsuzluk karşıt anlam demek değildir. Türkçede pek çok kelimenin özellikle fiillerin karşıt anlamlısı yok

Yakın Anlamlı Sözcükler: Aynı anlamı karşılamadıkları hâlde aralarında ortak yön nedeniyle birbirlerinin yerine kullanılan kelimelerdir.

  • eş-dost
  • bakmak-seyretme
  • hısım-akraba
  • kırılmak-küsmek

Sesteş(eşsesli): Yazılış ve okunuşları aynı olduğu hâlde anlam ve kök yönüyle farklı olan kelimelerdir.

  • Yüzünde benler var.—– > Çehre
  • Sıranın yüzü cilalanmış.– > Üst taraf
  • Yüze kadar saydı.- > Sayı
  • Çok iyi yüzüyor. —-> Suda yüzme
  • Yorganın yüzü yırtılmış.– > Astar
  • Derisini yüzmüşler.- > Koyun yüzme

Yansıma: Doğada var olan seslerdir. Ses anlam ilgisi olan sözlerdir Havhav şırıl şırıl çıtır çıtır horultu gürül gürül

“Me”- bir yansımadır. “Mele-” kelimesinde “me” sesi vardır. Ama “öt-“kelimesi yansıma değildir. Çünkü doğada böyle bir ses yoktur. Bu sözcük eylemin adıdır.

Bazen yansımalar mecazlaşabilir. ( Balon patladı.(gerçek anlam)  Sinirden patladı, (mecaz anlam)

 

İkileme: Anlamı güçlendirmek ve anlama çekicilik kazandırmak amacıyla yapılan söz tekrarlarıdır.

  • Aşağı yukarı
  • bir bir
  • horul horul
  • iyi kötü
  • eş dost

 

  • İkilemelerin değişik şekilde oluşturulur: Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşturulur: ağır ağır, tatlı tatlı
  • Karşıt anlamlı sözcüğün tekrarı ile oluşturulur: ileri geri- iyi kötü l Az çok biliyor.
  • Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarı ile oluşturulur, yalan yanlış, doğru dürüst, şöyle böyle, az biraz
  • Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin tekrarı ile oluşturulur, tek tük, ufak tefek, eğri büğrü, saçma sapan (Sapan’ın anlamı var ama burada yok)
  • Her ikisi de anlamsız kelimelerin tekrarı ile oluşturulur, eciş bücüş, ıvır zıvır, abuk sabuk, mırın kırın
  • Yansımaların tekrarı ile oluşturulur: :horul horul, şırıl şırıl, vızıl vızıl, pırıl pırıl
  • İkilemelerin arasına noktalama konmaz. İkilemeler istisnalar hariç ayrı yazılır. (İstisnalar: altüst-gitgide-çıtçıt(elbise düğmesi anlamında ise)

Sözcüklerde Eş Anlamlılık

Kimi sözcükler yazımları farklı olduğu hâlde aynı anlamı karşılar. İşte bu sözcüklere eş anlamlı ya da anlamdaş sözcük denir.

“sözcük-kelime, kafa-baş, yaşam-hayat, cevap-yanıt vb.” sözcükler eş anlamlıdır. Bu sözcükler, yazılışı yönünden farklı olsa da aynı anlamı karşılamaktadır.

Eş anlamlı sözcükler aynı anlamı karşılasa bile birbirinin yerine her zaman kullanılamaz.

“Kara” sözcüğünün eş anlamlısı “siyah” sözcüğüdür.

“Karadır bu bahtım kara
Sözüm kâr etmiyor yâra”

dizelerindeki “kara” sözcüğünün yerine aynı anlamı karşılayan “siyah” sözcüğünü getirelim. “Siyahtır bu bahtım siyah” dediğimizde cümlenin anlam ve anlatımının bozulduğunu görüyoruz.

Sözcüklerde Zıt Anlamlılık

Türkçede nasıl kimi sözcükler eş anlamlı ise bazı sözcükler de birbirinin karşıt anlamlar taşımaktadır. İşte bu tür sözcüklere karşıt anlamlı veya zıt anlamlı sözcükler denir.

“sevinmek – üzülmek, ileri – geri, gitmek – gelmek, hareketli – durağan vb.” sözcükler zıt anlamlıdır.

Eş anlamlılıkta olduğu gibi karşıt anlamlılıkta da sözcüklerin karşıtını bulurken sözcüklerin cümlede kazandığı anlama dikkat etmek gerekir.

“Kara günümüzde yalnız o vardı yanımızda.” cümlesinde “kara” sözcüğünün karşıt anlamlısı “ak” değildir. Çünkü “kara” sözcüğü bu cümlede “kötü” anlamında kullanılmıştır. O hâlde karşıt “iyi” sözcüğü olabilir:

“İnsanın iyi günü de olmaz olur mu?”

Eylem soylu sözcüklerde karşıt anlamlılığı bulurken “olumsuz” ifadeler sizi şaşırtmasın. Sözcüklerin olumsuzu, karşıt anlamlılığı oluşturmaz.

“Babam bugün İzmir’e gitti.” cümlesindeki “gitmek” sözcüğünün olumsuzu o sözcüğünün karşıt anlamlısı değildir. Çünkü “gitmek” “bir yerden başka bir yere varmak”tır. “Gitmemek” ise “gitme işinin yapılmaması”dır. Karşıtlığın oluşması için ise “gitme” eyleminin karşıtının oluşması gerekir: “Babam bugün İzmir’den geldi.” cümlesinde olduğu gibi.

Sözcüklerde Yakın Anlamlılık

Türkçede bazı sözcükler, aynı anlamı karşılamasa da cümlelerde aynı anlamı karşılayacak şekilde kullanılabilir. İşte böyle sözcükler, yakın anlamlıdır. Eş anlamlı sözcüklerde bire bir anlam eşitliği varken yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın olma özelliği vardır. Yakın anlamlılık, sözcüklerin cümledeki kullanımlarına göre ortaya çıkan bir durumdur.

“Ressam son tablosunda canlı renkleri seçmiş.” cümlesindeki “canlı” sözcüğü ile,

“Bu sene elbiselerde parlak renkler kullanılmış.” cümlesindeki “parlak” sözcüğü yakın anlamlıdır. Her iki sözcüğü tek başına ele aldığımızda farklı anlamlar karşımıza çıkar. Ancak bu sözcükler her iki cümlede “göz alıcı” anlamında kullanılmıştır.

Sözcüklerde Sesteşlik

Kimi sözcükler, aynı ses değerlerine sahiptir, yani bu sözcüklerin yazılışı aynıdır. Ancak bu sözcükler farklı anlamları karşılar. İşte böyle sözcükler sesteş veya eş seslidir.

“Köyün içinden geçen çay, yazları kuruyordu.”

“Bir bardak çay içince tüm yorgunluğunu unuttu.”

Birinci cümledeki “çay” sözcüğü “akarsu” anlamını taşımaktadır. İkinci cümledeki “çay” ise “çeşitli bitkilerin yapraklarının demlenmesiyle elde edilen içecek” anlamındadır. Dolayısıyla “çay” sözcükleri sesteştir.

Bu çiçekleri size ben getirdim.”

“Yüzünde küçük bir ben vardı.”

cümlelerindeki “ben” sözcükleri sesteştir. “Ben” sözcüğü birinci cümlede “I. tekil kişi zamiri”, ikinci cümlede “siyah nokta” anlamındadır.

Bir sözcüğün sesteş olabilmesi için her iki anlamının da temel anlam olması gerekir. Bir yerde gerçek, diğer yerde mecaz anlamıyla kullanılan sözcük sesteş kabul edilmez.

Örneğin yüz” sözcüğünü ele alalım.

“Masanın yüzü çok kirlenmiş.” cümlesinde “yüz” sözcüğü “yan, taraf” anlamında kullanılmıştır.

“Bu yüz bana tanıdık geliyor.” cümlesinde “kişi”,

“Ne yüz ile geliyorsun ki bana?” cümlesinde “utanma, sıkılma” anlamında kullanılmıştır. Bu örnekler, “yüz” sözcüğünün diğer anlamlarıdır. Dolayısıyla bu sözcükler kendi aralarında sesteş olarak kullanılamaz. Ancak;

“Sabahleyin yüzünü yıkamasını yüz kere söyledim.” cümlesindeki “yüz” sözcükleri sesteştir. Çünkü birincisi “çehre, surat”, ikincisi “sayı” anlamındadır.

Yansıma Sözcükler

“Çalılıkların arasında bir çıtırtı duydum.” cümlesindeki “çıtırtı” sözcüğü gibi, doğadaki sesleri karşılayan sözcüklere yansıma adı verilir. “Şırıl, horul, vızır. pat. çat vb.” sözcükler de bir sese karşılık geldiğinden yansımadır.

Yansıma sözcüklerden fiil ya da isim türeyebilir.

“Yokuşu tırmanırken arabamızın lastiği patladı.” cümlesinde “patlamak” fiili yansımadan türemiştir, “pat” sözcüğü yansımadır, sonra bu sözcük ek almış ve “pat-la-” fiili türemiştir.

“Arıların vızıltısı ta buraya kadar geliyor.” cümlesinde “vızıltı” ismi, yansıma olan “vız” sözcüğünden türemiştir.

ANLAM İLİŞKİLERİNE GÖRE KELİMELER

Eşanlamlı Sözcükler: Yazılışları farklı olduğu halde aynı anlamı karşılayan sözcüklerdir, ak-beyaz, saygı-hürmet kara-siyah

Karşıt Anlamlı Sözcükler: Aralarında bir ilişki bulunduğu hâlde anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir. Türkçede bütün kelimelerin karşıt anlamlısı yoktur.

  • sıcak-soğuk
  • iyi-kötü
  • büyük-küçük
  • gül–ağla-

“Yürü-” “yürümemek” ya da “koşmak” değildir. Olumsuzluk karşıt anlam demek değildir. Türkçede pek çok kelimenin özellikle fiillerin karşıt anlamlısı yok

Yakın Anlamlı Sözcükler: Aynı anlamı karşılamadıkları hâlde aralarında ortak yön nedeniyle birbirlerinin yerine kullanılan kelimelerdir.

  • eş-dost
  • bakmak-seyretme
  • hısım-akraba
  • kırılmak-küsmek

Sesteş(eşsesli): Yazılış ve okunuşları aynı olduğu hâlde anlam ve kök yönüyle farklı olan kelimelerdir.

  • Yüzünde benler var.—– > Çehre
  • Sıranın yüzü cilalanmış.– > Üst taraf
  • Yüze kadar saydı.- > Sayı
  • Çok iyi yüzüyor. —-> Suda yüzme
  • Yorganın yüzü yırtılmış.– > Astar
  • Derisini yüzmüşler.- > Koyun yüzme

Yansıma: Doğada var olan seslerdir. Ses anlam ilgisi olan sözlerdir Havhav şırıl şırıl çıtır çıtır horultu gürül gürül

“Me”- bir yansımadır. “Mele-” kelimesinde “me” sesi vardır. Ama “öt-“kelimesi yansıma değildir. Çünkü doğada böyle bir ses yoktur. Bu sözcük eylemin adıdır.

Bazen yansımalar mecazlaşabilir. ( Balon patladı.(gerçek anlam)  Sinirden patladı, (mecaz anlam)

 

İkileme: Anlamı güçlendirmek ve anlama çekicilik kazandırmak amacıyla yapılan söz tekrarlarıdır.

  • Aşağı yukarı
  • bir bir
  • horul horul
  • iyi kötü
  • eş dost

 

  • İkilemelerin değişik şekilde oluşturulur: Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşturulur: ağır ağır, tatlı tatlı
  • Karşıt anlamlı sözcüğün tekrarı ile oluşturulur: ileri geri- iyi kötü l Az çok biliyor.
  • Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarı ile oluşturulur, yalan yanlış, doğru dürüst, şöyle böyle, az biraz
  • Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin tekrarı ile oluşturulur, tek tük, ufak tefek, eğri büğrü, saçma sapan (Sapan’ın anlamı var ama burada yok)
  • Her ikisi de anlamsız kelimelerin tekrarı ile oluşturulur, eciş bücüş, ıvır zıvır, abuk sabuk, mırın kırın
  • Yansımaların tekrarı ile oluşturulur: :horul horul, şırıl şırıl, vızıl vızıl, pırıl pırıl
  • İkilemelerin arasına noktalama konmaz. İkilemeler istisnalar hariç ayrı yazılır. (İstisnalar: altüst-gitgide-çıtçıt(elbise düğmesi anlamında ise)

Kelimelerde Anlam Değişmeleri

Anlam Genişlemesi

Bazı sözcükler, anlam genişlemesi yoluyla yeni anlamlar kazanabilir. Bunun yanında sözcükler anlam daralmasına da uğrayabilir. Başlangıçta birden çok anlam içeren bir sözcük, o anlamlarını yitirerek zaman içinde tek bir anlamı içerir duruma gelebilir.

Örneğin, “yağlı” sözcüğü “yağı çok olan” anlamını taşır. Bu, yağlı sözcüğünün temel anlamıdır.

“Yağlı bir müşteri görse hemen ellerini ovuşturur.” cümlesinde “varlıklı, zengin” anlamında kullanılmıştır.

“Böyle yağlı bir iş hiç kaçırılır mı?” cümlesinde ise “yağlı” sözcüğü, “çok fazla zahmet çekmeden, bol kazanç sağlayan” anlamında kullanılmıştır. Görüldüğü gibi “yağlı” sözcüğü anlam genişlemesi yoluyla yeni anlamlar kazanmıştır.

Anlam Daralması

Bir sözcüğün anlattığı varlık, nesne ya da eylemin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesidir. Dilimizdeki davar sözcüğü her türlü “mal ve varlık”ı karşılarken günümüzde yalnızca “koyun” ve “keçi” türündeki hayvanları karşılayacak biçimde kullanılmaktadır. İşte bu sözcükte anlam daralması vardır. Günümüzde “incir” anlamına gelen ‘yemiş’ sözcüğü eskiden bütün meyveleri karşılayacak bir anlama sahipti. Demek ki “yemiş” de anlam daralmasına uğramıştır.

Anlam Değişmesi

Bir sözcüğün başlangıçta karşıladığı anlamdan uzaklaşarak zaman içinde başka bir anlamı karşılayacak duruma gelmesidir.

“Tütün” sözcüğü eskiden “duman” anlamında kullanılırken bugün “Nikotin içeren yapraklı bitki” anlamında kullanılmaktadır. Görüldüğü üzere sözcük, anlam değişmesine uğramıştır. Geçmişte “kolay, değersiz, hakir” anlamında kullanılan “ucuz’ sözcüğü, şimdilerde genellikle, “pahalı karşıtı, düşük fiyatlı” anlamında kullanılmaktadır.

a. Anlam iyileşmesi: Kimi sözcüklerin başlangıçta kötü bir anlam taşırken zaman içinde iyi bir anlam karşılayacak hâle gelmesidir.

Yavuz” sözcüğü eskiden “kötü, hırsız” anlamını taşırken daha sonra “yiğit, kahraman” anlamını karşılar duruma gelmiştir ki bu, anlam iyileşmesi vardır.

Çok eskiden “emek” sözcüğü “acı, eziyet” anlamlarını içerirken günümüzde “bir işin yapılması için harcanan beden gücü” anlamını yüklenmiştir.

b. Anlam kötüleşmesi: Bir sözcüğün başlangıçta iyi bir anlam taşırken zaman içinde kötü bir anlamı karşılayacak hâle gelmesidir.

Dilimize Arapçadan geçen ukala sözcüğü “akıllılar” anlamını taşırken bugün “kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan” anlamında kullanılmaktadır.

“Canavar” sözcüğü başlangıçta “canlı, yaşayan, hayvan” gibi anlamlan karşılamıştır. Fakat zamanla olumsuz bir anlam karşılar hâle gelmiştir. Demek ki bu sözcükte anlam kötüleşmesi vardır.

Çok Anlamlılık

Bir sözcüğün ilk başta tek bir anlam taşırken zaman içinde başka anlamları karşılamasına çok anlamlılık denir.

Örneğin temel anlamı “sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak” olan kırmak sözcüğünün zaman içinde 10’dan fazla anlam kazandığını görmekteyiz.

Ayrıca “geçmek” sözcüğü,

“Elindeki kitabı bırakıp diğer odaya geçti.” cümlesinde “bir yerden başka bir yere gitmek” anlamında,

“Seven, yârinden geçer mi?” cümlesinde “bırakmak, vazgeçmek” anlamında,

“Bu hastalık sana kimden geçti acaba?” cümlesinde “bulaşmak, sirayet etmek” anlamında,

“Bütün günüm seni beklemekle geçti.” cümlesinde “harcamak” anlamında kullanılmıştır.

Kelimenin başka anlamları da vardır. Demek ki “geçmek”, çok anlamlı bir sözcüktür.

Kelimelerde Anlam Değişmeleri (Devamı)

Sözcük, kendi başına anlamı olan ses ya da ses toplulukları olarak adlandırılır.

Her sözcük dildeki kavram ve nesneleri karşılamak için doğar. Bu yüzden her sözcüğün bir temel anlamı mutlaka vardır. Ancak toplumsal yaşamda meydana gelen değişiklikler sözcüklerin anlamlarında da değişmeler meydana getirir.

Ortaya çıkan yeni varlıklar, kavramlar yeni yeni sözcüklerin doğmasını ya da kullanılan sözcüklerin anlamında değişmeler olmasını sağlar. Yani bir dilde sözcük oluşumu değişik özellikler gösterir.

  • Bu yeni kavramları ve nesneleri karşılayacak yeni sözcükler türetilir.
    Örneğin uçak icat edildiğinde bu aracı karşılamak için onun yaptığı eylem göz önüne alınmış ve “uçmak” fiilinden “-ak” yapım ekiyle “uçak” sözcüğü türetilmiştir.
  • Birkaç sözcük bir araya gelerek yeni kavram ve nesneleri karşılayabilir.
    Örneğin bilgisayar icat edildiğinde bu nesneyi karşılayabilmek için bu aletin yaptığı iş göz önüne alınmış, yani bilgileri toplayıp istendiği zaman sayması dikkate alınarak “bilgi” ismi ve “sayar” çekimli fiili bir araya
    gelmiş, “bilgisayar” sözcüğünü oluşturmuştur.
  • Kavram veya nesne, alındığı ülkede karşılanan sözcükler aynen alınarak adlandırılabilir. Örneğin televizyon toplum hayatımıza girdiğinde bu nesne Batı’daki adıyla dilimize geçmiş ve yerleşmiştir.
  • Yeni kavram ve nesneler dilde var olan bir sözcüğe yeni anlamlar yüklenerek karşılanabilir.
    Örneğin “burun” sözcüğü gerçekte insanın bir organını karşıladığı halde kara parçasının denize uzanan kısmını da karşılamış, yani coğrafyada bir kavramın karşılığı olmuştur. İşte sözcüklerin oluşumunda görülen bu yollar, özellikle son maddede anlattığımız yol, sözcüklerin anlamsal yönden incelenmelerini gerekli kılmış ve sözcüklerdeki anlam değişmeleri değişik adlandırmaları ortaya çıkarmıştır.

SÖZCÜKLERDE ÇOK ANLAMLILIK

Belli bir kavramı ya da nesneyi karşılamak için doğan bir sözcük değişik nedenlerden dolayı birçok kavramı veya nesneyi karşılayacak anlam genişlemesine uğrayabilir.

Bu özelliği gösteren sözcüklere çokanlamlı sözcükler denir. Bir dilin anlam zenginliğini ve işlenmişliğini gösteren bu tür sözcükler yönüyle dilimiz bir hayli zengindir.

“Almak” sözcüğünü göz önüne alarak bir kelimenin nasıl çokanlamlı olduğunu görelim. Bu sözcük temel anlamıyla “bir şeyi elle ya da aletle tutmak, yerinden kaldırmak” anlamını taşımaktadır. Buna göre “almak” sözcüğü,

  • “Kitaplıktan bir kitap aldım.” cümlesinde temel anlamında
  • “İş dönüşünde kızına bir hediye almış.” cümlesinde “satın almak” anlamında
  • “Irmak kenarındaki birçok köyü sel almış.” cümlesinde “götürmek, sürüklemek” anlamında
  • “Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’ dizesinde “yakalanmak, tutulmak” anlamında
  • “Bu iş yerine yeni memurlar alacaklarmış.” cümlesinde “işe, hizmete başlatmak” anlamında
  • “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” cümlesinde “edinmek, sahip olmak” anlamında
  • “Bu kutu bu kadar kitabı almaz.” cümlesinde “sığmak” anlamında
  • “Işık gözümü aldı.” cümlesinde “kamaşmak” anlamında
  • “Beni içeriye aldılar.” cümlesinde “girmeye izin vermek” anlamında kullanılan bu fiilin daha birçok anlamı vardır.

Görüldüğü gibi bir sözcük birçok anlama gelebilmektedir. Bunun gibi, bir sözcük zaman içinde anlam genişlemesi yoluyla değişik anlamlar kazanır. Ayrıca kimi zaman benzetme yoluyla, kimi zaman çağrışım yoluyla sözcük başka anlamlara da gelebilir. Bu nedenle bir sözcüğün anlamının ne olduğu ancak cümle içinde belli olur.

Sözcüklerin çok anlamlılıklarıyla ilgili sorular daha çok “‘x’ sözcüğü hangi cümlede farklı anlamda kullanılmıştır, ya da ‘x’ sözcüğü bu cümledekiyle aynı anlamda kullanılmıştır” şeklinde karşımıza çıkar. Bu soruların çözümünde herhangi bir bilgiye gerek yoktur, sözcüğün cümledeki anlamının iyi kavranması çözüm için yeterlidir.

Bu soruların en kolay çözümü sözcüğün cümlede karşıladığı anlamın yerini tutabilecek başka bir sözcük bulmak ve bu anlamı seçeneklerde aramaktır.

Örneğin,

  • “Kristof Kolomb Amerika’yı buldu.”
  • “Thomas Edison ampülü buldu.”
  • “Robert Koch. kendi adıyla anılan basili buldu.”
  • “Roald Amundsen, Güney Kutbunu buldu.
  • “Pierre Curie ve eşi radyumu buldu.”

cümlelerinin hepsinde “bulmak” eylemi geçmektedir. Ancak bu eylem, cümlelerin birinde diğerlerinden farklı bir anlam vermektedir. Farklı olanı bulabilmek için “bulmak” eylemi yerine başka eylemler koyalım.

Birinci cümlede zaten var olan bir şeyi gün yüzüne çıkarmak anlamı vardır ve bu “keşfetmek” eylemiyle de karşılanabilir. Üçüncü cümlede söz edilen “basil”, dördüncü cümlede geçen “Güney Kutbu”, beşinci cümlede geçen “radyum” zaten olan şeylerdi ve hepsi de “keşfetmek” eylemiyle karşılanabilir.

Ancak ikinci cümlede söz edilen “ampül” önceden yoktu. Edison bunu kendisi ortaya koydu. Bu durum keşfetmek eylemiyle karşılanamaz, “icad etmek” eylemiyle karşılanır. Dolayısıyla “bulmak” eyleminin farklı anlamı ikinci cümlede kullanılmıştır.

Aşağıdaki cümlelerde geçen “telaş” sözcüklerinin hangi cümlelerde aynı anlama geldiğini bulalım.

  • “Doktor, hastanın halinde telaş edecek bir şey olmadığını söyledi.”
  • “Bu kadar telaş edecek ne var, daha erken, yetişebiliriz.”
  • “Oğlunuz çalışmışsa nasıl olsa geçer, telaş etmeyin.”
  • “Biraz dikkatli olmak gerek, bu iş telaşa gelmez.”

Cümlelerde geçen “telaş” sözcüklerinin yerine anlamı değiştirmeyecek başka sözcükler koyalım. Birinci ve üçüncü cümlelerde “endişe etmek” anlamları vardır. İkinci ve dördüncü cümlelerde ise “acele etmek” anlamları vardır.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, aynı sözcük birçok anlama gelebilir; bu tamamen sözcüğün çok anlamlılığıyla ilgilidir. Bununla ilgili sorular “yerine sözcük koyma” yoluyla çok kolay çözülebilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.